KıbrısManşetSiyasetYaşam

Yaşar Ersoy’dan zehir zemberek bir yazı… “Utanıyorum öyleyse insanım diyebilir miyiz?”

Sanatçı Yaşar Ersoy, kişisel sosyal medya hesabından paylaştığı zehir zemberek bir yazıyla, içini döktü. Ersoy, paylaştığı yazıyla, ülkede yaşanan yalanlara, riyakarlıklara ve çürümüşlüklere isyan etti

Sanatçı Yaşar Ersoy, kişisel sosyal medya hesabından paylaştığı zehir zemberek bir yazıyla, içini döktü. Ersoy, paylaştığı yazıyla, ülkede yaşanan yalanlara, riyakarlıklara ve çürümüşlüklere isyan etti.

Mideme saplanan bulantıyla, içimi sıkıştıran bir sancıyla yaşıyorum uzun süredir…

“Vakit olur, yaşadığımdan utanırım” diyen Nazım Usta gibi…

Nicedir, içimde, yüreğimde, kafamda bu düşünce ve duyguyla cebelleşiyorum…

Bölünen yurdumun kuzey yarısında yaşananlar karşısında…

Utanma duygusunu yitiriyoruz.

Utanma duygusunu yitiren bir toplumun vicdanı da çürür, kendi de çürür.

İşte bu çürümüşlük karşısında çoğu zaman bağıra bağıra söylüyorum; “Utanıyooorum!” “Öfkeleniyooorum!”

Hayatlarını ve istikballerini yalan üzerine kuranlardan!..

Ak sütten çıkmış ak kaşık gibi pişkince rezillikleri, alçaklıkları, ihanetleri, hırsızlıkları, yolsuzlukları yapanlardan!..

Bencilliklerinin buzlu sularında donanlardan!..Servetlerine servet katıp alavere dalavere ile vergi vermeyen gözü doymaz haramilerden!..

Servetlerine servet katarken yanlarında, sendikasız, sosyal güvencesiz çalıştırdıkları emekçilere asgari ücreti çok gören kan emicilerden!..Hem siyasetteki hem sanattaki kifayetsiz muhterislerden!..

Sanatta kendini seven ve sanatı kendi çıkarı için kullanan narsistlerden!..

Süslü lafların arkasına saklanıp bir şey söylermiş gibi yapıp hiçbir şey söylemeyen ya da gerçeği manipüle eden siyasetçilerden ve sanatçılardan!..

Hükümette iken hırslarının peşinde koşup kötülüklere suç ortağı olanlardan…

Muhalefette ise aklanmaya çalışırken trajik-komik absürd durumlara düşenlerden!..

Ankara’daki diktatöre biat eden yalakalardan, dalkavuklardan!..

Anti-Laik İslamcı diktatörle işbirliği yapıp toplumun demokratik iradesini çiğneyip kayyum atananlardan!..

Toplumun iradesine yapılan müdahaleler karşısında dilini yutan sağcılardan, solculardan, orta yolculardan ve bilumum suskunlardan!..

Faşizan baskılar, saldırılar karşısında dut yemiş bülbüle dönenen akademisyenlerden, sanatçılardan, sözüm ona demokratlardan!..

Yüzüne başka arkandan başka konuşan yüzsüzlerden!

Sözü başka, eylemi başka olan utanmazlardan!..

Yurdumu bin bir yüzlü yüzsüzler yurdu yapanlardan utanıyorum ve öfkeleniyorum!..

Evet, utanıyorum ve öfkeleniyorum…

Konuşurken sesimi yükseltiyormuşum, diyorlar bana…

Bu kadar öfkelenme diyor bazıları…

Nazım Hikmet’in vurguladığı gibi:
“Nasıl öfkelenmem?
Düşündükçe memleketimi!
Çırpınıyor ayakları altında,
Bir avuç hergelenin…”

Hem öfkeleniyorum hem utanıyorum, yurduma ve topluma yönelik, utanmadan, yüzsüz yüzsüzlerin yaptıkları yüzsüzlüklerden.

Utanmak iyidir. Utanmak güzeldir. Utanmak vicdan sahibi olmaktır. Utanmak insanı insan yapar. Utanmak erdemdir.

Bir söz vardır “Utanan İnsandan Zalim Olmaz.”

İnsanlığımızdan utanmamız gereken çok şey yapılmakta yurdumuzda. “Bir yanda yokluk yoksulluk sürerken bir yanda vurguncular kol gezerken ve ezerken güçlü, güçsüzü ve ezerken zalim, mazlumu sen çekilmişsen köşene yatıyorsan vicdanı rahat utanmak gerekli mi dersin?

Ne dersin?..” diye sorar şair Nuri Can bizlere.

Biz vereceğimiz cevabı düşüne duralım, utanç duyması gerekenler ise pişkinlikle sürdürsünler hayatlarını… Ahmed Arif ise utanırım diye yazar has, sahici şiirini…

“Utanırım, Utanırım fukaralıktan, Ele, güne karşı çıplak…

Üşür fidelerim, Harmanım kesat. Kardeşliğin, çalışmanın, Beraberliğin, Atom güllerinin katmer açtığı, Şairlerin, bilginlerin dünyalarında, Kalmışım bir başıma, Bir başıma ve uzak. Biliyor musun?”

İnsanı utanma duygusuna sevk eden fiili, şerefsiz, onursuz veya gülünç duruma düşmüş olmaktan duyulan
üzüntü diye tanımlar sözlükler.

O zaman utanma duygusunu yitiren, utanmayı beceremeyen onursuz, şerefsiz, gülünç, aşağılık kişilerle iç içe yaşıyoruz bu düzende susarak.
Utanma duygusunu yitirmiş insanların at koşturduğu bir düzene uyanırız her gün dilimizi yutarak, gözlerimizi
ve ağzımızı kapatarak…
Ve ne yazık ki biz de, kendimizi utanma duygusuna sahip insan sanırız, bu ahlaksız düzende.
Şair dostum Fikret Demirağ, kara mizahın çarpıcı, ironik diliyle yazmış bu ahlaksız sömürüye dayalı düzeni:
“Öldüğü için oğluma teşekkür ederim(!)
Öldü de aç bırakmak ayıbından kurtardı beni(!)
Öldüğü için babayı oğula teşekkür ettiren düzene saygılar sunarım(!)”
En yakınımızda ya da uzağımızda utanmamız ve öfkelenmemiz gereken o kadar adaletsizlik, eşitliksizlik ve haksızlık var ki…
Bu samimiyetsiz, yüzsüz, utanmaz kapitalist neo-liberal post-modern bulamaç düzende, otoriteyi ya da iktidarı elinde tutanlar, insanlara her türlü haksız, adaletsiz, eşitsiz işleri artık zorla, baskıyla değil, güler yüzle, sinsice, kurnazca yaptırırlar çoğu zaman.
Ne yazık ki kendi hesabı peşinde koşan insanlar da, yutuyor bu güler yüzlü sinsi utanmazlığı…
Tıpkı modern köleler gibi…
“Özgürlüğün en büyük düşmanı, halinden memnun kölelerdir” der Che Guevara.
Neo-liberal post-modern anlayışın son icadı bu psişik utanmaz yöntem.
Devlette ya da bir kurumda, bir iş yerinde otoriteyi, iktidarı elinde tutan kişi ya da kişiler amaçlarına varmak için sinsice bu yöntemi uygularlar şimdilerde, memnun bırakmak için çalışanları…

Sinsiliğini, güller yüzlü maskenin arkasına saklar bu kişiler…

Ve amacına varmak, hedefindekini yanında tutabilmek için, onu bol bol över, hem de abartarak, o da memnun olur bu halden…
Bu sinsi yöntemi yaşamın her alanında uygulayan kişiler, ekip olmaktan öteye kendini ön plana çıkarma eğiliminde narsistliğin en hastalıklı doruklarında seyrederler.
Bu kişiler, başkalarına karşı kendilerini üstün hissederler…
Hedefteki kişi veya kişiler otorite (yönetici), tarafından sahte bir “sevgi bombardımanı”na tutulurlar ve o bombardıman altında memnun olurlar…
Hedef ne kadar çabuk bağlanırsa yöneticiye, manipülasyonu da o kadar kolaylaşır.
Böylece hedefteki kişinin, farkında olmadan gerçeklik algısı manipüle edilerek ele geçirilir.

Yönetimi elinde bulunduran bu narsistik, psikopatik kişiler, manipüle edecekleri hedeflerine başka, geriye kalanlara ise farklı yüzlerini gösterirler.

Bunu en yakınınızdaki yöneticide de görebilirsiniz…

Türkiye’yi iki dudağı arasında yöneten diktatörde de…

Gündelik hayatınızda da…
Örneğin, patronuna boğaz tokluğuna çalışan konfeksiyondaki kız, “size çok yakıştı” diye pof poflar müşteriyi, malı satmak için…
Oy avcılığına çıkan siyasetçi, halkı sevmediği halde “benim güzel halkım” diye pof poflar seçmeni…
Bu yöntemle hedefteki kişi veya kişileri sadece etkileme değildir amaç, utanmadan istismarcı bir anlayışla kontrol altına almaktır.

Hele hedefteki kişi, yöneticiden yardım isteme eğiliminde bulunursa, yönetici tarafından kıskıvrak duygusal manipüle edilmesi iyice kolaylaşır.
Böylece herkes “memnun köleler” gibi manipüle edilerek sürer mevcut durum.

Bu yöntemi uygulayan yönetici, patron, ya da diktatör kendine soru sorulmasını, yapılanın sorgulanmasını asla kabul etmez, edemez…

Hemen tepki gösterir ve soru soranı sorgulayanı bir şekilde cezalandırır.

Çünkü ellerinde otorite, iktidar gücü ve “memnun köleler” var.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu