KıbrısManşetSiyaset

The Last Mohikans

Evet, en başta da söylediğim gibi, bir birimizi eleştirmekten – çekememekten – sürekli dedikodudan bu hallere düştüğümüz açık!

Harika!

Evet, Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Mehmet Harmancı, “Merkez Lefkoşa” projesini tamamladı…

Daha önce henüz inşaat halindeyken, Başkan Harmancı ile bu projeyi gezmiş, söyleşmiş, çekimler yapmıştık…

Başkent için büyük bir eksiklikti…

-*-*-

Başkan, bizimle aynı siyasi duruşta değil ya; engellemek için ya da bu güzel projeyi karalamak için yapmadık bırakmayan bir karanlık zihniyet söz konusudur.

Çok üzülüyor insan!

-*-*-

Burası, yedi gün – yedi gece kullanılabilecek, benzerlerini Avrupa şehirlerinde gördüğümüz şahane bir mekan…

Be bizimdir, bizim!

Harmancı’nın malı – mülkü değil!

Allah aşkına!

Yardımcı olmak, desteklemek mi doğrudur yoksa, karalamak ve çevreyi daha da güzelleştirmesine, sağlamlaştırmasına, kullanışlı hale sokmasına yardımcı olmak mı?

-*-*-

Çirkin siyaset!

Çok çirkindir yaptığınız!

-*-*-

İçinde bulunduğumuz dönemde, yüzde 80’i yerel bütçeyle, yüzde 20’si Anavatan Türkiye’nin katkıları ile yapılmış Merkez Lefkoşa, başkent için büyük bir nefes, rahatlama, kalite, değerdir.

Teşekkürler Harmancı!

Siyaset yapanlar utansın!

-*-*-

“İçinde bulunduğumuz dönem” dedik ya aklıma geldi.

Bu sıkıntılı dönemde, kamu – özel, yatırım yapan herkesi sadece kutlamak lazım…

Bu alışkanlığı kazanalım lütfen…

Bir kişiye bile istihdam olanağı yaratılmasının hayati öneme sahip olduğunu görmek gerekiyor.

-*-*-

Yok, hayır!

Bizden değildir, eleştirelim, engelleyelim!

Yok, hayır!

Bu adam parayı nereden buldu?

Eleştirelim!

Herkes yargıç!

Hatta bırakın herkesin yargıç olmasını, herkes “linç” hastası!

-*-*-

Neyse; yukarda yazdığımız özel konunun ötesinde, sadece ekonomik yatırımlar açısından değil; her açıdan, çözüm ve uzlaşı odaklı siyaset yapılmasının çok önemli olduğu bir dönemdeyiz…

-*-*-

Mesela UBP!

Azıcık siyasetin içinde olan herkes; UBP’deki iç çekişmelerin, ülke yararına proje üretmenin önüne geçtiğini çok iyi görebilir.

Bu iç çekişmeler, Cumhurbaşkanı’na saldırıya dai dönüşebilecek noktadadır.

-*-*-

Akıncı yanlılarının “seçimlere müdahale” ispatı çabasının aslında “Tufan Erhürman’ı linç etme girişimi” olduğu iddiasına katılmamak elde değildir!

-*-*-

Türkiye’nin Kıbrıs siyaseti; “ömür boyu çözümsüzlük” üzerine oturmuş durumdadır ve ne yazık ki bu konuda kimse etkili adım atmış ya da atması gerektiği noktasında değildir.

Kemal Kılıçdaroğlu ve partisinin “Kıbrıs” ya da “Kürt” sorunları ile ilgili tavırları, Türkiye’nin önündeki en ciddi gelişme engeli olan bu konularda Ak Parti veya MHP’den ya da İYİ Parti’den “iyi” değildir. Farklı da değildir.

Kılıçdaroğlu, Kıbrıs veya Kürt sorununa, Ak Parti veya ötekilerden farklı bir çözüm formülü getirmiyor… Sadece, “Sen git ben daha iyi çözerim” diyor…

Ne fark eder ki?

Önemli olan sorunun çözümü mü yoksa kimin çözeceği mi?

-*-*-

Yıllardır, Sosyalist Enternasyonal üyesi CHP’den, Kıbrıs ya da Kürt sorunu ile ilgili farklı çözüm modelleri bekleyenlerimiz var; “daha çok beklersiniz” gayet nettir!

Ve açıkçası “üzücüdür”.

-*-*-

Haaa, Kıbrıs meselesi mi?

United Cyprus mu?

Ne güzel bir söylem!

Ama ne kadar mümkün bir söylem?

-*-*-

1964’te, Kıbrıs Türk Toplumu’nun, “Kıbrıs Cumhuriyeti” devletinden “kaçtığı”nı iddia eden ve tüm yasal hatta anayasal düzenini bunun üzerine oluşturan Rum Toplumu; “1960’a dönüşü” asla kabul etmez, tartışmaz!

Bu bir gerçektir!

-*-*-

Ama şunlar da bir gerçektir:

Bir: Rum Toplumu, evet Taksim denen olaya yani şu anda Türk tarafının resmen savunduğu “egemen eşit iki devlet” formülüne asla evet demez!

İki: Rum Toplumu’nun “United Cyprus” dediği şey; çok yüksek oranda şudur; Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin mevcut yapısının vatandaşları olacaklar! Dilerlerse, kendi siyasi partilerini kursunlar, başkan da seçsinler, meclis üyelerini de! Peki mümkün mü? Değildir.

Üç: Peki federasyon? Evet, en mantıklısıdır ama bundan iki tarafın anladığı şey farklı olmakla birlikte, egemenlerin tavrı, federasyona da müsait ortamı yıkmaktadır.

-*-*-

Sonuç:

İçte dengesiz, amaçsız bir siyaset… Üzgünüm ama biraz HP dışında; geriye kalan Meclis içi partilerimizin hali içler acısı… HP’nin de “solit taban” eksikliği yani “zemin temeli” zayıflığının giderilmesi zaman alacak.

Ötekilerin hepsi ya kavgada, ya kişisel ego tatmininde…

UBP genelde Türkiye’ye son derece “münafık” bir tavırla yalakalık yarışında ve iç kavganın zirvesinde…

Türkiye, sadece kendi çıkarlarının peşinde; bize de “iki rekat namaz, bir bisiklet” hikayesinde!

Rum Toplumu’nun keyfi yerinde; “dilerseniz içimize katılın ve eriyip gidin”lerde! Ayıptır söylemesi ama “Ozmosis”in kertiğinde!

-*-*-

Peki ne olacak halimiz?

Evet, en başta da söylediğim gibi, bir birimizi eleştirmekten – çekememekten – sürekli dedikodudan bu hallere düştüğümüz açık!

Ne mi yapmamız lazım?

Şahsi görüşüm; “hiçbir şey yapamayız”dır!

Yani, The Last Mohikans…

Müziğine bayılıyorum…

Giderken, hep dinleyelim…

Veya, ne bileyim, koltuk dışında bu ülkenin geleceğiyle ilgili gailesi olanlar, onu – bunu suçlayıp ego tatmin etmek yerine, azıcık öne çıksın, görelim!

Diğer Haberler

Başa dön tuşu