EğitimGenelKıbrısManşet

GAÜ Akademisyeni Yrd. Doç. Dr. Önder; “Dünyada artan güvenlik endişesi, Kıbrıs sorununun çözümünü de sağlayabilir”

Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ), Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ersoy Önder, Kuzeyden Güneye NATO Tahkimatında Türkiye’nin Fırsatları ve Kıbrıs konulu bir yazı yayımladı.

Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ), Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ersoy Önder, Kuzeyden Güneye NATO Tahkimatında Türkiye’nin Fırsatları ve Kıbrıs konulu bir yazı yayımladı.

Yrd. Doç. Dr. Ersoy Önder yazısında, “Doğu Akdeniz’in güvenliği, NATO’nun güneydoğu kanadının güçlendirilmesi ve Rusya’nın güneyden çevrelenmesinin tamamlanmasının Türkiye’nin onayı olmadan gerçekleşemeyeceği ilan edilmesi gereklidir” dedi.

Önder yazının devamında şöyle belirtti;

Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik sürecine itiraz eden tek üyesi Türkiye’nin Madrid’de yapılan 4’lü toplantı sonucu her iki devletin üyeliklerine onay vereceği, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg tarafından açıklandı. Stoltenberg, “İsveç ve Finlandiya, NATO’ya katılım için Türkiye ile anlaştı.” dedi.

Hatırlanacağı üzere 20 Mayıs 2022 tarihinde kaleme aldığım, “İsveç ve Finlandiya’ya üyelik vetosu” başlıklı yazımda, “Türkiye’nin belli bir süre daha bu itirazları devam edecektir, ancak nihayetinde Türkiye bu iki ülkeye vetosunu kaldıracak ve onay verecektir.” demiştim. Öyle de oldu. NATO’da karar alma sürecinde uzlaşma şarttır, yani NATO’ya üye olmak aynı zamanda veto hakkını elde etmek demektir. Bir ülkenin NATO’ya katılabilmesi için, şu an üye olan 30 ülkenin tümünün onayı gerekir. Türkiye bu kozunu kullanmış ve İsveç ile Finlandiya’nın üyeliğe kabulü için haklı şartlarını ortaya koymuştur.

Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında imzalanan “Üçlü Muhtıra” metnine göre Türkiye’nin güvenlik endişeleri dikkate alınmış gözüküyor. Metinde PKK ile ilgili;

“Finlandiya ve İsveç, PKK’nın yasaklanmış bir terör örgütü olduğunu teyit eder. Finlandiya ve İsveç, PKK ve diğer tüm terörist örgütlerin, bunların uzantılarının faaliyetleri ile iltisaklı kuruluşlar ve paravan örgütler içerisinde yer alan veya bu terör örgütleriyle bağlantısı bulunan şahısların faaliyetlerini engelleyeceklerini taahhüt eder.”

PYD/YPG ve FETÖ ile ilgili ise;

“Müstakbel NATO Müttefikleri olarak Finlandiya ve İsveç, milli güvenliğine yönelik tüm tehditlere karşı Türkiye’ye tam destek verirler. Bu çerçevede, Finlandiya ve İsveç, PYD/YPG ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek sağlamayacaklardır.” şeklinde ifade edilmiş.

Bu taahhütlerin yerine getirilip getirilmeyeceği önümüzdeki dönemde elbette takip edilecektir.

Peki bu taahhütler yerine getirilmezse, NATO’ya girme işlemi bitikten sonra, her iki devlet bu taahhütlerden vazgeçerse ne olacak? Bu taahhütlerin gerçekleşmesi için bir zaman sınırlaması var mıdır? Türkiye’nin taahhütlere değil, icraata bakarak onay vermesi gerekir. Sonuçta, AB ve NATO üyesi ülkelerin geçmişte başka taahhütlerini yerine getirmediklerini unutmamak lazım. Aslında tüm Türkiye düşmanı oluşumlara sadece İsveç ve Finlandiya’nın değil, diğer destek veren NATO üyesi ülkelerin de desteklerinin sona erdirilmesi konusu mutlaka gündeme getirilmelidir. Evet, ittifakın içine girmeye çalışanlar bazı konuları taahhüt etmektedirler, öte yandan ittifak içindeki bazı devletlerin teröre ve uzantılarına desteğe devam etmelerinin kabul edilemez olduğu mutlaka vurgulanmalıdır. NATO’nun orta savunma bölgesi, Ukrayna savaşı vasıtasıyla tahkim edilirken, kuzey kanadının iki yeni üye ile sağlamlaştırılması ve Rusya’yı çevreleme politikası devam etmektedir. Tahkim edilmesi ve çevrelenmesi gereken diğer bir bölge ise NATO’nun güneydoğu kanadıdır ki, burada tartışılan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, Kıbrıs’ın tüm temsilcisiymiş gibi, NATO’ya üye yapılması konusudur.

“Dünyada artan güvenlik endişesi, Kıbrıs sorununun çözümünü de sağlayabilir”

Türkiye, bu konuda çok dikkatli ve duyarlı davranmalıdır. Dünyada artan güvenlik endişesi, Kıbrıs sorununun çözümünü de sağlayabilir. Türkiye, ancak ve ancak, Kıbrıs’ta iki eşit ve egemen devlet kabul edilirse, her iki devlet hem birbirini tanır hem de dünya tarafından bu şekilde tanınırsa, her iki ülkenin Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk Cumhuriyetleri adıyla 33 ve 34’üncü NATO üyeleri olmalarını kabul edeceğini açıklamalıdır. Ayrıca, Türkiye ve Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin AB üyesi olma taahhütü de olası vetolara karşı, mutlaka alınmalıdır. Ezcümle; Doğu Akdeniz’in güvenliği, NATO’nun güneydoğu kanadının güçlendirilmesi ve Rusya’nın güneyden çevrelenmesinin tamamlanmasının Türkiye’nin onayı olmadan gerçekleşemeyeceği ilan edilmelidir.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu