EkonomiManşetSpor

Ultra’liberal kapitalizmin futbolu

Futbolun yeni sahiplerinin amacı mı? Herhangi bir spor etiğini veya ahlakını savunmak değil, yatırımlarını verimli kılıp kârlarını artırmaktır. Futbol artık vahşi kapitalizmin oyuncağı olmuş durumda ne âlâ

Buzul dağlarının görünen yüzündeki gibi vâr olan bir futbol dünyası var. Görünmeyen yüzünde de Titanic adlı yolcu gemisi gibi buzula çarpıp su almaya başlayan Fair Play dışı bir futbol dünyası var bildik. “Futbol kitlelerin değil, kitleleri yönetenlerin sporudur” diyebiliriz pekâlâ. Perde gerisinde şike, şiddet, doping, müşterek bahis çeteleri, şantaj ve terör gibi futbolu kemiren kanserli hücreler var üstümüzden uzak.

Futbolun yeni sahiplerinin amacı mı? Herhangi bir spor etiğini veya ahlakını savunmak değil, yatırımlarını verimli kılıp kârlarını artırmaktır. Futbol artık vahşi kapitalizmin oyuncağı olmuş durumda ne âlâ.

Geçmiş dönemde futbolun yoğun bir şekilde milliyetçilik ve şovenizm tehdidi altında olduğu düşünülürdü ama sınırların kalkması ile küreselleşen bu fâni dünyada futbol artık ticari bir fuar hâlini aldı. Hatta ve hatta futbol artık ultra’liberal kapitalizmin emrinde bir tür Troya Atı olduğu izlenimi de uyandırıyor. Racing Club de Paris’in Kulüp Başkanı Jean-Luc Lagardere; “Ekonomi alanında savaş veren firmalar için kullanılan sportif model, başarının en önemli anahtarıdır” demişti. Haklı da, zira spor 2,5 milyar insanın direkt ilgilendiği birinci hobisi futbol.

Ekonomi dünyası futbolu artık istila etmiş. Bu durumdan yararlanan piyasa; simgelerini, değerlerini ve yöntemlerini yaymak için futbolu kullanmış. Her yeri işgal eden reklam araçlarının ve diğer mali atılımların sonucunda Lionel Messi, Cristiano Ronaldo, Neymar, Mbappe, Lewandowski gibi futbolcuların transfer ücreti, yeşil banknotlardan döşenmiş halılara dönen çim sahalarda çırpınıp duran genç insanların gelir ve servetleri artık kimseyi rahatsız etmiyor. Bununla beraber TV kanallarının reyting oranlarını ve kulüplerin kasalarını beslemeye yönelik maç yayınlarındaki sınırsız artış da cabası.

Paranın sporun özüne yaptığı müdahale konusu artık apaçık ortada. Özelde sporu, genelde ise futbolu pazarlama konusunda uzmanlaşmış medya patronları, her geçen gün daha da vahşileşmekte. Müsabaka başlama saatlerine bile müdahaleyi etmeyi görev bilen sermaye grupları, futbolu bir spor dalı değil de, bir ‘sirk’ olarak algılamakta ve algılatmakta. Futbol bir işletme modeli olabilir ancak futbol asla ‘anonim bir şirket’ modunda yönetilmemelidir. Üstünlüğün parayla kazanılmadığı bir sistem bulmak gerek. Yoksa futbolda da bütün yoksullar yok olup gidecek ve zenginler baş başa kalacak. Yakındır.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu