KıbrısManşetSiyasetTürkiye

Çok üzgünüm böyle olmamalıydı

Türkiye’nin değerli yönetenlerinin ısrarla anlamadığı ya da anlamak istemediği şudur; Kuzey Kıbrıs  Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçimi kazanması için iradeye müdahale etmek suretiyle destek verdikleri Sayın Ersin Tatar’dan ibaret değil

Dördüncü Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı’nın iletişim danışmanı olarak görev yapan Akademisyen, Gazeteci Sayın Ali Bizden’in Türkiye Cumhuriyeti’ne girişinin “ulusal güvenlik” için tehlike arz eder gerekçesi ile engellenmesi bir Kıbrıslı Türk olarak, ve aynı zamanda Sayın Bizden’i tanıyan biri olarak beni de derinden yaraladı ve çok çok üzdü.

Şu ana kadar ülkemin yöneticilerinden konuyla ilgili tatmin edici bir açıklama gelmedi.

Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’ın Başbakan Sayın Ersan Saner’in ve Dışişleri Bakanı Sayın Tahsin Ertuğruloğlu’nun bu konuda kamuoyunu aydınlatacak bir açıklama yapmaları zarureti doğmuştur. Dolayısıyla KKTC yetkili makamlarının Türkiye Cumhuriyeti yetkili makamlarıyla vakit kaybetmeden temasa geçmesi ve kamuoyunu bilgilendirmesi sorumluluğu vardır.

Hiç kuşku yok ki, görüşü, duruşu, inancı ne olursa olsun demokrasi kavramı  ve düşünce serbestliği veyahut da özgürlüğü  Kıbrıslı Türklerin asla vazgeçemeyecekleri temel ilkeleridir.

Demokrasi, farklılıkların zenginliğini harmanlayan son  derece yaşamsal öneme haiz bir kavramdır. Dolayısıyla siyaset dediğimiz olgu da burada hayat bulur.

Demokrasiyi özümsemek için öncelikle evrensel değerleri içselleştirmek gerekir. Bir fikri, düşünceyi eleştirebilir, tartışabilir, sorgulayabilir, hatta demokratik sınırlar içinde her türlü tartışma ortamına çekebilirsiniz.

Lakin sırf düşüncelerini benimsemediniz diye insanları hedef haline getiremez ve ötekileştiremezsiniz!

Kaldı ki siyasi görüşü ne olursa olsun yapılan bir eleştiriye tahammül göstermek siyasetin bir gereğidir.

Ha elbette her ülkenin kendi “ iç güvenliğini” sağlayacak tedbirleri hukuki çerçevede ve gerekçelerle alması doğaldır.

Buna tabi ki saygı duyulur ve riayet edilir.

Lakin sırf insanların düşüncelerini beğenmiyorsunuz ve katılmıyorsunuz diye  seyahat özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün kısıtlayarak onu mağdur edemezsiniz.

Takdir edersiniz ki bir toplum için düşünce ve ifade özgürlüğü, en temel insan haklarından biridir. Kişilerin sadece düşüncelerini özgürce paylaşabilmesini koruma altına almaz, bu toplum içindeki demokrasinin de bir gereğidir.

Bunu göz ardı ettiğiniz an birileri gelip özgürlüklerinizi isteğe bağlı olarak sınırlandırır. Bunun akabinde ise kişiler düşüncelerinden ötürü yargılanmaya , hatta cezalandırılmaya  çalışılır. Bu da takdir edersiniz ki 7’den 70’e hepimiz için tehlike demektir. Bugün bize en yakın coğrafya olan ve birçok bağımız  bulunan Türkiye’de Sayın Ali Bizden’in maruz bırakıldığı bu muamele ile  maalesef  bundan sonra hiçbir KKTC vatandaşının güvende olduğunu düşünmüyorum.

Zira bugün malum gerekçelerle Ali Bizden’e yapılan bana da yapılabilir, herhangi bir başkasına da… Yani aynı düşünceleri paylaşmayan herkese bu yapılabilir.

Sırf bu nedenle bir kişi siyasi olarak sizden farklı düşünüyor diye, “ulusal güvenlik” gerekçe olarak gösterilip devlete karşı suç işleniyormuş algısı yaratmaya çalışmak, veyahut bu yönde bir ithama maruz  bırakılmak o ülkenin tüm demokratik, hukuk düzeninin tarumar edilmesi demektir… Maalesef böyle bir durumla karşı karşıya kaldık. Çok çok üzgünüm kelimelerin anlamını yitirdiği bir noktadayız.

Geçmiş olsun Sevgili Ali..

Umarım erken zamanda Türkiye ile yapılan istişarelerde bu sorun ortadan kalkar ve hiç ihtiyacımız olmayan yeni bir gerginlik yaşamayız. Zira gerçekten buna ihtiyacımız yoktur. Karşılıklı saygı, anlayış Türkiye ile Kuzey Kıbrıs’ın ilişkileri bakımından  hem siyaseten hem halklar olarak  özellikle içinde bulunduğumuz bu günlerde en çok ihtiyacımız olan şeydir.

Türkiye’nin değerli yönetenlerinin ısrarla anlamadığı ya da anlamak istemediği şudur; Kuzey Kıbrıs  Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçimi kazanması için iradeye müdahale etmek suretiyle destek verdikleri Sayın Ersin Tatar’dan ibaret değil. Akabinde  kurultayına müdahale ettikleri ve UBP‘nin Genel Başkanı yaptıkları Sayın Ersan Saner’den de ibaret değil. Ve sonrasında kurdurdukları azınlık hükümetinden de ibaret değil, seçim kazanmadan makam verdikleri kişilerden de ibaret değil. Bunların  dışında olan çok ciddi bir nüfus vardır, ki bu nüfus genelin yüzde 65/70’lerine tekabül etmektedir. Ve ne ilginçtir bu nüfus Türkiye’yi yönetenler gibi düşünmemektedir..

 

 

 

Diğer Haberler

Başa dön tuşu