KıbrısManşet

Bu duruma nasıl gelindi

47 yılda Kıbrıs’ta çözüm noktasında 3 garantör ülke tarafından beklenilen çaba da gösterilmedi

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Kıbrıs sorununun öncelikle, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği üyesi olan bağımsız ve egemen bir devletin işgal ve istila meselesi olduğunu vurguladı. Peki bu noktaya nasıl gelindi?

Yunan ve Rum yetkililere bu fırsat neden verildi?

Oysa uluslararası bir antlaşmayla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üç garantör ülkesinden  biri olan Türkiye’nin Kıbrıs’a 20 Temmuz 1974 günü yaptığı tek taraflı müdahale meşru bir zemin üzerinde icra edilmişti. Ve fakat bundan tam 24 gün sonra 2. harekatla birlikte meşruiyet zemini sıkıntı yarattı. Dolayısıyla ilk müdahale tarihi olan 20 temmuzda bir sorun yoktu. Fakat sonrası maalesef  işin şekli değişti. Bugün ise aradan geçen 47 yıla baktığımız zaman bu meşruiyet maalesef yanlış politikalar sonucu sorgulanır hale geldi.

Hatta meşruiyetini yitirmek ile karşı karşıya kaldı.

Peki ama neden?

Her şeyden önce bu sürede Kıbrıs sorunu sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulamadı.

Bununla birlikte mevcut durumu kalıcılaştırmaya yönelik bir anlayış gelişti.

Türkiye 1974 sonrası Adaya planlı bir şekilde nüfus aktardı, aktarmaya devam ediyor.

Kuzey Kıbrıs’ın demografik yapısı bu süre zarfında değiştirildi vs vs..

Bütün bunlar 20 Temmuz 1974’ü meşru kılan nedenleri tek tek sorgulatır hale getirdi.

47 yılda Kıbrıs’ta çözüm noktasında 3 garantör ülke tarafından beklenilen çaba da gösterilmedi. Türkiye’nin 2000’li yıllardan sonra AKP iktidarının bu yönde bir girişimi oldu. Fakat Annan Planına “EVET” diyen Kıbrıslı Türklere rağmen Kıbrıslı Rumların “HAYIR” duruşu sürecin ilerlemesine olanak vermedi. Sonrasında ise onlarca görüşme sonuç vermedi. Lakin bu görüşmelerin  en yakın örneğine bakacak olursak  (Crans-Montana) sürecinde Yunanistan-Rum Liderliklerinin ortaya koyduğu tavır sonrası İngiltere’nin de üslerimi koruyayım ben kendi işime bakayım yaklaşımı sonrası büyük bir fırsat daha yitirildi.

Türkiye Crans-Montana sonrası politika değişikliğine giderek 2 ayrı egemen devlet tezini ortaya atmasıyla birlikte Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye’nin baskı ve müdahalesi sonrası değiştirilen Kıbrıs Türk Liderliği eliyle bu yeni politika masaya taşındı. Lakin gerek BM’den gerekse Kıbrıs sorununa dolaylı/dolaysız müdahil olan, ilgi duyan uluslararası aktörlerden garantör Türkiye destekli yeni politikaya destek görmedi..

Bugün ise gelinen aşamada sürdürülen bu ısrar nedeniyle biz Kıbrıslı Türkler uluslararası toplum nezdinde yeni bir yalnızlaşma gündemi ile karşı karşıya kalırken Türkiye’nin de Kıbrıs’ta bulunma gerekçesinin meşruiyetini diğer hadiselerle birlikte sorgulatır hale getirdi.

Maraş açılımı ile birlikte gündeme taşınan diğer gelişmeler ise hem Kıbrıslı Türkleri hem de Türkiye’yi uluslararası hukuk nezdinde bir çıkmaza doğru sürüklemektedir.

Diğer Haberler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu