KıbrısManşetSiyaset

Bu macera bizi yalnızlaştırıyor…

Belli ki Sayın Cumhurbaşkanı ya düşünmeden, araştırma gereği duymadan konuşuyor. Ya da tamamen bilgiden yoksun olarak bunları seslendiriyor

BM’nin  5 daimi üyesi ingiltere Çin ABD Fransa ve Rusya..

Bu 5 daimi üyenin her birinin Kıbrıs konusundaki çözüm şekli federasyon ve bunu çok net olarak her fırsatta söylüyorlar.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ise  BMGK’nın 4 Mart 1964 tarihli kararı, çözümün önündeki en büyük engeldir diyor.

Oysa 4 Mart 1964 tarihli bu karar o zaman Türk delegasyonu tarafından da kısa vadeli çıkarlar için kabul edilmiş ve desteklenmişti.

Belli ki Sayın Cumhurbaşkanı ya düşünmeden, araştırma gereği duymadan konuşuyor. Ya da tamamen bilgiden yoksun olarak bunları seslendiriyor.

Ve maalesef bilgiden yoksun akla mantığa sığmayan  bu çıkışlarıyla  dış politikamızda artık Rusya’ya, Çin’e, ABD’ye, İngiltere’ye ve Fransa’ya da karşıyız.

Dünyaya meydan okuyoruz…

Hem de şuursuzca.

Neleri kaybetmekle karşı karşıya kalacağımızın farkında olmadan.

Peki ama bu tavrın nedeni nedir?

Niye uluslararası toplumu karşımıza almaya çalışıyoruz?

Nedeni çok açık aslında.

Bize alkış tutan tek ülke ile sürdürülemeyecek bir ilişki biçimi yaşıyoruz. onlardan  “borç” alıyor, ülkemizin demografik yapısının değiştirilmesine olanak tanıyor ve silahlanma yarışında kullanılacak üs haline geliyoruz..

Bu politika ile uluslararası toplumdan uzaklaşıyoruz..

Ve maalesef henüz üzerinden 1 yıl geçmeden iki devletlilik siyaseti karşısında Kıbrıslı Türklere tüm kapılar kapanmak üzere..

Uluslararası toplumun hiçbir şekilde destek vermediği ve sizin ısrarla sürdürdüğünüz bu tavır karşısında sürüklendiğimiz macera içinde her gün biraz daha yalnızlaşıyoruz.

Lakin Sayın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın bu konuda bir tasası yok.

Zira temsil ettiği siyasi anlayışın Kıbrıs’ta mevcut düzeni kalıcılaştırmaya yönelik adımlar atmasına bizzat öncülük ediyor kendisi ve temsil ettiği siyasi anlayış.

Ersin Tatar, Kıbrıs’ta askeri tedbirlerden, İHA, SİHA, Silahlanma, Denizde ve Geçitkale’de Savaş üslerinden bahsediyor…

ve bunun egemenliğin gereği olduğunu söylüyor.

Bu ne büyük bir talihsizliktir ki Sayın Tatar Egemenliği, savaş yatırımı yapan bir zemin üzerinden okuyor. Bu küçük adaya daha çok silah yığmalıyız diyor.

Böyle bir anlayışın temsilcisi olan Sayın Cumhurbaşkanı Tatar’dan  elbette daha farklı bir yaklaşım beklenemezdi.

Bu nedenle açıklamalarına şaşırmıyorum.

Yaptığı her konuşmada kendi halkına yönelik kullandığı ötekileştirici dil ile çağdışı ayrımcılığı yetmezmiş gibi şimdi  bir de  savaş üssü yaratmayı veya yaratılmasına zemin hazırlamayı büyük bir meziyet sayıyor.

Peki ihtiyacımız olan bu mu gerçekten?

21. yüzyılda Dünyanın ilimle, bilimle, teknolojik gelişmelerle insanlığı ortak paydalarda buluşturduğu bir dönemde ihtiyacımız olan daha çok silahla sözde savunma adına savaşlara daha da yakın olmak mı?

Kesinlikle hayır..

Bizim ne içte de dışta ötekileştirici, ayrıştıran ve silahı çare gören bir anlayışa değil, tüm insanları kucaklayacak bir barış diline ihtiyacımız vardır.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu