KıbrısManşetSpor

“Beyaz bir gölge gibi”

Sevgiyi geçtik, keşke ortak akılla bir’yerlere varabilsek! Her kafadan bir ses mâlum. Bir tarafta Covid belası nedeniyle örtbas sonrası basına düşen lig ertelemesi, diğer bir tarafta da usulsüz bir lisans ile Lig’i kapatma sevdası

Serde basketbol koçluğumuz da vardı bir zamanlar kaynak cinsinden; Ayıptır söylemesi Derya Dizdar Dostumuzla biraz seri şampiyonluklarda (5’te 5), biraz sporcu kaynağına ilişkin millî takımlarda görev aldık yıllar önce. Sonraları Seçmeli Özel Alan olarak uzmanlık aldığımız futbol eğitimi, öğretimi ve yönetimi işlerine daldık. Sonrası mı? E sonrasında da bildik medya hâlleri zaman su gibi akıp geçti bilindik.

1981’in ortalarıydı; Basketbolumuzun kurucu başkanı Raif Örtunç Hocamız ve de arkadaşları, ülke basketboluna ilişkin ilk resmi federasyon örgütlenmesini gerçekleştirmişlerdi; Mâlum, O dönemde daha kargalar beyazdı, kırmızı karlar yağardı; O zamanlarda Ortaköy Akar Gazinosu’ndaki alabalıklara çörek atardık.

Tantin’in hamamı dolar taşardı o zamanlar. Pişmiş aşa su katılmazdı o zamanlarda. Muz zengin meyvesiydi, birçoğumuz portakala tâlim ederdik. Lahmacun ve çiğ köfte zevkimiz de yoktu o dönemin eski Girne Limanı’nda. Dondurma mı? Sadece Resa’da bulabilirdik, bir de Londra Pastanesi’nden.

Gato veya tiramisu yerine şarlot tatlısı veya ekmek kadayıfı vardı daha o yıllarda. Çek ve senet kullanmazdı büyüklerimiz o dönemlerde sadece sözleri senetti. Kapılar kilit kilit üzerine kapanmazdı. Komşuluk hat’rı tabiî ki de vardı. Mustafa Özsoy Müdür ve takım arkadaşları “Oyna GG” şeklinde Kıbrıs Federasyon Kupası’nı henüz kaldırmışlardı o yıl.

Sahillerimiz Bakanlar(!) Kurulu kararlarıyla daha peşkeş çekilmemişti o zamanlarda. Yoğurtlar süt tozundan değil saf sütten yapılırdı. Raleigh marka üç vitesli bisikletlerimizle gezerdik ayağımızdaki Esem veya Mekap marka ayakkabılarla kırmızı başlı avlamaya çalışırdık. Ailecek Arasta ve Ortaköy Halk Fırını arasına sıkışmış bir gezi turumuz vardı o yıllarda. Daha ileriye geçilemezdi. Geçilse de ayda bir denize gidilirdi ma’aile.

Bilen bilir; O dönemlerde şimdiki gibi enformasyon bombardımanı da yoktu. Mâlum tek kanallı siyah-beyazlı yıllardı. 68 kuşağı güzel bir kadın vücudu görmek için yılda bir kez olsun artistik buz pateni şampiyonasını izlerlerdi, sabaha kadar ekran başında hem uyuz, hem de guduz bir şekilde. İşte, o yıllarda bir sabah kalktık ve TRT ekranlarında “Beyaz Gölge” adlı dizinin fragmanını izledik. Ülkemizdeki basketbolun milâdı işte o diziydi.

Dizide başrolde Ken Howard; “Ken Reeves” isminde beyaz bir profesyonel basketbol oyuncusunu canlandırıyordu. Amerika Ulusal Basketbol Birleşimi (NBA) Ligi’nde oynayan Reeves dizindeki sakatlıktan dolayı basketbolu bırakmak zorunda kalır. Üniversitedeki sınıf arkadaşı ve aynı zamanda Los Angeles şehrindeki Carver Lisesi Müdürü Jim Willis tarafından çoğunlukla siyah ve İspanyol gençlerin okuduğu liseye, basketbol koçu olarak davet edilince, bu daveti kabul eder. Senaryoya göre Reeves ile Willis Boston Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarında oda arkadaşlarıdır.

Reeves, basketbol oynamış ve daha sonra seçilerek NBA takımlarından Chicago Bulls’ta oynamıştı. Dizinin adı ise ilk bölümün sonunda Reeves’in oyuncularının her zaman ve her yerde arkalarında olacağını söylemesinin ardından Thorpe’un verdiği cevaptan gelir; “Beyaz bir gölge gibi”. İşte, bu dizi ile birçok ülkede basketbol sevildi ve halen çok seviliyor. Ya bizde durum ne? Sevgiyi geçtik, keşke ortak akılla bir’yerlere varabilsek! Her kafadan bir ses mâlum. Bir tarafta Covid belası nedeniyle örtbas sonrası basına düşen lig ertelemesi, diğer bir tarafta da usulsüz bir lisans ile Lig’i kapatma sevdası. Hayırlısı bakalım.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu