9 yıl önce o günkü koşulların gerektirdiği bir müdahale yapıldı Garantör Türkiye tarafından. Kıbrıslı Türklerin bu adadaki varlığını ve geleceğini korumak ve bu topraklarda yaşamını idame ettirmek için amansız bir mücadele veren haksızlığa karşı koyan, herkese sonsuz minnetlerimizi sunmak boynumuzun borcudur.
Bu mücadeleye onurlu bir destek veren Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve kahraman Türk askerlerine sonsuz saygı, sevgi ve minnetlerimizi sunmak da elbette boynumuzun borcudur, toplum olarak, zaten bunu reddeden kimse de yok bu topraklar da.. Ve fakat bununla birlikte , özellikle 21. yüzyılda, sınırların birleştiği global işbirliklerinin yapıldığı bir dönemde kim ki bunu hala politik malzeme yapmaya ve hamasi anlayışı ile yorumlamaya çalışırsa ve adada bulunan halkları birbirine hala daha düşman diye addederse onların da çağ dışı kalmış örümcek beyinli insanlar olduğunu belirtmek isterim.
Dolayısıyla temennim o ki savaşların olmayacağı, insanların evsiz barksız vatansız, anasız babasız kalmayacağı, yaşanılası bir coğrafyanın tesisi için önce sükuneti sağduyuyu ve insani değerlerinin öne çıkarılacağı bir anlayışın gelişmesi çoğalmasıdır..
Gelelim 20 Temmuzlara..
49 yıldır coşkuyla kutlanıyor bu günler.
Nutuklar atılıyor, pembe pembe tablolar çiziliyor, şatafatlı resepsiyonlar düzenleniyor vs vs. Peki sonuç ne?
Sıfıra sıfır elde var sıfırdan öteye gidilemiyor., gerçek şu ki Kıbrıslı Türkler her 20 Temmuz da bir öncekini arar duruma geliyor.