KıbrısManşet

Yusuf Güney, Şeyh Nazım ve ‘astral devlet’!

Cehalet işte; Yusuf Güney diye bir şarkıcıyı bilmiyordum!

Gerçekten cahilim!

Adını yeni öğrendim!

Ama şarkılarından değil; “astral yolculuk” olayından!

Nedir astral yolculuk?

-*-*-

Evde oturuyorsunuz, kendinizden geçiyor veya uykuya dalıyorsunuz; ya da “trans hali” falan derken yola koyuluyorsunuz!

Artık nereye isterseniz!

Yusuf Güney de Ay’a gitmiş!

Ve Ay’ın “karanlık tarafında” askeri üs bile varmış!

Görmüş yani!

-*-*-

İnanırsınız, inanmazsınız!

Adam astral yolculuktan söz ediyor!

Ve ne yalan söyleyeyim, hayatımda ilk defa, Youtube kanalına girip, bir adet şarkısını da dinlemiş oluyorum!

“Melekler seni bana yazmış – kader seni alnıma yazmış”…

Şarkının adı bu!

Pop – arabesk gibi algıladım!

Ama cehalet işte!

-*-*-

Yusuf Güney, aynı zamanda Ak Partili ve devletçi olduğu için de Türkiye’de “iş” yapamıyormuş!

Çünkü, bu sektörde yapımcılar hep “muhalif”miş!

Bu da işin siyasi yönü…

-*-*-

Çok dikkatimi çekti bu “astral yolculuk”…

Daha önce de bir miktar işitmiştim…

Ama fazla ilgilenmemiştim.

Bazen rüyamda ben de bazı seyahatler yapıyorum ama bu konu tasavvuf, iman, inanç, maneviyatla alakalı bir şey, benim rüyalar değil!

-*-*-

Bakın, yemin ederim, kimseyle dalga geçmiyorum, çok ciddiyim bu konuyla ilgili olarak…

Kesinlikle ve kesinlikle kimseyle ve kimsenin de inancıyla alay etme çabası içinde değilim… Son derece ciddiyim…

Zaten konuyu siyasete de getireceğim bir miktar o yüzden ön hazırlık yapıyorum…

-*-*-

Daha önce nerede işittim bu meseleyi?

Ondan bir miktar bahsedeyim…

-*-*-

Şili’deki 33 madencinin yerin 700 metre altında kalmaları olayını hatırlayalım isterseniz…

O olay 2010 yılının en çok hafızamızda kalan olayıydı.

Hala, kurtarılışları aklıma geldikçe, ki televizyonlarda canlı izlemiştik, dakikalarca ağladığımı unutmam…

2010 yılının Ağustos ayında San Jose madeninde çöküntü olmuştu ve madenciler yerin 700 metre altında kısılı kalmışlardı.

17 gün boyunca madencilerden haber alınamayınca öldükleri düşünülmeye başlanmıştı.

Ardından kurtarma ekipleri sondaj aletiyle bir yeraltı tüneline ulaşmayı başarmıştı.

Sondaj aleti tünelden dışarı çekildiğinde üzerine bir not yapıştırılmıştı: Hepimiz iyiyiz.

Madenciler kendilerine ulaştırılan gıda ve su sayesinde yedi hafta boyunca hayatta kalmayı başarmış ve ardından Dünya genelinde milyonlarca televizyon izleyicisinin gözü önünde, canlı yayında madenden kurtarılmışlardı.

Daha sonra o madenciler çok ciddi sağlık sorunları yaşadı…

Hiçbiri uzun süre bir işte çalışamadı falan…

Psikiyatri kliniğinde yatanlar da olmuştu…

-*-*-

Neyse, inanırsınız, inanmazsınız bilemem ama o madencilerden dördü, kurtarıldıktan birkaç ay sonra, Lefke’ye gelmişti!

Evet bildiğiniz Lefke!

Bizim Lefke!

-*-*-

Lefke de madeniyle ünlü olabilir ama o dört Şilili madenci maden için değil, Şeyh Nazım Kıbrısi’yi ziyarete gelmişti.

Neden mi?

Nedenini madencilere soramadım ama rahmetlik Şeyh efendiye sormuştum.

-*-*-

Aynen verdiği yanıt şuydu:

“… Bre materyalist adam, şimdi sana desem ki, ben her akşam, o madencilerle sohbet etmek için, yer altında sığındıkları yere gidip dönüyordum, asla inanmayacaksın…”

Şeyh gayet rahat anlatıyordu; astral veya kendince “manevi yolculuk” yaptığını…

Ve bir materyalistin bunu anlamasının imkansızlığını!

-*-*-

33 madenciden biri sanırım “İslam”ı seçmişti ve Şeyh’in müridleri arasındaydı.

Ve yine yanlış hatırlamıyorsam, madencilere ilk ulaşan gıda ve su dolu torbada, o Müslüman madencinin ailesinin gönderdiği, Şeyh’ten daha önce tedarik edilmiş 33 adet “muska” vardı!

-*-*-

Neyse, madenciler kurtarıldıktan kısa bir süre sonra, ilk olarak taaaaa Şili’den çıkıp, uçakla 13 bin 389 kilometre uçup gelerek, Şeyh’in elini öpüyorsa; bu konuyla dalga geçemezdik…

Ben yine de şaka yapmak istemiştim ve Şeyh de şakadan kafama sopasını giydirmişti ki o da ayrı bir gülüşme sebebiydi!

“… Bre materyalist, ben sana inanmazsın demedim mi?” diye kızmıştı.

-*-*-

İnanıp – inanmamakta serbestsiniz…

-*-*-

Her konuya…

Bilim açıklasa da açıklamasa da…

Bilimin açıklayamadığı çok şeyler var…

Fen bilimlerinin…

-*-*-

Fen bilimleri bir yana; sosyal bilimlerde bazı şeyler “daha zor açıklanabilir veya ispatlanabilir”dir.

-*-*-

Şarkıcı Yusuf Güney sadece Ay’a gitmemiş; bakın bu konuda ne diyor?

“… Bu açıklamayı mizah olsun diye yapmadım. Astral seyahatler yüz yıl önce de yapılıyordu. Tasavvufla ilgilenenler bilir. Sadece uzaya da gitmedim. Almanya’ya ve Peru’ya astral seyahatlerim oldu…”

-*-*-

Şimdi, geçenlerde Cenevre’de 5 artı BM toplantısı şey edildi ya!

Bizim taraf, “muhteşem başarı ile döndük” diyor ya!

Bu başarı nedir?

Merakım orada?

Cenevre’de egemen eşit iki devlet isteğimizi masaya getirmek midir başarı yoksa gerçekten çok kısa süre içerisinde egemen eşit iki devleti yaşama geçirmek mi?

-*-*-

Şu andaki “egemen eşitlik”, bana göre Yusuf Güney’in “yolculukları” kadar gerçektir…

Yani bayağı “astral” bir durum!

İnananlar elbette olabilir…

Hatta belki de inananlar, inanmayanlardan fazladır…

Ama, Yusuf kardeşimizin ya da Şeyh babamızın astral seyahatleri, inananları için “vaooooouuuv” dedirten seyahatler olsa da; asıl olan, bu seyahatlerin “elle tutulur” hale gelmesi değil midir?

-*-*-

Kısacası, “şu anda”, astral devlet pozisyonundayız…

Maharet, “astral” olmayan, elle tulup, gözle görülebilen bir “devlet” olmaktır…

Bu yüzden çözüm olmalı diyoruz…

Çözümsüzlük devam ettiği sürece, devlet, sadece astral kalır…

Bilmem anlatabildim mi?

Diğer Haberler

Başa dön tuşu