Goran Bregovic; 1950 doğumlu. Hırvat bir babadan ve Sırp bir anadan doğma uluslar üstü bir sanatçı; Saraybosna’da doğdu ve Boşnak bir hanımefendiyle evlendi. Anlayacağınız orjinal bir beyaz Yugoslav. Doğup büyüdüğü topraklardaki mânileri ve de ezgileri bütünleyerek büyüdü efsâne sanatçı. Arkasından da Oscarlı bir film müzik yapımcısı oldu bizim adam ve nihayetinde de popüler kültürün merkezinde olan bir dünya sanatçısı oluverdi. Arada da Arizona Dream ve Mustafa gibi uzun metrajlı filmlere de müzik yaptı.
Neyse, yıllar önce Salamis Antik Tiyatro’da Mağusa Belediyesi’nin örgütlediği konserine karar vermiştik dostlarımız Biray Deliceırmak ve Hüseyin Ekmekçi ile. Gittik, Salamis Harabeleri(!) içerisinden geçerek konser alanına vardık. Tabiî daha öncesinde de sütunlar ve başı kesik heykelleri buruk bir şekilde izledik yürürken.
Kıbrıs adasının ticaret merkezi olan ve yüzyıllar boyu adanın burdan yönetildiğini okumuştuk Kıbrıs Tarihi ders kitaplarından. İşte, üzerinde bulunduğumuz yer mermerlerinden, dönemin insanlarının nasıl bir halet-i ruhiye içerisinde olduklarını özümsemeye çalıştık. Sonucunda konser alanına varmıştık. En nihayetinde de o beyazlara bürünmüş kelebek saçlı adam çıktı sahneye Goran Bregoviç Ekselanslarıydı bu.
Onu en son yıllar önce İstanbul Rumeli Açık’ta görmüştük. Şimdi ki parçalarını pop, rock, jazz ve de flamenko cinsinden daha da popüler müziğe yaklaştırması hasebiyle çok da yabancı olmadığımız ezgilere şahit olduk. Özellikle Champagne for Gypsies albümünde yer alan parçalarla coşmuştuk. Millet ha’bire havaya havaya sıçrarken özellikle vokalist kadınların giydikleri yöresel kıyafetlere takılı kalmıştık. Arkasından da erkek müzisyenlerin giydikleri yöresel kıyafetlere takılı kaldık ve bayıla bayıla izledik muhteremi.
Neyse, mâlum, 1990’lara federal yönetimden kopma çabalarının ve siyasal istikrarsızlığın yol açtığı sorunlarla girildi. Sırbistan’ın sertlik yanlısı başkanı Slobodan Milosevic her yöne saldırmaya başladı. 1991’in sonlarında Bosna Hersek’te yaşayan Sırplar arasında yapılan bir referandumda ezici bir farkla Sırbistan ve Karadağ ile birlikte olma irâdesi ortaya kondu.
Ocak 1992’de Bosna-Hersek’te Sırp Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan edilen Sırp milisler, Sırp olmayanlara karşı ‘etnik temizlik’ politikası o dönemde Avrupa kıtası üzerinde yapılan bu en kanlı savaş, 1995’te ABD’nin Dayton şehrinde yapılan Dayton Antlaşması’yla sona erdi. Tabî bu süreçte Sırp asıllı eski NBA basketbolcusu Valde Divac, 1990’da Dünya Şampiyonluğunu kutladıkları sırada sahaya gelen bir seyircinin elindeki Hırvat bayrağını yırtarak kenara fırlattı ve o güne kadar çok yakın kanka olan oda arkadaşı Drazen Petrovic’le maç sonrası kutlama yerine kavga ettiler. Ve nihayetinde de 1993 yılındaki trafik kazasında Petrovic öldü.
Efsaneler bir daha bir araya gelemediler. Divac çok istemesine rağmen Petrovic’in cenazesine de katılamadı. Diğer tarafta da Sırp-Hırvat savaşının başlamasına neden olan Dinamo Zagreb-Kızılyıldız maçı vardı. Zagreb taraftarlarını döven Sırp polise öfkelenen Hırvat futbolcu Zvonomir Boban’ın ilgili polise tekme atmasıyla başlayan ve sokaklara taşan olaylar nedeniyle o anda ‘iç savaş’ başlamış oldu. İşte, bir taraftan Goran Bregovic’i, diğer bir taraftan da o dönemi anımsadık o konser alanında. Sporun siyasi boyutu bu olsa gerek. Bregovic ha’bire barış çağrısı yaptı ama bombalar hep patladı. Patlamaya da devam edecek. Sonuç mu? Kalashnikov bir konserdi.