ManşetSpor

Deveye diken

Sporcuyu veya sporcuları bu yolda kim yönetir? Lider mi, yoksa yönetici mi? E lider ile yönetici arasındaki fark ne? Yönetici grubunu arkadan takip eder, lider ise grubun önüne geçip kılıcını çeker ve Albay Maksimus gibi “Beni seven arkamdan gelsin” der

Spor mu? Peşinen söyleyelim; Kardeşlik değil, kalleşlik olmuş vesselâm. İşin içerisinde yenme ve üstün olma insan iç güdülerini tatmin etmek olunca neydi olacağı. Bunların yanında rekabete dayalı olan; evrensel kuralları çerçevesinde; para ve diğer maddeler merkezinde ‘Her ne pahasına olursa olsun kazanmalıyım’ felsefesi olan bir endüstriyel savaş değil mi bu spor gevezeliği!

E işin içerisinde vahşi sermayedarlar da olunca sirk’e çevrilmiş bir spor dünyasından bahseder olduk bildik üzere. Bu sirkin içerisinde de ne kadar fıstık atarsan o kadar oynayan gençler var. İşte bunlar da sporcular oluyor malumunuz üzere.

Biraz Barça Sirki, biraz Real Çadır Tiyatrosu, biraz da biraz da bacası tütmeyen sanayiyi yöneten biraz UEFA, biraz da FIFA merkezinde hep performans sporcuları var. Sporun olmazsa olmazları arasında yer alan bu sporcular önce insan olarak kendilerine, sonra kulübe, sonra çevreye ve diğer aktörlere karşın sorumludurlar. Tabiî önce sporcu kendinden sorumlu olacak ki çevreye adapte olabilsin.

Sporcuyu veya sporcuları bu yolda kim yönetir? Lider mi, yoksa yönetici mi? E lider ile yönetici arasındaki fark ne? Yönetici grubunu arkadan takip eder, lider ise grubun önüne geçip kılıcını çeker ve Albay Maksimus gibi “Beni seven arkamdan gelsin” der.

Günümüz spor dünyasında ise artık lider-yöneticiler ön planda. Mesela futbolda Pep, Mourinho, Zidane veya Luis Enrique gibi tipik karizmatik tip ile demokratik tip lider arasında gel-gitler yapan ve de gerektiğinde parmağı kesen şeriat temsilcisi bir zebâni gibi sporcuların karşısında dik duruşla onlara posta koyup racon kesen bu zât-ı muhteremler ha’bire sporcuların ensesinde yumurta pişirmece.

Sporcular mı? Onlar da sanaldaki FIFA Manager oyunu içerisindeki maskeli balo kahramanları ve de müşterek bahisçilerin satın aldığı bedenleriyle ha’bire demeçler, ha’bire sızlanmalar ve de ağlamalar.

Transfer sezonu da geldi mi cukka’ya bayılırlar bu sirkin muhteşem kahramanları. Eski Türkiye Hentbol Millî Takım Antrenörü Rahmetli Prof Dr. Yaşar Sevim Hocamız bir sohbette: “A gençler; Genellikle salona antrenman için indiğim zaman yüzümü sertleştirip maalesef asık suratlı biri olmak zorunda kalıyorum. Eğer ben suratımı asıp işi ciddiye aldığım mesajını vermezsem beni Doğu’lu adamlar işlerini savsaklıyorlar. Ne zaman ki asık suratla dolaşıyorum, o zaman işler daha iyi olmaya başlıyor” demişti toprağı bol olsun.

Osmanlı’nın Tanzimat Çağı yazarlarından Ziya Bey (Abdülhamid Ziyaeddin) bir beyitte; “Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir; Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir. Demiş. Bu kadar ileriye gitmeyelim ama ara ara da deveye dikeni gösterelim. Tabiî ki de abartmadan.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu