GenelManşetSağlıkToplumTürkiye

Yılmaz: Deprem bölgelerinde tek tip kanser türünde patlama yaşanacak

Hatay Tabip Odası Başkanı Sevdar Yılmaz, 6 Şubat depremlerinin enkaz kaldırma çalışmaları sırasında sulama yapılmadığı için ortaya çıkan kimyasal madde ‘asbest’in, yaklaşık 10-15 yıl içinde bu bölgelerde yaşayan insanlarda tek tip bir kanser türünün oluşmasına sebep olacağına ve bu kanser türünün sayısında bir patlama yaşanacağını söyledi.

Hatay Tabip Odası Başkanı Yılmaz: “Evlerin tepelerindeki su depoları indirilmeli, 1 milyonun üzerinde sinek ve haşere üreme bölgesi oluştu, Sağlık Bakanlığı bu bölgede aşı kampanyası başlatmalı” dedi.

‘Asbest’in bir defa insan vücuduna girdikten sonra çıkmadığına ve kalıcı olduğuna dikkat çekerek, beklenen kanser çeşitlerinin ağız, geniz, daha çok akciğer, akciğer zarı ve karın zarı kanseri olacağını belirten Yılmaz, yıkımlar sırasında sadece su kullanarak bu durumun önüne geçilebileceğini ancak bu ihaleleri alan firmaların daha fazla para harcamak istemediğini belirtti.

Hatay Tabipler Odası’nın Defne’de kurduğu ‘konteyner poliklinik’te T24’e konuşan Sevdar Yılmaz, kurdukları konteynerlerde verdikleri hizmetleri ve kentte alınması gereken acil sağlık önlemleri anlattı…

Konteyner polikliniklerde gönüllü doktorlar neler yapıyor?

“Hatay Defne’de kurduğumuz bu merkez, uzmanların poliklinik yaptığı ve psikiyatri uzmanlarının olduğu bir yer. Psikiyatri uzmanları konteyner kentleri ve çadır kentleri geziyorlar. Orada grup terapileri yapıyor ve tespit ettikleri psikiyatrik hastaların tedavilerine başlıyor. Daha önceden tedaviye başlayanlar varsa yarım kalan tedavilerine devam ediliyor.

Bir tane de kadın ve kadın sağlığı ile ilgilenen konteyner polikliniğimiz var. Hijyenik ped dağıtımından doğum kontrol yöntemlerine, kadın hastalıklarından gebe varsa gebe takibine kadar kontroller yapılıyor. Kadına yönelik şiddet ve cinsel istismara uğrayanlara yardım amaçlı da polikinik yapılıyor. Buradaki bütün doktorlar gönüllü.”

“Amacımız öbek öbek bulunan çadırlara ve köylere ulaşmak”

“Depremzedeler, şikayetleri varsa muayene için buraya gelebiliyor. Konteyner kentlerde zaten hekim oluyor, bizim asıl hedefimiz şehrin çeşitli yerlerinde öbek öbek bulunan çadırlar ve uzaktaki köyler.

Uzmanlarımız oraya kadar gidiyor ve hasta durumlarını kontrol ediyor, tedavilerini planlıyor. Ayrıca orada bulunan eksikliklere bakıyorlar. Örneğin; su içilebilir mi içilemez mi, kullanım suyunun klorür ölçümleri ve tetkikleri yapılıyor. Giderilebilen eksiklikler gideriliyor, diğerleri ise ilgili birimlere bildiriliyor. Burası aslında bir çeşit koordinasyon merkezi.”

“Binaların üzerindeki su depoları toplanmalı; milyonlarca sinek burada ürüyor”

“Şu anda en yaygın hastalık şikâyeti ishal görülüyor. Bunun yanında sinek, kemirgen, haşere, fare ve yılan nüfusunun artıyor. Onun da sebebi, ağır hasarlı girilemeyen binaların su depoları. En üst taraflara ulaşılamıyor. Milyonlarca sineğin barınması için bunlar çanak oluşturuyor. Bir bardak suyun içinde bile milyonlarca sinek üreyebilir. Her apartmanda her bir dairenin ayrı su sistemi var ve bunlar tepelerde olduğu için ulaşılamıyor, hasarlı evlere de girmek istemiyorlar.

“Hatay’da sayısı artan fareler, dışkısı ile tifo hastalığına sebep olabilir”

Bu sineklerle hastalıklar taşınıyor. Sinekler sıtmaya sebep olabilir; tatarcık sinek türüyle gelen laşmanyaz yani bir diğer adı ile şark çıbanı dediğimiz hastalıkların olmasından korkuyoruz.

Farelerin dışkıları -ısırıklarını bir kenara koydum- tifo ve ölümlere varan hastalıklara sebep olabilir. Ayrıca fareler elektrik kablolarını kemirmelerinden dolayı evlerdeki elektrik kaynaklı yangınlarına sebep oluyorlar. Sadece bir dişi fare 1500 nüfusa ulaşabiliyor bir yılda. Bu kadar besinin içinde bir de yılanlar da var. Yılanların artmasıyla ısırıklar ve uzuv kaybı hatta ölüme sebep olabiliyor.”

Hatay sokaklarında Henüz yeni alev almaya başlayan bir elektrik kutusu

Bu hastalıklarla nasıl mücadele edilmeli?

“Evlerin tepelerindeki su depolarının indirilmesi ve buzdolapların temizlenmesi gerekiyor. Bunlar için ekipman gerekiyor elbette. Seçimden sonra 80 belediye burayı terk etti. Bundan dolayı ekipman ve personel eksiği var.

Deprem öncesinde sinek ve haşereler için üreme alanı dediğimiz 120 bin odak vardı. Ve bu üreme alanlarıyla, odaklarıyla 103 araçla mücadele ederken, tasarruf tedbirleri kapsamında kamudaki araç sayısı azaltıldı ve araç sayısı 65’e düşürülmüştü.

Yani deprem öncesinde 120 bin üreme alanıyla 65 araç mücadele ederken, şu an milyonun üzerindeki odakla yine 65 araçla mücadele edilmeye çalışılıyor.

Merkezden buradaki belediyelere maddi açıdan bir katkı gelmiyor. Belediyelerin yereldeki su faturası, emlak vergisi, çöp vergisi gibi gelirleri beş aydır yok. Diğer belediyelerin katkısı olmazsa, buranın büyükşehir belediyesinin tek başına bu durumun altından kalkmasının imkânı yok! Giderlerin bu kadar arttığı bir ortamda dışardan bir katkı olmadığı sürece kurtuluş şansımız yok!”

Sağlık Bakanlığı buraya bir aşı kampanyası yapmalı!

“Diğer bir sorun da aşılar… Bulaşıcı hastalıklardan korunmak için aşı oranının yüzde 90’larda olması gerekirken şu an bu bölgede oran yüzde 50’lilerin altında.

Bahsettiğim aşılar; kızamık, kızamıkçık, kabakulak, difteri, boğmaca, tetanos, suçiçeği, çocuk felci, hepatit gibi hastalıklar için.“

Aşı oranı nasıl artırılır?

“Sağlık Bakanlığı’nın buraya bir aşı kampanyası yapması gerekiyor. Personel de yeterli değil, en azından bu aşı konusunda hemşire takviyesi yapması gerekir. Kişiler tecrübesiz bile olsa bir eğitim verilerek aşı kampanyasında görevlendirilmeli. Konteynerlere gidecek, çadır çadır gezecek ve aşısız çocukları tespit ederek, aşıları tamamlayacak. Elinizde çantanızla birlikte gideceksiniz ve hepsini kayıt altına alacaksınız.

Bu salgın hastalıkların artması için bir seneyi filan beklememize gerek yok, kızamık vakalarını duydunuz; İstanbul ve Ankara’da var. Burada da var. Bunları uygulamazsak başka şekilde kurtuluş şansımız yok!”

Diğer Haberler

Başa dön tuşu