Vakaların ardı arkası maalesef kesilmiyor.
Başka bir anlatımla salgının önüne geçilemiyor.
Buna hükümetin vurdumduymaz tavrı da eklenince kaygılar bir o kadar daha büyüyor. Zira hükümet pandemi hiç yokmuş gibi davranıp hem sağlık da, hem ekonomi de birikmiş sorunları çözebileceğini zannediyor. Üstelik öylece hiçbir çaba göstermeden bunun olabileceği yanılgısında!
Oysa bugün yaşadığımız tecrübelerden ve bire bir karşılaştığımız hadislerden de görüyoruz ki ülkede birçok sektör ekonomik sıkıntı içindedir.. Hükümetin nemelazımcı tavrı sayesinde ise bu sıkıntıların ortaya çıkardığı kriz büyümekte ve derin kesmektedir.
Hiç kuşku yok ki, yaklaşık bir yılı aşkındır devam eden bu durumdan
en çok etkilenen sektörlerin başında turizm geliyor.
Lakin bu anlamda da ne turizmde ne yüksek öğretimde ne de diğer iş kollarına yönelik maalesef hükümet edenlerin iktisadi yaşamı canlandırma yönünde sürdürülebilir somut ortaya koyduğu herhangi bir planı program yok.
Peki kapalı devre turizm bu yönde düşünülen bir adım değil mi?
Bence değil!
Bu sürdürülebilir olmadığı gibi, son derece tehlikeli bir hamiledir.
Peki neden?
Bizim turizmde doğal olarak beklenti içinde olduğumuz pazar Türkiye’dir.. Dolayısıyla Türkiye üzerinden gelecek turistler öngörülerek ekonomik hayatın canlandırılmasına ilişkin bir adım atıldı. Lakin Türkiye yaklaşık 1 aydır Avrupa’da en çok KOVİD-19 vakasının görüldüğü ülkedir. Ve bu çerçevede birçok ülkeye uçak seferleri ya kısıtlandı, ya tamamen durduruldu! Aynı nedenle birçok ülke vatandaşlarına Türkiye’ye gitmeyin çağrısında bulundu.
Şimdi hal böyleyken kapalı turizmin tek pazar olarak Türkiye görülüyor. Ve Türkiye bugün salgında Avrupa’da birinci ,dünyada ikinci sıradadır. Bu durumda bir ülkeden adı kapalı da olsa denetimi sıkıntılı olan bir yöntemle turist kabul etmek çok büyük bir hatadır, halkın adına hükümetin aldığı büyük bir risktir ve sırf bu nedenle gün kurtarılacak ve belli bir zümre kazanacak diye birkaç hafta sonra bütün ekonomiyi tamamıyla kapatmaya neden olabilecek bir adımdır bu.. Lakin maalesef bu şartlarda kapalı turizmin bir potansiyel tehlike olduğu hükümet edenler tarafından göz ardı edildi.
Kaldı ki bu safhada casinolar kapalı olacak dense de bazı bakanların açıklamalarını dinlediğimiz zaman kapalı turizm kapsamında faaliyet gösterecek otellerin casinolarının da açılacağını söylemektedirler.
Denetim ayağında ise kapalı turizm aktivitesi kapsamında turistler ve çalışanlar otelden çıkmayacakları ifade edilse de hepimiz çok iyi biliyoruz ki bu denetimi sağlayacak güvenilir bir mekanizmaya sahip değiliz. Bunun yanında casinolar faaliyete başladığı zaman bu otellere KKTC vatandaşlarını da bir şekilde gidebilecekleri ihtimali var.. Ki bu oldukça yüksek bir ihtimaldir.
Şimdi diyeceksiniz ki ama nasıl olur Casinolara KKTC vatandaşlarının girmesi yasak değil mi?
Evet yasak!
Lakin hepimiz de biliyoruz ki bu yasağa rağmen KKTC vatandaşı bireylerin de casinolara ilgisi büyük.. Bu da bir realite!
Dolayısıyla buralarda kontrolü sağlamak çok da gerçekçi durmuyor.
Bu nedenle kaçak, köçek, kayıtsız olarak KKTC vatandaşlarının buralara girip çıkmasıyla birlikte otellerin dışına da çok büyük bir virüs yayma riski taşımalarını ihtimali kuvvetle muhtemeldir.
Dolayısıyla Türkiye’de son aylarda görülen mutant virüsün yayılma hızı dikkate alındığında Kuzey Kıbrıs’ta meydana gelecek bir yayılmada ortaya çıkacak tabloyu ön görmemek için ölü taklidi yapmak gerekiyor.
Maalesef hükümetin şu anda yaptığı bu.
Böyle bir ahvalde ekonomik aktivitelere hız kazandıracağız, ekonomiyi nefes aldıracağız diye bu kez de tüm ekonominin kapanmasına ve çökmesine sebep olacaklarını hala göremiyorlar, görmek istemiyorlar