DünyaManşetSpor

“Dur” deme zamanı

“Ekonomi sosyolojiyi doğurur” filâna tamam ama ekonomik vaziyetler bir toplumu bu kadar mı dönüştürür?

Tarihin en önemli komutanlarından Napoleon (Napolyon) Bonaparte’ın “Para, para, para. Para her şeydir” deyişini, hiçbir Batılı kaynak böyle bir sözün Napolyon tarafından söylendiğini doğrulamaz. Ancak artık günümüzde dini ve de imanı para olan çok vahşi var bildik. Bu vahşi kapitalizmin uşakları sayesindeki sosyolojik dönüşüm, öncelikle de ekonomi merkezinde gerçekleşmeye başladı.

“Ekonomi sosyolojiyi doğurur” filâna tamam ama ekonomik vaziyetler bir toplumu bu kadar mı dönüştürür? Evet dönüştürür. Ve de bunu iliklerimize kadar hisseden bir toplum olduk. Nice nice amatörler bile profesyonel(!) oldu bu yarım adada. Fâni dünya virüsü yedi ya, herkes öğrendi anyayı ve de Konya Ovası’nı. İşte bunun da adı ‘öğretilmiş çaresizlik’ oldu.

Psikoloji bilim çalışan arkadaşlar sürekli olarak ‘öğrenilmiş yetersizlik’ hakkında YİNE vaaz veriyorlar bu aralar. Çok da iyi ediyorlar. Ekonomiye bağlı sportif durumlarımız ne durumda? Kulüp yönetmek, en az holding yönetmek kadar zor değil mi? Kolay değil; Yöneticilik para, zaman ve emek isteyen bir süreç. Bir taraftan federasyon, medya ve camia, diğer taraftan ise teknik heyet ve sporcular ile uğraşmak, uzlaştırmak ve çözümler üretip hedeflenen başarıya ulaşmak, çok ama çok zor. Kulüplerimizin şu an büyük bir kısmının sabit gelirleri yok ama aylık ortalama 300 Bin TL sabit giderleri var. Cebelleşme kadrosuna bir kısım yönetim kurulu üyesi de dâhil olursa işte o an başkanın ayvayı yediği andır.

Mâlum, insanla uğraşmak, onları etkilemek ve sürüklemek, özel amaçlarından uzaklaştırıp topyekün bir amaca yöneltmek dünyanın en eski ve en zor sanatlarından biri. Düşünün ki doğadaki her nesne; hacim, kütle, içerik, biçim ve renk açısından birbirlerinden farklı. Daha geçen kış New York City üzerine bir gecede 4 milyon ton kar yağmış. O kar taneleri bile birbirinden farklı. Ya yeryüzündeki kum taneleri veya yapraklara ne demeli! Onların da tam bire bir eşleri yok.

Hâl böyle iken daha tam olarak keşfedilememiş ve çözümlenememiş insan faktörüne ne demeli! Yaşam biçimleri, değer yargıları, inanç sistemleri, gelenek ve görenekleri farklı bir insan topluluğuyla hedeflere ulaşmak deveye hendek atlatmaktan daha zor. Bu çağda artık her kulübün finansmanı kadar konuşabildiği bir futbol dünyasında yaşıyoruz. Ülke futbolumuzda en az 10 milyon TL’ye şampiyonluğu, 5 milyon TL’ye orta sıraları, birkaç milyon TL’ye de küme düşmemeyi kovalarsınız.

Pamuk eller nereye kadar cebe! Taşıma suyla değirmen döner mi? Dönmesi mümkün değil. Bir süre durumu idare eder ama istifa mektubunuz cebinizde gezersiniz. Sonuç; kulübün geleceği ipotek altına girer ve istemeden de olsa bir sonraki başkanın hüsran zeminini hazırlarsınız. Artık bu işe bir “Dur” deme zamanı gelmedi mi sayın başkanlar! Geldi de geçiyor bile. Sorun belli! Çözüm? Şu an hayal gibi bir şey. 28 Ağustos 1963 tarihinde Martin Luther King’in 300 Bin kişi huzurunda ırkçılık ile ilgili yaptığı konuşmadaki “I have a dream”i kadar meşhur olmasa da, sonuçta bizim de hayalimiz sporumuzda finans açısından sürer’durum hâlleri; Rüyamızda.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu