KıbrısManşetSiyaset

Az umut olsa

Biraz da dünyanın içinden geçtiği çoklu krizlerin etkisiyle. İklim krizinden enerjiye, gıda daralmasından ekonomiye, insan haklarından sosyal haklara, demokratik düzene, sağlıktan güvenliğe her alanda küresel ölçekte çatışmalara tanıklık ediyoruz

Kıbrıs sorununun derin dondurucuya kaldırıldığı herkesin malumu.

Ve fakat illebet bu şekilde sürdürülebilir olmadığının da herkes farkında.

Rum lider Nikos Anastasiadis’in Crans Montana görüşmelerinde ortaya koyduğu tavrın sonucunda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 3  garantöründen biri olan Türkiye’nin politika değişikliğine gittiği Kıbrıs sorununda Ersin Tatar ile başlayan yeni süreçte sorunun çözümünde şekil değişikliğine gidilmesi ile başlayan dönemde durağan bir süreç yaşanmaktadır. Bu yeni dönemle birlikte federal çözüm perspektifini terk etmiş olduk.

Bunun yerine 2 ayrı egemen devlet beklentisi ile yola devam ettik. Dolayısıyla Crans-Montana sonrası söylem ve eylemleriyle buna o ya da bu şekilde katkı koyan taraflar sürecin kilitlenmesinde büyük rol oynadılar. Bu sürecin uzun vadede sürdürülebilir olmayacağı kanaati bende hakim. Lakin bu dönemi en az hasarla ve kırıp dökmeden, karşı cephe açmadan, uluslararası toplumdan kopmadan yürütebilmek çok büyük öneme sahiptir. Bunu başardığımız oranda Kıbrıs sorununun akıbeti belirleyebilme şansına sahip olacağız. Bugün Türkiye’nin desteklediği ve Kıbrıs Türk liderliğinin benimsediği politikanın uluslararası toplum nezdinde şu ana kadar bir karşılığı olmadığını maalesef görüyoruz. Lakin buna rağmen sürdürülen bu yeni politik anlayışın ısrarla sürdürülmesi ile birlikte Kıbrıs Rum liderliğinin de aslında arzu ettiği bir sürecin içindeyiz. Yani çözüm istiyormuş gibi yaparak, Kıbrıs Türk liderliğini çözüm istemeyen taraf olarak gösterdiği bir fırsat yakaladı Kıbrıs Rum liderliği..

Biraz da dünyanın içinden geçtiği çoklu krizlerin etkisiyle. İklim krizinden enerjiye, gıda daralmasından ekonomiye, insan haklarından sosyal haklara, demokratik düzene, sağlıktan güvenliğe her alanda küresel ölçekte çatışmalara tanıklık ediyoruz.. Bu süreçler aynı zamanda yaşam alanlarımızı da kapsayan bir sınırlandırmanın içine çekiliyoruz.

Bütün bunlara ek olarak da, kendi iç siyasetimiz ve kurguladığımız düzen içinde kendi sorun ve krizlerimiz derinleştikçe, dibe doğru çekiliyoruz. Her alanda telafisi mümkün olmayan kayıplar yaşıyoruz, çevreden ekonomiye, sağlıktan eğitime varıncaya kadar. Yeşil hat tüzüğü çerçevesinde Kuzey’den Güney’e balık satışı AB tarafından yasaklandı.

Neden biliyor musunuz?

Kuzey de lağım suları denize akıtılıyor bazı oteller tarafından, denetleyen yok, arayan soran yok! Denizlerimiz kirleniyor, sahil bölgelerimiz çirkef kokusundan geçilmiyor.

İllegal işleri sistem içinde kabul etmenin bir sonucu elbette bütün bunlar.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu