KıbrısManşetSiyasetToplum

Egemen olsaydınız bunlar olur muydu?

Ülkede son yaşanan hadiselere baktığımız zaman da bu ülkede yönetenlerin emir komuta zinciri içinde ülkeyi üst akıl olarak konumlandırdıkları güç odaklarından aldıkları talimatlarla yönetmeye çalıştıkları gerçeğini bir kez daha görüyoruz

Bir egemenlik doladılar dillerine giderler.

Peki kimler?

Biat kültürünü bu ülkeye yerleştirmeye çalışanlar, izinsiz tek bir adım atmaktan aciz olanlar, sürekli üst akıl talep edenler, kendi partisinde genel başkanı dahi seçemeyenler, halkın iradesi dışında dayatma başbakan ve bakan atamalarını hiçbir şey olmamış gibi içine sindirenler, kendi kurumlarına yönetici atayamayanlar, kendi ülkelerini icazet almadan yönetemeyenler..

Bu nasıl bir çelişkidir aklım almıyor. Egemenlik kavramını dillerine dolarken hiç utanmıyorlar, yüzleri kızarmadan sürekli dillendiriyorlar bu  kendilerine egemenler.. Oysa ki egemenlik tanımı aynen şöyle der, “egemenlik ya da hâkimiyet, bir toprak parçası ya da mekân üzerindeki kural koyma gücü ve hukuk yaratma kudretidir. Bu güç siyasi erkin dayattığı yasallaşmış bir üst iradeyi ifade eder” Belli ki egemenlik söylemi ile yatıp egemenlik rüyası ile kalkanlar bunun ne anlama geldiğini kavramış değiller.

Yaşadıkları toprak parçası üzerinde ne kadar egemen olduklarını  sorgulama kabiliyetini kaybedenler ve kendilerine sürekli yalanlardan inşa edilmiş  paralel bir evren yaratma çabası içerisinde olanların egemenlikten bahsetmesi kadar saçma bir durum olamaz. Nitekim bazı kavramların üzerine giydirilen ve  bol gelen ideolojik kıyafetler zaman içinde temel anlamlarını kaybederler.

Egemenlik de bunlardan birisi..

Ülkede son yaşanan hadiselere baktığımız zaman da bu ülkede yönetenlerin emir komuta zinciri içinde ülkeyi üst akıl olarak konumlandırdıkları güç odaklarından aldıkları talimatlarla yönetmeye çalıştıkları gerçeğini bir kez daha görüyoruz.

Camilerin okul, imamların da öğretmen olarak addedildiği bir ortam tesis edilmesi bunun en açık göstergesidir.

Nitekim laik toplum olmanın en  temel tanımı “Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması”. Yani devletin her türlü inanca, dine sahip veya tüm bunların tamamen dışında duran kişilere karşı aynı mesafede durması ve herhangi birinden yana taraf olmamasıdır. Hoş bu zaten demokrasinin gereğidir… Dolayısıyla herkes binlerce kez düşünmelidir, nitekim bugün çocukların  okullar dışında “din eğitimi” maksadı  altında bir takım faaliyetlere tabi tutulması hafife alınacak bir durum değildir.

Durum bu kadar açık ve netken, bu memleketi güya yönettiğini zanneden  hükümet edenler, küçük küçük  çocukların pedagojik yeterliliği olmayan kişilere emanet edilmesini ve bunun devletin izni ve kabulü ile yapılması akıl dışıdır ve asla kabul edilemez..

Diğer Haberler

Başa dön tuşu