KıbrısManşetSiyaset

Aynaya baktık yüzümüzü gördük!

Çok üzgünüm ama bu bozuk düzenin çarklarının dönmesini sağlayan siyasetin taşıdığı su ile beslenenlerin kurduğu yapıda  kimsenin kimseden farkı maalesef kalmadı!

Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Erhan Arıklı  Meclis kürsüsünden çok net ifade etti.

‘Vefa borcumu ödedim’ dedi!

Vefa ve borç.

Kıbrıs Türk siyasetinin afyonu!

Peki Liyakat ?

Yok.

Nitelik?

Yok

Hak etme?

Yok.

Peki ne var?

Siyaset!

Başka?

Rant.

Başka?

Devletin imkanları üzerinden yandaşlara peşkeş çekmek.

Başka?

Makamı ve görevi kötüye kullanmak.

Başka?

Siyasetin geldiği düzey.

Başka?

Siyasetçinin çıkar ilişkileri.

Başka?

Atayan siyasi kanadın kurultay hesapları.

Peki atanan kişinin bu tartışmalardan sonra istifa etmesi yaşanan çarpık anlayışın üstünü örter mi?

Hayır!

Netice itibariyle bu atamanın sorumlu makamı böyle bir girişimde bulunmuş,ve hatta böylesi bir yanlışı normalleştirmeye yeltenmiştir!

Ayrıca Arıklı özelinde ortaya çıkan, siyaseten etik ve hukuk dışı olan yandaş atamalarının artık ülkemizde ne kadar içselleştirildiğinin bir göstergesidir bu!

Sayın Arıklı, vefa borcu ödemek için, LAÜ Mütevelli Heyetine sabıka kaydı olan bir kimseyi atamış. Elbette bu atamanın  kriterleri tartışmanın bir tarafını oluşturur.

Şöyle ki, önceden  bu atamayı yapan siyasi kanattan (YDP) aday  olarak belirlenen,fakat Yüksek Seçim Kurulu tarafından seçilme yeterliliğine sahip olmayan biri nasıl olur da Üniversite yönetimine atanır veya atanabilir?

Bu siyaseten de olsa etik doğruyu gerektirir.

Hal böyle iken söz konusu bu atama için Sayın Arıklı’dan izah talep eden milletvekillerine hitaben “Atadım oldu bitti. Sana mı soracağım. Mahkemeye git, terbiyesiz” diyerek atamasını savunuyor olması hem kendisi adına hem de Meclisin bugün geldiği düzey adına büyük bir talihsizliktir!

Ha bu bir ilk miydi?

Hayır!

Son olacağını da düşünmüyorum.

Yılların bir getirisi olarak yaşı müsait olanlar mutlaka öncesini de anımsayacaklardır, edinmiş olduğumuz tecrübeyle şunu çok rahat ifade edebilirim ki bugüne kadar Devlet yönetiminde bulunan partilerin, yani iktidar koltuklarında oturan partilerin  gerek parti içi denge oluştururken, gerekse kurultaylarına dönük bu ve benzeri uygulamalar yıllardır devam ediyor. Ve bizler de buna tanıklık ediyoruz!

Hiç arzu etmesem de 40 yıldır sürdürülen bu anlayışla al  birini vur ötekine demek zorundayım.

Bugüne kadar hakkında  kaç tane yolsuzluk soruşturması olan yönetici pozisyonunda  müdür, müsteşar ve amir var?

Meclis kürsüsünden bana rüşvet verdiler deyip, bir tomar doları havaya kaldırıp sallayan milletvekilini gördük, bir bakanın makam odasında girişilen ve ifşa olan  rüşvet pazarlığını öğrendik, adı her dönem tartışmalı işlerle ve skandallarla anılan buna rağmen mütemadiyen makam sahibi yapılan isimler var bu ülke de!

Bu ülke ne zaman bu hale geldi diyemem!

Zira 40 yıldır böyledir..

Çok üzgünüm ama bu bozuk düzenin çarklarının dönmesini sağlayan siyasetin taşıdığı su ile beslenenlerin kurduğu yapıda  kimsenin kimseden farkı maalesef kalmadı!

Devlet bu anlayışın malıymış gibi davrananlar var, ama değil!

Dolayısıyla kamu bürokrasisinin ve kurumlarının üzerine çöreklenmiş ve yandaşa peşkeş için bir hak olarak görülen bu siyasi atamalar devam ettikçe bu işin adil ve liyakata dayalı bir hak olmaktan uzak olacağını hepimiz görebiliyoruz. Bu nedenle burada yapılması gereken üçlü/tekli kararnameler ile belirli mevkileri liyakata göre hak edenin almasının önünü açmak için bu uygulamaya bir son vermek gerekiyor..

Ve gelelim Cumhuriyet Meclisine!

Çok yakın bir geçmişte hatırlayacaksınız, Sayın Kudret Özersay kendisi ve haliyle partisi Meclis dışındayken, “Bu Meclis beni temsil etmiyor” diye ifadeleri olmuştu..

Tarih  tekerrürden ibarettir.

Ve elbette bugün böyle bir Meclis beni de temsil etmiyor demeyi bende çok isterdim.

Fakat maalesef ediyor..

Malum bugün Meclis aritmetiği kendiliğinden ortaya çıkmamıştır.

Meclis koltuklarına oturanlar sandıktan seçilmiş olarak o çatı altına girmişlerdir!

Dolayısıyla bugün Meclis de her ne yaşanırsa bunun sorumluluğu sadece vekalet edenlerle sınırlı değildir!

Bu Meclisin oluşmasında katkısı olan, irade ortaya koyan bizlerin de bunda payı büyüktür. Nitekim bu kişileri seçen ve o koltuklara oturmalarını sağlayanlarız bizler.

O halde bugün Meclis, yüzümüze tuttuğumuz bir aynadır..

Bu aynadan da toplumsal ahvalimizi görüyoruz.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu