KıbrısManşetYaşam

Garibim muhabirler

Dünyanın en kısa ömürlü ürünüdür gazete, aynen yaz kelebekleri gibi. Haber piyasaya düşer ve çok değil 20 dakika sonra kuvvetle ihtimâl bayatlar. Özellikle çağımızın internet gazete editörlerinin işi çok daha zor. Ha bire ‘flaş haber’ çemberi içerisinde ömür tüketirler

Dünyanın en kısa ömürlü ürünüdür gazete, aynen yaz kelebekleri gibi. Haber piyasaya düşer ve çok değil 20 dakika sonra kuvvetle ihtimâl bayatlar. Özellikle çağımızın internet gazete editörlerinin işi çok daha zor. Ha bire ‘flaş haber’ çemberi içerisinde ömür tüketirler.

Ya muhabirlerine ne demeli? O okumadan geçtiğimiz gerçekten haber değeri taşıyan sayfa için bir gün önceden çalışır didinir dururlar. Onlarca telefon görüşmesi, kaynak(ların) kaprisi ve de ağız kokusu içerisinden cımbızla çekilip alınmaya çalışılır ilgili özel haber. Sonucunda da haber müdüründen fırça yemek veya “Ma bula bula bunu buldun? Başka ne var?”ı duymak da olabilir bu medya dünyasında. Hele hele işin içinde ‘kadın hakları’ varsa hanımefendi bir müdürden o ince ayarlı, sevecen ve de anlayana sivri sinek saz merkezli çıkışına da mâruz kalabilirsiniz.

Hâl böyleyken, garibim gerçekten profesyonel muhabirler için tozlu raflarda sakladıkları gündem yapan özel haberlerinin küpürleri, ödül-mödül veya paradan çok daha önemlidir. Hep tartışılır ya “Toplum için sanat mı, yoksa sanat için sanat mı?” diye. Kanımca ikisi de değil. Aslolan ‘Kendin için sanat’, değil mi? İşte, muhabir arazide, köşe yazarı da köşesinde bir halı dokumacısı edâsıyla dirsek çürütür uzun ve de ince bu yolda. Tek gailesi okunmak ve olumlu tepki almaktır. Ömrü kamunun maskeli balosunda geçer bizim muhabirin. Aynen “Hastalıkta ve sağlıkta” taahütü gibi işiyle evlidir.

Neyse, Kanadalı çevre eylemcisi Paul Watson; “Medya sadece dört unsurla ilgilenir; seks, skandal, şiddet ve ünlüler. Hikâyenizde bunlardan biri yoksa, hikâyeniz de yoktur. Kim takar kuşları veya balıkları” demişti bir açıklamasında. Katılıyor musunuz? Kuvvetle ihtimâl evet. Niye mi? E öyle alıştırıldık da ondan. ‘Asırlık zeytin ağacı kesilmiş’ sayfasını cart diye geçer ve ‘Bu gece barda, gönlüm hovarda, kim kiminle kaç kere’ sayfasına dalarız. Ardından biraz rahmetle ölüm haberlerine göz atar, reklamları teğet geçer ve direkt ‘spor sayfalarında’ soluğu alırız. Haa, kimimiz de direkt en başa koyarız sporu. Buradaki muhabirler için de durum aynı. Spor servisine haber atlatmak için ‘ter kokulu soyunma odalarından çıkar, taraftar hakâret veya eleştirisini atlar, çim kokulu sahaya iner ve olaya müdahil olup her ne pahasına olursa olsun haber yapar’ elemanlar. Arkasından da beklemeye geçerler ‘ya ya ya, şa şa şa, Allah belanı versin veya okumadım ama arkadaşlar söyledi’ merkezli duyumları.

Bu iletiler bazen kamudan, bazen de patrondan gelir mâlum. Haa, bu arada küçük bir algı; Köşe yazımızda içerisinde data ve detay varsa tamamdır. Reyting mi istiyorsunuz? Başkaları gibi kalemimizden kan damlasın yeter. N’apalım, arz-talep meselesi maalesef. Ötesi mi? Gazete(cik) patronuna kalmış zira başarı artık kişisel bir tercih olmuş. Hade hayırlı tıraşlar

Diğer Haberler

Başa dön tuşu