Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Doğuş Derya, UBP-DP-YDP hükümetinin Bakanlar Kurulu kararıyla “depremzedelere yardım” adı altında maaşlardan kesinti yapmasının, nereye harcanacağı belli olmayan bir parayı zorla toplamak ve acı üstünden fırsatçılık yapmak olduğunu vurguladı
Derya: 27 AB ülkesinde toplam 25 bin, Türkiye’deki ise 453 bin müteahhit var
Sosyal medya hesabından açıklama yapan Derya, toplumun yaşamak zorunda bırakıldığı tüm felaketlerin arka planında, hükümet edenlerin siyasi tercihlerinin ve bu tercihler doğrultusunda aldığı kararların olduğunu vurgulayarak, yurttaşının can güvenliğini sağlamak yerine belirli bir ayrıcalıklı grubun ekonomik menfaatlerini maksimize etmek için tüm kurumsal yapıların içini boşaltan, yasaları ranttan beslenen yandaşların hizmetine sokan, ülkenin kaynaklarını iktidarı besleyecek çıkar çevrelerini semirtmek için kullananların hepsinin yaşanan yıkımın sorumlusu olduğunu belirtti.
Derya, “Bugün 27 Avrupa Birliği ülkesinde toplam 25 bin civarında müteahhit olduğu söylenirken, Türkiye’deki müteahhit sayısının 453 bin olması ve bu sayı içinde 150 bin kadar müteahhidin geçici belgeyle bina yapabiliyor olması siyasi bir tercihtir” dedi.
” ‘İmar Affı’ getirilmesi de siyasi bir tercihtir”
Bugüne dek toplanan 38 milyar dolar civarındaki deprem vergilerinin “itibardan tasarruf yapılmaz” denilerek, saraylara, çöken duble yollara, kumdan kaleler gibi yıkılan kamu binalarına, liyakatsiz atamalara, ihalesiz yapılan onca beton yığınlarına harcanmasının, bilimsel hiçbir görüşe ve uyarıya kulak asılmadan rantçı bir düzen oluşturulmasının siyasi bir tercih olduğunu söyleyen Derya, bunun aynı zamanda bunu yapanların dünya görüşü ile alakalı olduğunun da altını çizdi.
Derya, “1999 Marmara depreminden sonra fay hatları ve yapılaşma kriterleri için hazırlıkları başlatılan Fay Yasası’nın, rant ve kazanç hırsı uğruna tozlu raflara terk edilmesi de yıkılması gereken binalara ‘İmar Affı’ getirilmesi de siyasi bir tercihtir” dedi.
“Bu mesele sadece birkaç müteahhit ile sınırlı değildir”
Derya şöyle devam etti;
“Şimdi çocuklarımızın ve Türkiye’deki binlerce kardeşimizin ölümüne yol açan binaları yapan müteahhitlerin elini kolunu sallaya sallaya dolaşmasına izin vermemek için elbette elimizden geleni ardımıza koymayacağız.
Sorumluların yargılanması ve cezasını çekmesi için hep birlikte uğraşacağız. Ancak bu mesele sadece birkaç müteahhit ile sınırlı değildir.
Bu müteahhitlerin hiçbir bilgiye sahip olmadan katlarca bina çıkmasını sağlayanlar, uygun olmayan projelere izin verenler, binaları denetlemek ve toplanan vergileri depremden korunmak yerine rant çarklarının içinde eritme tercihini yapanlar da en az müteahhitler kadar sorumludur.
“Acıyı hamasete malzeme etmek suça ortak olmaktır”
Bu büyük felaketin doğrudan ve dolaylı müsebbiplerini işaret etmeden, yaşanan acıyı bir hamasete malzeme etmek, sadece ciddi bir vicdansızlık değil aynı zamanda suç işleyenleri gizleyerek suça ortak olmaktır.
Hepimizin acısı bu kadar tazeyken, yaşanan olağanüstü durumu kullanarak bir yıl boyunca asgari ücretli dahil, tüm çalışanlara ve bütün ekonomik ilişkilere ek vergi yükü getirerek zaten ciddi bir düşüş yaşayan alım gücünü daha da düşürmek, ekonomiyi daha da daraltmak ve nereye harcanacağı belli olmayan bir parayı zorla toplamak acı üstünden fırsatçılık yapmaktır.
Bu fırsatçılığı yapanlar;
Bu fırsatçılığı yapanlar daha 5 ay önce İskele-Yeniboğaziçi- Mağusa Emirnamesi’ni yürürlükten kaldırmak ve kaçak yapıları vizelendirmek isteyenlerdir.
Bu fırsatçılığı yapanlar ‘Ne emirname ne imar planı, yürüyün de arkanızdayız’ diyenlerdir.
Bu fırsatçılığı yapanlar, KTMMOB Kuruluş Yasası’nı değiştirerek vizelendirme yetkisini rantiye-şantiye çarklarının kontörlüne vermek isteyenlerdir.
Biz acılarımızı sarmaya çalışırken Lefkoşa’nın ortasına yapılan külliye inşaatı hızla devam ediyor. 2022 ortasında maliyeti 2.3 milyar TL olan bu inşaatın bugünkü maliyeti hayat pahalılığını yüzde 100 bile koyduğumuzda minimum 4.6 milyar TL olmuştur.
“Anadolu halkının parasıyla yapılan ve talebimiz olmayan külliye yerine 23 bin prefabrik yapılabilir”
Anadolu halkının parası ile yapılan ve talebimiz olmayan bu Külliye ile tanesi 200 bin TL’den 23 bin prefabrik yapılabilirken, zaten acılı olan bir halka zorla vergi yükü bindirip halkın sırtından popülizm yapmaya kalkan bu UBP-DP-YDP hükümeti ve Cumhurbaşkanı da kendine gelmelidir.
Külliye inşaatı durmalı ve buraya ayrılan para Türkiye’deki depremzedeler için kullanılmalıdır. Biz hem çocuklarımızın anısını yaşatmak için hem de Türkiye’deki depremzedeler için elimizden geleni yapıyoruz ve yapmaya da devam etmeye hazırız.
Ancak bunun yolu sırtımızdan ahkam kesen atanmışların felaketi kullanarak fırsatçılık yapmalarına izin vermek anlamına gelmiyor. Acımız gibi öfkemiz de birikiyor.
Bırakın da her türlü kutuplaştırma siyasetinize rağmen hala birbirine tutunarak dayanışma gösteren Kıbrıs ve Türkiye halkları sizin siyasi hesaplarınıza bulaşmadan yürüyebilsin.
Bu vesileyle günlerce deprem bölgesinde çaba gösteren tüm kurumlara ve gönüllülere teşekkür etmek isterim, hepimizin tekrardan başı sağolsun. Onlara rağmen yaşıyoruz, onlara rağmen birbirimize sarılıyoruz”