KıbrısManşet

Yap-Boz’dan kurtulalım

Maliye Bakanı Olgun Amcaoğlu, İkinci Toplumsal Dayanışma Paketi’ni değerlendirdi, önümüzdeki günlerle ilgili önemli açıklamalarda bulundu

REEL SEKTÖRÜ 2021’E TAŞIMAK İÇİN… “1. paketin performansını  değerlendirdik. 33 maddelik pakette, 4’ü dışında, 29 maddede başarılı olundu. İlk yapılan pakette, dünyanın içine girdiği süreçle birlikte, dünya büyüklerinin neyle karşılaşacağını bilmediği bir ortamda biz de önlemler almaya ve kararlar üretmeye çalıştık. ‘Özel sektörde yaşanacak sıkıntıları nasıl aşarız?’ noktasında çok içerikli olmayan, çok çabuk hazırlanan bir paketti. Ancak ikinci paket; reel sektörü 2021 yılına taşıyabilmek adına hazırlandı. Bu paketteki unsurlarda özellikle reel sektörde hayatını idame ettiren, emeğini sarf edip karşılığında ‘Hayatımı nasıl geçireceğim?’ diye gaile yaşayan vatandaşımız ve çalışanımız için öngörülmüştür.”

SICAK PARAYI ENJEKTE ETMEK İÇİN… “Kamudan ödenmesi gereken 47 bin 140 kişinin ödeneklerinin tam yapılmasının amacı, piyasada yaklaşık %25’lik kesintilerle yapılan ödemelerden kaynaklanan %30’un üzerindeki daralmaya sıcak parayı enjekte edebilmekti. Haziran ayından başlamak kaydıyla, bütün çalışanların emekli maaşı, sosyal yardım, engelli maaşı alanların yanında sigortadan ödenen 39 bin emeklinin maaşlarını tam alabilmesini hedeflemekteyiz. Cuma günü de bütün devlet emeklileri, sosyal yardım maaşı alan engelliler ve sosyal sigorta emeklilerinin tam anlamıyla kesintisiz olarak ödemesi gerçekleştirilecektir.”

“ÖZEL VE KAMU ŞARTLARI EŞİTLENMELİ”… “Kesinlikle kamuda çalışanların aldıkları hizmetin karşılığını hak etmediğini söylemiyorum. Ama bunun paralelinde özel sektörde daha koruyucu, emeğinin karşılığını daha güzel alabileceği noktaya çekebilecek çalışmalardan bahsediyorum. Her ne kadar kamudaki çalışanın hizmet bedeli buysa, özel sektör çalışanının da hizmet bedeli ona yakın eşdeğerde olması gerektiği kanaatindeyim. Bu hep gözden kaçırıldı.  Daha önce özel sektör tarafında 6 yıl çalışmış, madalyonun o yüzünü de görmüş biri olarak rahatlıkla ifade edebilirim ki kamu ve özeldeki şartlar aynı değil.”

­“YAZ BOZ TAHTASI OLMAKTAN ÇIKALIM”… “Devlet politikalarının hayata geçmesi gerekir. Biz ilk önce devlet olarak, orta vadeli, uzun vadeli programlarımızı ve hedeflerimizi şiddetle ortaya koymalıyız. Herkesin kendine göre oluşturduğu bir yaz-boz tahtasından artık kurtulmamız gerek. Bu ülkenin maliye politikası bir devlet politikası haline gelmelidir. Borçlanma noktasında; direk bankalardan ihaleye çıkıp, yüksek meblağlı finansman maliyetleri üzerinden borçlanacaksınız? Yoksa kendi içinizde oluşturacağınız bir tahvil borsasıyla daha düşük maliyetleri ve istediğiniz zaman borçlanabilme kabiliyetinizi sağlayacak bir sistemi mi öngörüyorsunuz? Bunu bir devlet politikası olarak artık oturtup, bundan sonra gelebilmesi muhtemel hükümetlerin de bunu yapması adına adımlar atmak zorundasınız. Yoksa siz sadece günü kurtarırsınız.”

“KISKANANLAR ÇATLASIN”… “Sadece UBP’nin değil tüm siyasi partilerin içerisinde çekişme vardır. Ama UBP lider bir parti olduğu ve Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı’nın devamı olan bir siyasi parti olduğu için herkes kıskanır. Kıskananlar çatlasın. Biz birbirimizi yiyebiliriz ama kimsenin bu konular üzerinden bir şey elde etme şansı olmayacak.”

GİZEM ÖZGEÇ’İN RÖPORTAJI – GIYNIK MANŞET

Maliye Bakanı Olgun Amcaoğlu ile hem İkinci Toplumsal Dayanışma Paketi’ni hem bizi ilerleyen günlerde nelerin beklediğini hem de tahminlerini konuştuk…İşte Olgun Amcaoğlu’nun söyledikleri:

“29 MADDE BAŞARILI OLDU”

SORU: İkinci Toplumsal Dayanışma Paketi açıklandı ancak, bundan önceki paketi ve yapılanları ve yapılamayanları kısaca özetler misiniz? Ne başarıldı, ne başarılamadı?
                                                                       
CEVAP?: Özellikle 1. paketin performansını oturup, değerlendirdik. 33 maddelik açıklanan paketin 4 maddesi dışında, 29 maddesi başarılı oldu. İlk yapılan pakette dünyanın içine girdiği süreçte, dünya büyüklerinin neyle karşılaştığını bilmeden kararlar üreterek, önlemler almaya çalıştıkları gibi biz de neyle karşılaşacağımı bilmeden  bunu yaptık. Özel sektörde yaşanacak sıkıntıları nasıl aşarız noktasında çok içerikli olmayan, çok çabuk hazırlanan bir paketti.

İkinci hazırlanan paket ise reel sektörü 2021 yılına taşıyabilmek adına hazırlandı. Amaç yeni kaynak yaratmak değil de reel sektöre 30 Haziran’dan sonra ortaya çıkabilmesi muhtemel 113 bin kayıtlı özel sektör çalışanlarının sıkıntılarının aşılmasında, onların 2021 yılına taşınabilmesinde ve sağlıklı bir şekilde sistemin içinde kalabilmesinin koşullarını sağlamaktı.

Bütün olarak bakıldığında özellikle reel sektöre ayrılan rakamlarda görürsünüz ki, pakette 1.1 milyar kusur reel sektör desteği var. Mahalli gelirden 425 milyon, İstihdama Destek Merkezi Fonu’ndan 371 milyon, Kredi Garanti Fonu’ndan da 315 milyon olmak üzere toplamda 1 milyar 111 milyonluk destek var.

Bunu dünyanın dev ekonomilere sahip ülkeleri ile karşılaştıracak olursak, gayri safhi yurt içi hasıla için çok önemli bir rakamdır ve bu paketle ilk 5 sıralamasındadır. 2. pakette reel sektöre yapılması düşünülen hak edişlerin 1 ay içinde ödenmesi için planlar yapılmaktadır. Bugüne dek 270 milyon ödendi mahalli gelirlerden, savunma başlığı altından….

Bunun yanında turizm, sanayi, tarım ve yüksek eğitimde yaşanan düşüşü düzeltebilmek ve artırmak için girdi maliyetleri ni aşağıya çekmek için elektrik maliyetlerinden kilovat başına  on kuruş olan destek 25 kuruşa yükseltiliyor. Burada yaşanan sıkıntıyı aşmak istiyoruz.

Hatta kayıtlı olan tüm özel sektör çalışanlarının da Haziran – Aralık ayına mukabili dahil sosyal sigorta primlerinin %75’ini istihdamı Destek Fonu’ndan karşılayacağız.

AMAÇ; SICAK PARAYI ENJEKTE…

SORU: Biraz daha açabilir misiniz?

CEVAP: Kamudan ödenmesi gereken 47 bin 140 kişinin ödeneklerinin tam yapılmasının amacı, piyasada yaklaşık %25 kesintilerle yapılan ödemelerden kaynaklanan %30’un üzerindeki daralmanın önlenmesi için sıcak parayı enjekte edebilmek piyasaya bir şekilde önüne geçmekti…Kısa vadede… Haziran ayından başlamak kaydıyla, bütün çalışanların emekli maaşı, sosyal yardım, engelli maaşı alanların yanında sigortadan ödenen 39 bin emeklinin maaşlarını tam alabilmesini hedeflemekteyiz. Cuma günü de bütün devlet emeklileri, sosyal yardım maaşı alan engelliler ve sosyal sigorta emeklilerinin tam anlamıyla kesintisiz olarak ödemesi gerçekleştirilecektir.

Tabi ki yine özel sektöre destek anlamında yanında en fazla 5 kişi çalıştıran işletmelere Temmuz ve Ağustos aylarında 2 bin TL’lik her ay olmak kaydıyla işletmeye destek anlamında geri ödemesiz bir kaynak aktarılacaktır…32 milyon değerinde…

Hayvancılık sektöründe ortaya çıkabilecek sıkışıklıkları, daralan piyasanın şartlarını rahatlatmak adına teşvikleri belli sürelerde artırıyoruz. Bunun da yaklaşık bedeli özellikle süt maliyetlerine ve ihracatta yapılacak teşviklerde 7 milyon TL’ye gelmektedir.

Yine toprak ürünlerindeki temel gıda maddelerinin kontrol edilebilmesi adına Toprak Ürünleri Kurumu’na 5 milyon TL’lik bir avans aktarılacaktır…Ürünlerdeki sıkışıklığın önlenmesi adına…

Bu paketin içerisindeki en önemli noktalardan biri KKTC’ye yeni yapılacak olan istihdamların, 36 aylık sosyal sigorta yatırımlarının yapılması ve her ay 500 TL’lik maaş desteğinin verilmesi adına adımın hayata geçirilecek olmasıdır.

Bunun devamında da yine işletmelerde kendi içerisinde yeni açılacak olan işyerlerine sosyal güvenlik katkıları ve bu konuda maaş desteği yapılmasına devam edilecektir. Bunun bedeli yaklaşık olarak 14 milyon TL’dir, ancak istihdamı desteklemek üzere mahalli bütçeden karşılanmak şartıyla.

Tabi ki maaş destek ödemeleri devam edecektir.  Kıbrıs Türk Seyahat Acenteleri Birliği ile yapılan toplantılarda sıkıntıların giderilmesi için maaş destek ödemeleri Başbakan nezdinde yapılan mutabakat gereği, belli bir tarihe kadar o sektörün ayağa kalkması, yeni sezona taşınabilmesi, Eylül ayında tekrardan sağlıklı bir şekilde açılabilmesi adına düşünülmektedir.

“BUNLAR KISA SÜRELİ DOKUNUŞLAR DEĞİL”

SORU: İkinci Toplumsal Dayanışma Paketi uzun uzun anlatılıyor ancak, vatandaşlar bunun pratikte ne getireceğini soruyor. Bu paket ne getirecek, vatandaşın evine, yaşamına en önemlisi cebine ne gibi katkı sağlayacak?

CEVAP:Bu paketin amacı özellikle reel sektörde hayatını  idame ettiren, emeğini sarf edip karşılığında hayatımı nasıl geçireceğim diye gaile yaşayan vatandaşımız ve çalışanımızın, aralık ayından sonraki sürece taşınabilmesinin öngörülerini içermektedir. Yani “yanınızda çalıştırmaya devam edin, biz size destek veriyoruz” diyoruz. O işyerinin girdi maliyetleri çerçevesinde elektrik ücretleri gibi enerji maliyetlerinin aşağıya çekilmesinde destek veriyoruz. Hem işverenin üzerindeki yükü alıyoruz, hem çalışanla birlikte işveren üzerine tahayyül edilebilecek olan yükleri alıp, taşınması noktasında reel sektöre 1.1 milyarlık kaynak ayırıyoruz. Burada “sadece siz gidin, sosyal sigorta ve ihtiyat sandıklarınıza yatırımlarınızı yapın, vergilerinizi de gidin ödeyin” gibi bir yaklaşım söz konusu değil. Elbette ki bunu da bu paket düzenlenirken, kamudaki eksiklikleri tamamlayıp, devletin kamu tarafından yapmış olduğu mal ve hizmet bedellerini de gününde ödeyip, hak ediş konusunda ortaya çıkan inşaat bedellerini  ödeyip, günü birlik bunları hayata geçirip, aynı zamanda özel sektör tarafındaki yüzlerce, binlerce insanın da ihtiyacını karşılayabilecek, işletmeleri ayakta tutabilecek, onların girdi maliyetlerini azaltabilecek, o sektörlerin tekrardan kapılarının açılabilecek noktaya getirecek koşullar ortaya koymaktı. Belki bunları her bireyin hayatında göremeyeceksiniz, kendi işine giderken ortaya çıkabilecek olan maliyetlerin aşağıya çekilmesi, işletmelerin ayakta durabilmesi için verildiğini çıplak gözle göremeyeceksiniz ama o işletmelerin kapıları açık kaldığı sürece, o kişiler sistemde sosyal güvenlik katkılarını yatırabildikleri sürece bunları daha sonraki süreçlerde sistemin içinde kalabildiklerini sağladıklarını gördükleri zaman ne yaptığımızı anlayabileceksiniz. Bunlar, belki de kısa süreli dokunuşlar olarak görülebilir ama öyle değil. Tüm bunların 2021’e taşınmasıyla birlikte özellikle reel sektör tarafının bu yaşananların ne anlama geldiğini tekrar tartışabileceğiz diye düşünüyorum…

SADECE MEMURUN DEĞİL…

SORU: Kamu görevlilerine 3 ay içinde geri ödeme yapılacak dediniz. Bunun erken olduğunu düşünen bir kesim var. ödemelerin ötelenmesi ve maaş kesintisi neden düşünülmedi? İşçiler bayramlıklarını almadı ve tepkisi var. Öncelik onlara mı tanınmalıydı?

CEVAP: Buradaki amaç sıcak para enjekte etmekti. İşçinin de memurun da maaşlarından kesildi. Ortaya çıkan sıkışıklık, tüm kapıların kapalı olmasından dolayı, kendi içimizdeki 87 bin dolayında kaçan nüfusun da yaşattığı popülasyondaki azlık nedeniyle ticari hayattaki daralmanın önüne geçmekti. Kendi içimizdeki kaynaklarımızı yaratıp, katma değeri artırmaktan başka bir şey değildi. Sadece memurun kesintilerini değil, işçinin ve emeklinin kesintisini de mart ayına mukabil ödedik bu ay.

“BİRİLERİNDEN ÇEKİNEREK ADIM ATMAYIZ”

SORU:Sendikalardan korkmuş olabilir misiniz?

CEVAP: Hiç alakası yok. Biz sendikalarla bu süreçte beraber hareket ettik. Biz burada plan ve program yaparken elbette ki sivil toplum örgütlerinden de gelen önerilere kulak verip dikkatle dinliyoruz ama planlarımızı kendimiz yapıyoruz. Herhangi birinden çekinerek atılan bir adım yok. Burada esasen hedeflenen, geçen hafta Meclis’te yaşanan tartışmalar yerine ekonomik paketi tartışmaktı. Bunları tartışmış olsaydık, Mart ayına ait yapılan kesintiyi ödediğimiz gün ekonomik paketi de açıklamış olacaktık. 385 milyon TL’lik özel sektör tarafına, reel sektör ve altyapılarına ödenmesi noktasındaki rakamları da ödemeye başlayacaktık. Ama gündemde başka şeyler yer aldığı için biz bunları geçen hafta hayata geçiremedik. Önümüzdeki 1 aylık süreçte hayata geçirip, sadece maaş kesintilerini değil belediye çalışanları ve emeklilerinin de maaşlarını ödedik.

“ÖZEL SEKTÖRDE  ÇALIŞTIM, MADALYONUN DİĞER YÜZÜNÜ DE BİLİYORUM”

SORU: Her ne kadar da hükümet koltuklarına oturan siyasiler kabul etmese de özel sektör çalışanları ekonominin dizaynına kamu sektöründen kat be kat daha fazla emek koyarken, yaratılan katma değerin bol katmerli tarafı kamu sektörü tarafından tüketiliyor. En azından neredeyse tüm özel sektör çalışanları böyle hissediyor…

CEVAP: Yüzde yüz katılıyorum. Yıllar boyunca sistemin buraya kadar getirdiği yanlışların devamından başka bir şey değildir. Ben kesinlikle kamuda çalışanların aldıkları hizmetin karşılığını hak etmediğini söylemiyorum. Ama bunun paralelinde özel sektörde daha koruyucu, emeğinin karşılığını daha güzel alabileceği noktaya çekebilecek çalışmalardan bahsediyorum. Yani biz sosyal güvenlik anlamındaki destekleri Aralık ayı sonuna kadar verirsek, bu iş hayatındaki işsizlik ortamında yaşanan sıkıntıları görüp de veriyorsak, aynen onların da ileride kamudaki çalışan ile özeldeki çalışanların aynı paralele çekilmesi adına adımlar atılmasından başka bir şey değildir. Her ne kadar kamudaki çalışanın hizmet bedeli buysa, özel sektör çalışanının da hizmet bedeli ona yakın eşdeğerde olması gerektiği kanaatindeyim. Bu hep gözden kaçırıldı. Çünkü daha önce özel sektör tarafında 6 yıl çalışmış, madalyonun o yüzünü de görmüş biri olarak rahatlıkla ifade edebilirim ki şartlar aynı şartlar değil. Kamu ve özeldeki şartlar aynı değilse, kamudaki şartlar aynı değilken özeldeki şartlarla neden bu kadar uçurum olsun? Hep bunu eleştirmişimdir. İşte şimdi sıra bizde. Bunların daha göz alıcı noktaya gelebilmesi adına şartların eşitlenmesi gerekir. Bunun için çalışacağız.

“ALTERNATİFLERİ AÇIKLARKEN, ÜLKE ŞARTLARINI UNUTMAMAK GEREKİR”

SORU:Ülkede lokomotif sektör olarak isimlendirilen turizm ve eğitim (kısmen de inşaat) sektörleri koronavirüs döneminde neredeyse tamamen durdu. Sağlıklı çalışıp-çalışmayacakları da şimdilik meçhul. Aslında izlenen politikalarla bu sektörlerin alternatifsiz olduğu her fırsatta, her devlet yetkilisi tarafından uzun uzun anlatıldı ancak, aha pandeminin ilk haftasında bu sektörlerin çarkları durdu. Devletin sağladığı tüm teşvik ve desteklere rağmen, özellikle turizmciler battık-mahvolduk diye şikayet ediyor. Bu sektörlerin alternatifsiz bırakılması doğru bir politika mı?

CEVAP: Alternatifin ne olduğunu açıklarken ülke şartlarını da göz önünde bulundurmak gerekir. Bu ülke büyük bacalı sanayileri kurabilecek bir yapıya sahip değil. Bunu ülkenin iktisadi anlamda, ekonomik anlamda kafa patlatanlar ve emek sarf edenler de rahatlıkla ifade edebilir. Hizmetler sektöründeki gelişmeyi, hedefleri, dünyanın istediği normlara uydurabilme ve bu ülkenin ihtiyacını karşılayabilmek adına istediğiniz hedeflere ulaşmak zorundasınız. Turizmdeki 27 bin yatak kapasitesinden, o beş yıldızlı otellerden 1.2 milyon turist sayılarından 40 bin yatak kapasitesine ve 2 milyon turist sayısına ve onunda devamında 50 bin yatak kapasitesine ve turizmin çeşitlendirilmesi anlamında alternatif turizm modellerini hayata geçirmek adına hedefleri ortaya koyarken, hizmetler sektöründen beklediğiniz o katma değeri de düşünmeniz gerekmektedir. Bunun içinde o argeyi, bilişimi ve inovasyonu devreye sokmanız gerekir. Yoksa bu ülkenin sanki da başka bir alternatif modeli varmış da bugüne kadar yatırım yapılmamış gibi bir şeyleri söylemek, bence esası gözden kaçırmaktan başka bir şey değildir. Bundan sonraki süreçte, bu konularla ilgili biz başta olmak üzere hükümet olarak ve bundan sonraki hükümetler de çok daha fazla önem, emniyet ve yeniden dizayn etmekle ilgili kafa patlatmak zorunda kalacaktır.  

“UCU AÇIK FON, UCU AÇIK KOTA OLAMAZ”

SORU:Birçok ekonomiste göre bunlara sağlanan “uçsuz bucaksız” teşvik, destek ve hibelerin artık azaltılması, hatta durdurulması ve başka sektörlere de gelişmesi için şans tanınması gerekiyor. Buna ne kadar katılıyorsunuz?

CEVAP: Bu memlekette 47/2000 sayılı bir Teşvik Yasası bulunmaktadır. Yani 20 yıldır aynı teşvik yasasıyla ucu açık teşviklere devam eder ve gider. Ben şahsen buna karşıyım. Öncelikle Ucu Açık Teşvik, Ucu Açık Fon uygulaması, Ucu Açık Kota uygulaması diye bir şey söz konusu olamaz. Bir sektörün eğer iyileşmesini istiyorsanız, arge çalışması ve altyapısıyla, o dünyadaki rekabet edebilecek noktaya gelmesini istiyorsanız illa ki bir hedef koymak zorundasınız. Ekonomi ve Enerji Bakanlığı  sektörler bazında bu çalışmaları yapar. Hangi sektöre hangi arge çalışmaları ve altyapı ihtiyaçlarıyla ilgili desteğe ihtiyaç duyduklarını tespit eder. Örneğin alüminyum sektörüne 3 veya 5 yıl teşvik verme adına enerji girdi maliyetlerine destek sağlarsanız, rekabet edebilecek noktaya getirirsiniz. Bugün ülkenin  turizm sektöründe ilk açılan tesislere 20 yıldır teşvik verme gibi bir yükümlülüğün  olmaması gerekir. Bunları şekillendirmek ve belli tarihler içerisinde sınıflandırmaktan başka yapacağımız söz konusu bir ödevimiz olamaz.

“YAZ BOZ TAHTASINDAN KURTULALIM”

SORU: Ticaret Odası tarafından açıklanan Dünya Rekabet Raporu’nda Kuzey Kıbrıs ekonomisi yine az gelişmiş ülkeler ligine indi (89’unculuktan 108’inciliğe). Bunu nasıl yorumlarsınız?
 
CEVAP: Tabi ki orada bazı gerçekler var ama bence ülkenin biraz daha kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerini aha realist bir yaklaşımla ortaya koyma ihtiyacı var. Rapordaki veriler bizim için önemli olan bazı noktalara dikkat çekiyor ama bu ülkenin en önemli sıkıntısı siyasette yaşadığı sıkıntılardan başka bir şey değildir. Devlet politikalarının hayata geçmesi gerekir. Bu rapor da bize önemli bir ışık tutacaktır. Biz ilk önce devlet olarak, orta vadeli programlarımızı, uzun vadeli programlarımızı ve hedeflerimizi şiddetle ortaya koymalıyız. Herkesin kendine göre oluşturduğu bir yaz-boz tahtasından artık kurtulmamız gerek. Bu ülkenin maliye politikası bir devlet politikası haline gelmelidir. Borçlanma noktasında siz direk bankalardan ihaleye çıkıp, yüksek meblağlı finansman maliyetleri üzerinden borçlanacaksınız yoksa kendi içinizde oluşturacağınız bir tahvil borsasıyla daha düşük maliyetleri ve istediğiniz zaman borçlanabilme kabiliyetinizi sağlayacak bir sistemi mi öngörüyorsunuz? Bunu bir devlet politikası olarak artık oturtup, bundan sonra gelebilmesi muhtemel hükümetlerin de bunu yapması adına adımlar atmak zorundasınız. Yoksa sadece günü kurtarırsınız.

210 MİLYON TL İÇ BORÇ ÖDENDİ

SORU: Nerede hata yaptık biz? Bizim ekonomik aklımız mı yok? 

CEVAP: Bugün, iç borçlarımızın rakamları ortada. İç borçlar doğru borçlanılmış olsaydı, gününde ödenme şansı  olmuş olsaydı, bugün çocuklarımıza, torunlarımıza böyle bir gelecek bırakma gibi bir şanssızlığımız olur muydu? Biz hükümete gelir gelmez herkesin söyleyip de yapamadığı bir şeyi yaptık. Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası’yla geçen yıl bir protokol imzaladık. Geçen yıl Ekim, Kasım, Aralık aylarıyla birlikte bugün geldiğimiz noktada tam 210 milyon TL iç borç ödedik. Bunun yanı sıra almış olduğumuz 40 milyonluk finansman ihtiyacımıza binayen borcu ödedik. Yani toplamda 250 milyon TL, pandemi sürecinde bu devletin borcunu ödedik iç borç olarak. Evet, devlet ihtiyacı olunca borçlanacak ama günü geldiği zaman da borcunu ödeyecek. Böyle bir yapı yaratmaya çalışıyoruz. Ödeyebilmenin şartlarını yerine getirecek ki borçlanabilsin. “Biz borçlanalım da bundan sonra başa gelecek hükümet çeksin gaileyi” demekle buralara gelindi. Ben  birine sorumluluk yüklemek için söylemiyorum. Biz cesaret edip, bu sistemdeki sıkıntıları aşmak adına bir şeyler yapmaya çalışıyoruz . Pandemi ortamında bile biz ilk 3 aylık programı açıklarken herhangi bir panik yapmadık. Evet endişelerimiz ve korkularımız vardı herkes gibi ama panik yapmadan, hedeflerimizi tutturmak adına kamu ödenekleri ve maaşlarından kesintiler yaptık. Reel sektörde bugünün şartlarına göre maaş desteği verdik. Bazı şeyleri öteleme adına kredi kartları faizlerini, taksitleri ödeme adına olumlu adımlar attık. Günü geldi 2. Toplumsal Dayanışma Paketi’ni hazırlarken de daha realist, reel sektöre daha büyük katkılar sağlayabilecek adımları atma adına bir şeyleri hayata geçirdik.

“AMACIMIZ  DOLAYLI VERGİ ARTIRMAK DEĞİL”

SORU: Devletin gelirlerinde azalma vardır herhalde… Ne kadardır? Örneğin geçen yılın haziran ayı ile karşılaştırdığımız zaman haziran ayı gelirleri ne kadar gerilemiş olacak?
 
CEVAP: Mart, Nisan ve Mayıs ayında bu 3 aylık paketi hazırlarken özellikle Mart ve Nisan aylarında devlet gelirlerinin çok düşeceğini, hatta Nisan ve Mayıs aylarında, 120 milyon olacağına kanaat getirmiştik.  Tabi biz kapılarımızı kapatmadık. Bu süreçte Maliye Bakanlığı 281 milyon TL Nisan ayında, 270 milyon TL’lik Mayıs ayında gerçekleşme ve devamında da gümrük gelirlerinde %50’lik gerileme olmuştu ancak  şu an iyileşme söz konusu. Tabi ki Haziran ayının gerçekleşmelerinden sonra Aralık ayına kadar 2. pakette yaptığımız bu Toplumsal Dayanışma Paketi’ndeki öngörülerimizi de hayata geçirecek şekilde nasıl olacağı noktasında daha nitelikli kararlar verme şansımız olacak. Amacımız, devlet gelirlerini normale çekerken, herhangi bir dolaylı vergiyi artırmak değil. İlk günlerde olduğu gibi geçen yılın Haziran ayından bu yılın Şubat ayına kadar olan beklenilenin üzerinde yaklaşık 887 milyon TL’lik mahalli bir gelir elde ederken, olduğu gibi devlet tarafında Maliye Bakanlığı olarak biz ödevlerimizi tam anlamıyla yapmak durumundayız. Kamu alacaklarının tahsili hususunda bize verilen yetkileri doğru şekilde kullanıp, o tahsilatı ve gelirleri artırmaktan başka bir amacımız yok. Dolaylı vergilerin adaletsiz olduğu kanaati ben de çok mevcuttur. Dolaylı vergileri  bir silah gibi vatandaşın kafasına dayamak doğru değildir. Devletin dolaylı vergiler neticesinde yarattığı  dejenerasyonu, ortadan kaldırarak,  kişinin birim maliyeti alma noktasındaki gücünü artırmak adına mali politikalar ortaya koymak zorundayız. Yoksa kaldı ki zaten pandemi ortamında bütün dünyada yaşanan minimum daralma %30, Almanya’da öngörülen büyüme ise -6.3… Elbette ki bizim de bunlara paralel ekonomimizde daralma söz konusu olacaktır. %90’ın üzerinde ticari hayatı ithalatla gerçekleşen bir ülkede bunun daha farklı olmasını bekleyemezsiniz. Biz, kendi içimizdeki mevzuat değişiklikleriyle, eskiden anormal olup da normalleştirilmiş durumları gerçekten tam anlamıyla reele çekmek için yaptığımız hareketlerle bu devinimi sağlayıp, ek mahalli gelirlerimizi artırmak istiyoruz.

“EMEKLİ OLUP İKİNCİ İŞ YAPANLARIN YÜKÜ ARTACAK”

Bunlara örnek verecek olursam; emekli olup, ikinci iş yapacak olanların vergi yükünü artırıyoruz. Ülkedeki genç işsizlik oranlarını aşağıya çekme adına bir şeyler yapmak istersek bunları açık yüreklilikle, oy kaybetme gailesiyle hayata geçirmeme gibi bir lüksümüz yoktur. Bunu gelir vergisi ve kurumlar vergisi gibi çağın gerektirdiği değişiklikler ile yaptık. Sadece bu değişikliklerden ve bazı katma değer vergisini uygulama adına yaptığımız tüzük değişikliklerinden, otomotiv sektöründe özellikle 26 milyona yakın gelir ve kurumlar vergisindeki ekstra gelirimiz 35 milyon civarında oldu…

“HEP SORGULADIM…”

SORU: Bugün makamdan gitmek zorunda kalsanız, nasıl nasıl duygularla ayrılırsınız?

CEVAP: Elbette ki pandemi sürecinde yaşanan sıkıntıları ilk aşamada geçtikten sonra bir şeyleri söyleme adına bazı şeyler yarım kalmıştır. İnsan hayatında zaten her şey gözünü kapatıp, gittiği zaman yapamadıkları açısından yarımdır. Ancak Maliye Bakanlığı’nın içerisinde, 29 yıllık kamu görevinde 25 yılını geçirmiş biri olarak baktığımda, sistemin neden bu şekilde olduğunu hep tartıştım. 2009’da da Bakanlık Müdürüyken radikal anlamda alınan kararlarımız vardı. Mevzuat anlamında hayata geçirilen, sıkıntıları aşma adına bu ülkenin kendi ayakları üzerinde durabilmesini hep söylüyor ya siyasetçiler, onların yapmaya çalıştığı şeyi biz yapıyorduk.  14 Mart’taki kapatma kararı öncesi mahalli gelirlerimizle yatırım başlığına kadar savunma dışında her şeyi rahatlıkla karşılayabilecek duruma gelmiştik. Şu an yine aynı noktaya çekmek için uğraşıyoruz. Elbette ki o konuda yarım kaldığımıza inanıyorum. Bu ülkenin kendi hak ettiği gelirlerinin tahsil  edilememesi durumu söz konusuyken, neden gidip borçlanalım diye sorguladım. Vergilerini ödemesi gerekenlerin neden takip edilmediğini  de sorguladım. Sorgularken de neler yapılması gerektiği konusunda, en azından otomasyonun hayata geçmesi adına adımlar attık. Bunun yanı sıra haziran ayında elektronik fatura hazirandan sonra da gümrük otomasyonlarının hayata geçeceği müjdesini verebilmek istiyoruz. En azından Maliye Bakanı olarak o kayıt dışı denilenlerin kayıt altına alınması, otomasyonla çok daha kabul edilebilir rakamlara gelecek diye düşünüyorum.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu