Spor, yeryüzündeki 8 milyar insanın aktif veya pasif olarak ilgilendiği en önde gelen faaliyeti mâlum. İster öğretmen, mimar, mühendis olsun isterse temizlik görevlisi, garson, su tesisatçısı olsun ilgi açısından spordan başka ilginin ötesi yok. İçerisinde barındırdığı sosyo-ekonomik ve psikolojik faktörler sayesinde medyanın ilgi odağı olmuş ve sürekli olarak kitleye enformasyon bombardımanı yapılmıştır.
İşte buna en önemli örnek de Manchester United şirketi. Şirketin sahibi kim? Amerikan iş insanı Malcolm Glazer. Yolda görsek kaçımız tanır? Çok azımız. E ya Sir. Alex Ferguson’u? 40 mil öteden görsek tanırız.
Bir defa zengin para babalarına karşı takım yapmak ve de şampiyon olmak çok zor. Teknik adamlar genelde n’aparlar? Başkanın veya patronunun dümen suyuyla takım yaparlar ve sonuçlarına da kuzu kuzu katlanırlar. Bizim adam Ferguson (Fergie) tam tamına 26 yıl boyunca kulübün genel müdürlüğünü yapmış. Takımıyla 808 İngiltere Premier Lig maçında 527 galibiyet almış. Tüm çıktığı 1498 maçta ise yüzde 60 galibiyet oranı vardır. Premier ligde en çok maç yöneten kişi olmuş. Onu 636 maçta 366 galibiyet ile Arsene Wenger takip ediyor. 3’ncü ise Harry Redknapp. Dördüncüde 425 maç 172 galibiyetle ve Man Utd’ın eski hocası 55 yaşındaki İskoç asıllı David Moyes oldu onun emekliliği sonunda.
Ferguson, 36 kupa alarak rekor kıran 13 Premier Lig şampiyonluğu olan ve 2 Şampiyonlar Ligi Kupası sahibi Ferguson, 27’nci yılında kalçasındaki sağlık problemi nedeniyle emekli olmuş muhterem.
Onu bu yazı için sabahleyin eşliğinde araştırdım. Sir Alex Ferguson 31.12.1941 tarihinde İskoçya Glasgow Govan‘da doğdu. Çocukluğunda fakirliği öğrenmesi onu solcu yaptı. İşçi Partisi’ne üye olmuş ve partiye ciddi parasal yardım da yapmıştır. 1957’de futbola başlamış, 6 kulüpte oynadıktan sonra 1974’te İskoçya’da East Terling’i çalıştırmış 1978-1981 arası ise İskoç Birinci Ligi’nde Aberdeen’i çalıştırıp, 1985’te İskoç Milli Takımı’nı yönetmiştir. 1986’da Ron Atkinson’un ayrılması sonrası Man-Utd’ın başına geçmiştir. Ferguson yönettiği takım ile finans dahil her şeyiyle ilgilenirdi. Bu kontrol aşkı ona diktatör de dedirtmiştir. Ama asla diktatör değildir. “Her şeyi ben bilirim” demedi. Ama oyuncularının tuvalete gitme alışkanlıklarını blie bilir.
Kendi ifadesine göre Abraham Lincoln’nun “Team of Rivals” (Rakipler Takımı) adlı biyografisini okuyarak yöneticilik öğrenmiş. Oyuncular da birbirleri ile rekabet ettirmesiyle ünlüydü. Takım yönetimini de bunun üzerine kurgulardı. Fergie günün yarısını telefonda geçirirmiş. Tüm davetlere de giderdi İşte bu yüzden kulüp dışı ilişkileri de çok iyi yönetirdi zira gücünü diyalog ve bilgiden alırdı bizim adam. 2004’te gariban bir Iraklı bir Kürt ailesi Manchester’in stadının yakınına taşınmış, ama maça girecek paraları olmadığı için gelip yerden biletleri toplayıp, futbolcuların da resimlerini çekerken, polisler onları terörist sanıp tutuklamıştır ama sonrasında serbest bırakmışlar. Ama Fergie onları aramış bulmuş ve antrenmana davet ederek garibanları futbolcularla tanıştırmış, resimler çektirmiştir.
Anlatılanlara göre de kulübe ilk geldiğinde sporcuların geçmişini incelemiş çoğunun alkolik olduğunu anlayınca takımda alkolü yasak eder ve şampiyonluklar böyle gelir. David Beckham bile ki son tartışmaları sonucu ona 2 dikişli bir kaş yapmıştır onun için; “O benim babamdır” dermiş! E neydi olacağı! Kolay mı Victoria yengemizin kredi kartlarını kim çeviriyor sanıyorsunuz. Tabiî ki de David’in sarı saçları. Neyse, özetle insan zengini bir lider yöneticiyi daha yakından tanıdım sayenizde. Teşekkürler a dostlar.
