KıbrısManşet

Vahim bir açmazla mı karşı karşıyayız?

Virüs gerçekten kontrol altına alınmadıkça normalleşme yapılmamalı sanki… Sağlık sistemi ve diğer hayati sektörlerin problemsiz devamı adına,  COVID-19 mücadelesi birinci öncelik olmalı… 

Ekonomi mi sağlık mı? Kapalı mı kalalım, açılalım mı yoksa kapımız gındırık mı kalsın? Koronavirüs gerçeğiyle aylardır dövünüp duruyoruz… Kapandık, ekonomik olarak dağıldık! Açıldık ama patladık… Toplum zaten şuursuz!

Meselenin sağlık boyutu en acili… Bu sürede “firmalar, esnaf, kurumlar kış uykusuna geçsin, insanlar karantinaya girsin” diyoruz. Ama destek şart. Bu krizin ne zaman biteceği meçhul.  Daha önce yaşanmış örneği de yok. Global bir durum ve biz bu küresel kaosun içinde çırpınıp duruyoruz…

Peki, dünya ne yaptı ve yapıyor?

En başta zengin emperyalist ülkeler, hiçbir biçimde virüsün bir dünya salgını, yani bir pandemi haline gelmesi ihtimaline karşı hazırlanmadılar, plan yapmadılar, önlem almadılar. Bu gerçek ortadayken, bizim yapmış olmamız zaten mucize olurdu…

Şimdi dünyada “evde hayat var, virüslerle yaşamaya alışmalıyız” ya da “izolasyon / karantina / kapanma” politikasından ekonomik hayatın yeniden canlandırılmasına geçişin propagandası ön plana geçiyor. Buna da “normalleşme” adı veriliyor.

Yani koronavirüs salgınını önlemek üzere insanları evlerine kapatmak amacıyla ekonomik faaliyetlerin önemli bir bölümünü durdurma politikasından geri adım atarak ekonomiyi canlandırma çabasına girişmek… Biz de 1 Temmuz itibariyle bunu yaptık…

Tıp dünyasına göre, ikinci bir dalga başlarsa karantina uygulaması yeniden gerekecektir. Bu gerçek, ekonomiyi bugünkünden daha da kötü bir duruma sokabilir. Yani başta yapılan bir hatalı kaynak dağılımı uygulaması, bugün en ileri kapitalist ülkeleri bile vahim bir açmaz ile karşı karşıya bırakırken, “Vay halimize” dememek mümkün değil… Örneğin İngiltere’de, sürü bağışıklığını öne çıkaran uygulama kararı sonrası, salgının yönetilebileceği farklı senaryoları açıklayan bir rapor paylaşıldı. İngiltere süreci doğal akışına bırakmaktan vazgeçerek izolasyon ve karantinaya doğru yöneldi… İngiltere’nin krizin başında denediği “Zorunlu izolasyon uygulamayalım, salgın yayılsın, ölen ölür, kalan sağlarla yolumuza devam ederiz” politikası,  makul bir politika alternatifi değil… Çünkü ekonomik açıdan en ucuz ve muhtemelen en hızlı “çözüm” olsa da işin insani boyutu olayın sadece basit bir maliyet hesabı olmadığını çok hızlı bir şekilde gözler önüne serdi. Hızla artan ölü sayısı İngiltere’nin bu politikadan geri adım atmasına sebep oldu.

Toplum sağlığı açısından ölümler, diğer komplikasyonlar, uzun vadede sağlık hizmetlerine getireceği yükler söz konusuyken bir de işin ekonomik boyutları bulunuyor. Ancak virüs gerçekten kontrol altına alınmadıkça normalleşme yapılmamalı sanki… Sağlık sistemi ve diğer hayati sektörlerin problemsiz devamı adına,  COVID-19 mücadelesi birinci öncelik olmalı…

Ülkeler salgınla mücadelede hangi yöntemi seçerse seçsin zaten nihai hedef toplumsal bağışıklığın kazanılması… Ve bu süreçte önemli olan konu, toplum sağlığı ve ekonomi açısından salgının en zararla atlatılması… Aksi halde bu krizin faturasını hepimiz çok ağır şekilde ödeyeceğiz…

Ne demişti ABD Merkez Bankası Fed’in önceki başkanı

“Sağlık sorunu hallolmadan alınan hiçbir ekonomik tedbir işe yaramayacaktır.

Yani önce sağlık sistemi, ardından yıkılan ekonomi ayağa kaldırılacak. İnsanlığın bugün geldiği yerde üretim sistemi,  planlama diye haykırıyor. Bu gerçekleşmedikçe her defasında daha derin krizler çok insanın ve çok toplumun başını yakacaktır. En başta bizim!

Diğer Haberler

Başa dön tuşu