KıbrısManşet

Evine ekmek götüremeyenler ve makam peşinde koşanlarla piknikçiler!

Mülteci, göçmen veya turist olarak ülkeye gelen ama bir şekilde “kaçak” duruma düştüğü için, doğru dürüst iş bulamayan onlarca, hatta yüzlerce kişi de “eve ekmek götürmeyi” bırakın; ağzına koyacak tek lokma bulamıyor ve hiç birimizin “içmediği” Lefkoşa’daki çeşmelerden, su içiyor!

Aç kalmak!

Eve ekmek götürememek!

Eminim, şu anda Ersin Tatar’a da, hükümeti kurmakla görevlendirilen Ersan Saner’e de sorsanız, tıpkı Recep Tayyip Erdoğan gibi cevap verirler:

“… Allah aşkına, bizim ülkemizde evine ekmek götüremeyen mi var?”…

-*-*-

Değerli okurlara da soruyorum; var mı bir ekmeğe muhtaç?

Ve cevap veriyorum; “EVET!”

-*-*-

Hem de çok var!

Evine tek ekmek götüremeyen, resmen aç yaşamaya çalışan, çok insan var KKTC’de!

-*-*-

Nerede mi?

Pergama’da, sınırı geçip, Güney’deki mülteci kamplarına sığınmak isteyen ama yakalanan altı Afrika kökenli, öğrenci ya da eski öğrenci gencin mahkemedeki ifadelerinde…

-*-*-

Başka nerede var?

Mülteci, göçmen veya turist olarak ülkeye gelen ama bir şekilde “kaçak” duruma düştüğü için, doğru dürüst iş bulamayan onlarca, hatta yüzlerce kişi de “eve ekmek götürmeyi” bırakın; ağzına koyacak tek lokma bulamıyor ve hiç birimizin “içmediği” Lefkoşa’daki çeşmelerden, su içiyor!

-*-*-

Peki başka ne var KKTC’de?

İşsiz kalıp, şu anda oturduğu eve tek kuruş götüremeyenler var…

İşsiz kalıp, ev kirası ödeyemeyenler var…

İşsiz kalıp, çocuklarının okul taksitlerini ödeyemeyenler veya çocuklarını devlet okullarına yazdırmak zorunda kalanlar var…

-*-*-

Ve Kanadalı muhaceret görevlisi; ülkeye bir haftalığına gitmek isteyen bir arkadaşıma soruyor: “… Bir hafta için yanınızda kaç para getirdiniz? Üzerinizde kaç para var? Harcayabileceğiniz para miktarı ne kadardır?”…

Arkadaşım paralı biri!

Kızıyor!

Parası olan – parası olmayana göre daha dayı oluyor ya; Kanadalı muhaceret görevlisi, “lütfen kızmayın beyefendi; amacımız sizi korumak” diyor!

Neden ve nereden koruyacaksınız?

-*-*-

Kanadalı muhaceret görevlisi diyor ki, “… Parası olmayan mutlaka suç işler!”

-*-*-

İşte şimdi geldik kertiğe!

Elbette istisnalar vardır ama son dönemlerdeki, hatta tüm dönemlerdeki suçların büyük çoğunluğunun sebebinin, “para” ya da “parasızlık” olduğundan eminim!

-*-*-

Bu bir resmi istatistik mi?

Değil!

Bu bir “saptama!”…

Veya “dedikodu!”…

-*-*-

İşte bu yüzden de, bu memleketin gidişatı ile ilgili çok elzem, çok sağlam tedbirler alması gereken hükümete ihtiyacımız var!

Maraş’ta pikniğe değil!

Gösterişe, şatafata, demokrasiye abuk – sabuk müdahalelere hiç değil!

-*-*-

Çünkü, ilerleyen günlerde, ekonomik sıkıntılara ve haliyle “evet ekmek bulamamaya bağlı olarak”, çok ciddi suç patlaması bizi bekliyor!

-*-*-

Dedikodu mu?

Dedikodu kaynıyor ortalık!

-*-*-

Toplumun ve siyasi çevrelerin en büyük arzusu güçlü, istikrarlı ve geniş tabanlı bir hükümetmiş…

Hükümeti kurma görevini alan Hamza Ersan Saner, CTP ve HP’yi de içine alan bir koalisyon hükümeti kurmaya çalışacakmış!

Ama boşunaymış…

-*-*-

Hüseyin Özgürgün geliyormuş…

Tek aday olarak 40 güne kadar yapılacak kurultaya girecekmiş!

Akabinde de erken seçime gidilecekmiş!

-*-*-

Türkiye de demiş ki; “… Zaten ekmeği size biz veriyoruz, o güne kadar da veririz canım!”…

Bizimkiler, ceketleri ilikli, iki elleri de önlerinde, boyunları hafifçe eğilmiş vaziyette, “pikniğe bekleriz” diye mırıldanmış!

-*-*-

Üstelik, CTP, “asla böyle bir hükümete girmem” diyormuş!

HP’de ise Kudret Özersay, “… Ben çok usandım”lardaymış!

Zaten Faiz Sucuoğlu ve Hasan Taçoy’un bir daha halkın içine karışma ihtimalleri “düşük bir ihtimal”miş!

UBP’lilerin cenazelere gidişleri bile durdu!

-*-*-

Herkes, hala, olağanüstü kurultayın ikinci turunun nasıl ertelendiğini çok merak ediyormuş!

“Kim tarafından ertelendiği biliniyormuş” ama “yöntem” çok merak konusuymuş!

-*-*-

Bu arada, “teknokrat hükümeti” söylentisi nedeniyle, “goftiden bakanlık kapma” yarışı gibi bir yarış şekli de siyasi hayatımıza girmiş!

Çok sayıda eski UBP’li vekil – bakan veya çok sayıda partili – partisiz adam, hayatlarında selam vermedikleri Ersan Saner’e kutlama üstüne kutlama göndermeye başlamışlar…

-*-*-

Hepinize değil, “ben dahil”; hepimize lanet olsun!

Bin kere lanet olsun hepimize!

-*-*-

Kadın; kucağında küçücük bebeğiyle eve geldi…

Babası Güney’de çalışıyor bebeğin ve bu tarafa geçemiyor; ülkedeki yasal statüsü belli değil…

Bir de ağabeyi var, 10 yaşında…

Çelimsiz, sessiz…

Okuldan sonra, annesi on yaşındaki oğlunu bir yere işe gönderiyor…

Ve o iş yerinde çocuğa, o gün akşama kadar çalışması karşılığında 10 TL; yazı ile de yazmam lazım, on Türk Lirası veriyor ustası…

Kadın, kucağındaki bebekle iş bulursa yapmaya çalışıyor ama nasıl iş bulsun?

O çocuğa kim – nasıl – kaça bakacak?

Lüksünden kreşlere verecek parası mı var kadının?

Ekmek alacak 10 TL’yi oğlu getiriyor…

-*-*-

Ersan Saner hükümet kuruyormuş…

Bizim garkariyalar, parlamento içinden ve de dışında, bakan olmak için har har ediyor!

Ve bir de Maraş’ta piknik yapma yarışına girmişler!

En önde kim oturacak?

Erdoğan’a en yakın kim duracak?

-*-*-

Çok üzgünüm ama o piknikte sadece çöpe atılacak yiyecekler; eminim ki bu ülkeyi iki ay doyurur!

Kısacası, “gursağınızda galsın!” diyecektim ki; demiyorum…

Çünkü ne yalan söyleyeyim; sizden korkuyorum!

Diğer Haberler

Başa dön tuşu