GenelKıbrısManşet

Akdeniz, dünyanın en hızlı ısınan denizi: Su seviyesi 10-15 yıl içinde 20 santimetre daha yükselecek

“Tarım üretiminin yüzde 40'ını sağlayan kıyı ovalarına giren tuzlu su gıda güvenliğini tehlikeye atacak
“Yaklaşan felaket, barış denizi olamayan Akdeniz’deki itilaflı devletlere tehlikeye karşı işbirliği fırsatı yarattı”
GIDA GÜVENLİĞİ… Akdeniz İçin Birlik (UfM) Enerji ve İklim Eyleminden Sorumlu Genel Sekreter
Yardımcısı Grammenos Mastrojeni, Akdeniz'in dünyanın en hızlı ısınan ikinci bölgesi ve dünyanın en hızlı
ısınan denizi olduğunu belirterek, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin devletleri birlikte hareket etmeye
zorlayan bir fırsat sunduğunu savundu. UfM ile OECD ortaklığında İstanbul'da düzenlenen “Akdeniz Yeşil
Haftası: Akdeniz için Yeşil ve Daha Dirençli Bir Gelecek” etkinliğine katılan Mastrojeni, tarım üretiminin
%40’ını sağlayan kıyı ovalarına giren tuzlu suyun gıda güvenliğini tehlikeye atacağını söyledi ve büyük bir
nüfusun gıda güvencesi Nil Deltası’nı bu konuda örnek gösterdi.

DENİZ KARAYI FETHEDİYOR… Su sorununun giderek arttığına ve 10-15 yıl içinde 250 milyon insanın su
kıtlığı yaşayabileceğine dikkati çeken Mastrojeni, daha fazla ısındığı için Akdeniz’deki su seviyesinin diğer
denizlerden daha hızlı yükseldiğini ve yüzyılın sonundan önce “bir” metreden fazla yükseleceğini tahmin
ettiklerini söyledi. Mastrojeni, “Yüzyılın sonunun çok uzak olduğu düşünülebilir. 10-15 yıl içinde 20 santimetre
daha yükselecek. İnsanlar, 20 santimetreden korkmuyorlar çünkü bunun suyun karayı fethetmesi olduğunu
düşünmüyorlar ama öyle” dedi.

BARIŞ DENİZİ OLAMADI… Mastrojeni, ortaya çıkan durumun insanları daha önce hiç yapılmamış bir şeyi
yapmak zorunda bırakacağına işaret etti. “İklim değişikliği, aynı zamanda hem büyük bir risk hem de büyük bir
fırsattır” diyen Mastrojeni, şunları dile getirdi: “Bazı devletlerin iklim değişikliğine direnebileceğini, diğerlerinin
ise iklim değişikliğinin kurbanı olacağını söylemek cazip gelebilir ancak bu doğru değil. Akdeniz çevresindeki
tek bir devlet bile bu değişimle yüzleşmek için tek başına yeterli kaynağa sahip değildir. Ancak, geçmişte bizi
ihtilafa düşüren tüm farklılıklarımızı bir araya getirirsek daha büyük bir çözüm sepetine sahip oluruz.”

Diğer Haberler

Başa dön tuşu