KıbrısManşetSiyaset

Domino etkisi unutulmasın!!

Yaklaşık bir bir buçuk ay aradan sonra yeniden açıldığımız bu günlerde  normale doğru adımlar atılırken  işyerlerinin ne durumda olduğunu bilen var mı? Kaç işyerinin kapandığını, faaliyetlerine ara verdiğini, ayakta kalan, kalmayan vs..

Derinleşen ekonomik ve sosyal sorunlar için acil tedbir alacak ve toplumsal dayanışmayı sağlayacak bir  hükümete hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyulmaktadır.

Siyasette bugün yaşanan tıkanıklığın en büyük sebebi, önümüzde duran sorunların plan ve program öngörüsü ile değil de, günü nasıl kurtarırım anlayışının hüküm sürmesidir.

Bu plansızlık ve öngörü yoksunu anlayış haliyle toplumsal yaşamın bugün bizlere dayattığı koşulların ağır sonuçlarını daha da çok hissetmemizi sağlamaktadır.

Bugün halkın bir kısmı bu durumun farkındadır.

Lakin maalesef  öyle anlaşılıyor ki, hala büyük bir kesim yaklaşmakta olan tehlikenin farkında değil ve gelmekte olan ekonomik sıkıntıların kendilerini de etkileyebileceği düşüncesinde değildirler! Takdir edersiniz ki ekonomi planlamasında ve yönetiminde işin  kolayına kaçıp bilimsel gerçeklikten uzaklaşarak, el yordamı ile  kaynak yapısını dikkate almadan sektörleri geliştirmek pandemi  krizli dönemlerde bizi içinden çıkamayacağımız başka başka sorunlarla karşı karşıya getirir. İşte bugün yaşadıklarımızın temelinde bu sığ bakış açısı var. Bunu bir şekilde aşmamız gerekiyor.

Ekonominin önümüzdeki 6 ay içinde çok daha daralacağı kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

İçte finansman imkanları tükenmektedir.

Dış finansmana ulaşım için de ivedi olarak  ekonominin lokomotifi görülen sektörlerde yasal düzenleme yapılmalıdır.

Kaldı ki bugün dış kaynak sirkülasyonunun önünde en büyük sıkıntı lokomotif  sektörlerdeki yasal noksanlıktır.

Ekonomik yapının önümüzdeki bir yıl içinde daha belirgin bir daralmaya gideceği öngörüsü içinde kendimize hareket alanı yaratarak projeler geliştirmeliyiz.

Bugün sektörler birer ikişer açılıyor.

Fakat yine plansız, yine öngörüsüz!

Oysa istikrarlı bir açılım için elzem olan şeyin aşı olduğu artık tartışma kaldırmaz bir gerçektir.

Lakin bunda bile bir plan yoktur.

Böyle bir plan olmadan ekonomik önlem almaktan bahsetmek ne kadar doğrudur?

Önümüzde plana ve programa muhtaç 6 ay vardır. Öyle ya bu  süre zarfında yurt dışından öğrenci gelecek, turist gelecek ve böylece  insan nüfusu artacak ve ekonomik çarklar dönecek.

Peki ya bu beklendiği gibi olmazsa!

Ne yapacağız?

Uçağa atlayıp Türkiye’nin yolunu tutacağız ve Türkiye yine maaşları ödedi diye günü mü kurtaracağız?

Bu mudur yani..

Yetişkin bir birey düşünün, doğru dürüst meslek ve düzenli gelire sahip olmayan bir birey, sürekli ana baba parası ile yaşamaya çalışan!

İyi hoş da nereye kadar böyle yaşayabilir bir insan?

İşte bugün maalesef bizim Türkiye ile ilişkilerimiz bu minvalde hayat buluyor.

Peki böyle bir anlayış içinde size, “nasıl bir devletsiniz” diye sormazlar mı?

Elbette sorarlar.

Ve siz yarım yamalak demeye utanırsınız..

Yaklaşık bir bir buçuk ay aradan sonra yeniden açıldığımız bu günlerde  normale doğru adımlar atılırken  işyerlerinin ne durumda olduğunu bilen var mı? Kaç işyerinin kapandığını, faaliyetlerine ara verdiğini, ayakta kalan, kalmayan vs..

Mesela devlet  istatistik kurumuna göre kaç işletme kapalı, kaç işsiz mevcut ?

Salgın günleri sonrası kaç işletme ticari faaliyet  zinciri içinde kalabilecek?

Yani mal satın alabilecek işletme veya finansman olabilecek mi?

Faaliyetlerine son veren işletmelerin vergi ,sosyal sigorta, ihtiyat sandığı primlerini kim yatıracak?

Bütün bu olumsuzlukların etkileyeceği finansal ortam dolayısı ile işletmelerin ve şahısların bankalara olan borçlarını kim ödeyecek ? Ödenmemesi halinde ne olacak ?

Faiz nasıl durdurulacak?

Küçük ve orta işletmelerin çöküşünün önüne nasıl geçilecek?

Gibi izaha muhtaç, uygulama gerektiren icraatların hayata geçirilmesi gerekir. Böyle bir ahval içinde sakın ola kimse ben kurtardım, hatta servetimi artırdım rahatlığına kapılmasın.

Zira pandemi kaynaklı ortaya çıkan ekonomik olumsuzlukların sadece belli bir kesimi,ya da topluluğu etkilemesiyle aşılması mümkün değildir. Sorun toplumsaldır ve bunun domino etkisi kaçınılmazdır.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu