KıbrısManşetSağlıkSiyaset

Hamasi siyaset yapmayın; aşı yapın!

Dedikodu ortalığı alıp götürüyor ve sadece koronayla alakalı değil, ruhsal sağlığı da ciddi anlamda tehlikede olan ahali daha da hırçınlaşıyor!

Güney’de çalışanları ve ailelerini öncelikli aşılama kapsamına alabilir miyiz?

Mesela diyorum…

Turizm çalışanlarını, öğretmenleri aynı şekilde polislerin hemen ardından aşılayabilir miyiz?

-*-*-

Hani çok yaptığımızdan değil ama karantina nedeniyle sporu – jimnastiği tamamen durdurmuşken, “fikir jimnastiği” yapmak maksadıyla bu öneriler aklıma geldi de!

-*-*-

Güney’de çalışanları “insan” kabul etmeyen bir “güruh”umuz var!

Ama Türkiyeli göçmenleri veya Türkiye’den gelen turisti bile, tıpkısının aynısı “insan” kabul etmeyen karşı tarafta da bir “güruh”umuz söz konusu!

Bunun sebebi nedir biliyor musunuz?

Bunun sebebi, hamasi siyaset ve avaracı siyasettir!

Sağ kanat, sadece hamsetle uğraşıyor, sol kanat da avaracılıkla!

-*-*-

Ayrımcılığın ya da ırkçılığın dini, dili, ırkı, sağcısı – solcusu olmaz ki!

Irkçı, Kıbrıslı da olsa, Japon da olsa, İngiliz de olsa, “ırkçı”dır!

Ve Dünya pahalısı urubalar da giyse; kuaförden, berberden, estetik cerrah yanından şimdi çıkmış olsa, ağzıyla kuş tutup, çıkardığı gazla aslan devirse bile yine de “çirkin”dir!

-*-*-

Aşı çok önemli…

Hamasi siyasetten de avaracı siyasetten de!

Şu anda, geleceğe daha “moralli” ve saha “sağlıklı” bakabilmenin adına “aşı” deniyor!

Ve ne yazık ki, biz aşıya, sadece “verirlerse” ulaşabiliyoruz!

-*-*-

İşadamlarının gayreti mi?

Alkışlarım ama komik duruma düşmemek de lazım!

Bu işin “kaçakçılığı” olmayacağı gibi, Covid – 19 ile alakalı aşının, “çok parası olana satılan bir ürün” olmadığı da bilinmektedir.

-*-*-

Her hangi bir aşının üretilmesi veya satılması için Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) onayına gerek yoktur. Ya da en azından öyle biliyorum… Ama Covid – 19 ile ilgili olarak WHO’nun sağlayacağı “ön yeterlilik” denen onayın şart olduğunu okuyorum… Veya okuduklarımdan bunu anlıyorum…

Özellikle bir çok orta gelirli veya yoksul ülke, aşıya ulaşmakta çok ciddi sıkıntı çekiyor.

Ve bu bağlamda, WHO gibi kurumlardan destek bekliyor…

-*-*-

Peki KKTC?

KKTC’nin durumu çok daha vahimdir çünkü WHO, değil pandemiyla bağlantılı, olası bir nükleer savaş dahi çıksa, KKTC’yi “resmi muhatap” olarak kabul etmiyor ve etmeyecek.

Haliyle, “aracı koyalım da Mao yandaşı Türkiyeli siyasiler bize aşı alsın” beklentisi; “deli saçmalığı” dahi değildir!

-*-*-

Kısacası, eğer yeni Dünya düzeninde yer almak istiyorsak, çok ciddi, çok hesaplı, çok planlı hareket etmemiz gerekmektedir.

“Haydi telefon açalım, filanca ağabey bize Çin’den aşı getirsin”le bu işin olamayacağını çok iyi anlamamız gerekiyor.

En azından şu anda buna imkan ve ihtimal olmadığını bilerek plan, program, çözüm üretmek zorundayız!

-*-*-

Ayrıca artık kavga etmememiz gereken bir şey var ki o da “ekonomi mi sağlık mı?” meselesidir.

Efendim, sağlık bakanı “kapanalım”dan yanaymış ama hükümette şu bakan ve bu bakan “kapanmayalım, ekonomi ölür” diyormuş, birbirilerine giriyorlarmış!

-*-*-

Bu nasıl bir acizliktir?

Bu nasıl bir garagözlüktür?

Kardeşim, ciddi ciddi oturun, tartışmaya mahal vermeyecek şekilde karar üretin ve bunu açıklayın!

Anlaşamıyorsanız da Arif hocaya selam vererek, vazgeçin…

Sorry ama bulunmaz Hint kumaşı değilsiniz yani!

-*-*-

Ali Pilli “kapanalım” demiş, Erhan Arıklı “hayır açılalım” diye haykırmış… Daha neler!

Dedikodu ortalığı alıp götürüyor ve sadece koronayla alakalı değil, ruhsal sağlığı da ciddi anlamda tehlikede olan ahali daha da hırçınlaşıyor!

-*-*-

Hükümet oturur, tartışır ve bir karar alır!

O karar uygulanır!

Bir karar alındıktan sonra, kabine üyeleri, bakan arkadaşlarını bazı iş insanlarına çekiştirmez!

Karara sahip çıkar ya da azıcık yukarıda dediğimiz gibi hükümeti bozar, evine döner!

-*-*-

Bıktık ve de usandık!

Hamasetten de, dedikodulardan da, gelecek endişesinden de, sürekli azar işitir gibi açıklamalardan da!

-*-*-

Bir susun gayrı!

Lütfen!

Rezil oluyorsunuz!

-*-*-

Her açıklamada gözle görülen açık faül var!

VAR’a gitmeyecek şekilde “var” hem de!

-*-*-

Bir gün Pilli ile kabine üyeleri kavga ediyor diye saçmalıyoruz; ertesi gün bakanlar arası dedikodu yarışması var havasına giriyoruz!

Koyun açıklaması ile gülmekten kırılıyoruz; federal çözümün Rum – Yunan ikilisine hizmet ettiği açıklamasını işittiğimiz zaman “şok şok şok” durumuna geliyoruz!

-*-*-

Bu nasıl bir açıklamadır ki!

Kardeşim, şunu unutmayın!

“Başbuğ” unvanları da verdiğiniz milliyetçilik sembolü Denktaş’ın hayatındaki en büyük diplomatik başarısı, Makarios ve ardından Kiprianu’ya, federal çözümü kabul ettirmekti.

Şu anda görüşleriniz değişmiş olabilir; “egemen eşit iki devletli çözüm”den falan bahsediyor olabilirsiniz ama federal çözümün Rum – Yunan ikilisine hizmet ettiğini söylemek; Denktaş’ın o ikiliye çalıştığı anlamını çıkarır ki sanırım bir “vurmadığınız” O kalmıştı!

Neyse!

-*-*-

Aşıyı nasıl mı alacağız?

Ya Türkiye verecek ya da Kıbrıs Cumhuriyeti!

Veya ikisinden de alacağız (şu anda yaptığımız gibi)…

Ve bunu, siyasi avantaja çevirmeye kalkmayacağız.

Laf söylemeyeceğiz.

Açıklama ya da reklam – propaganda yapmayacağız.

Ahaliyi mümkün olduğunca kısa sürede ve herkese ulaşıncaya kadar aşılayıp; akabinde, Dünya ne yapmaya başlamışsa, biz de aynisini yapıp, yaşamı sürdüreceğiz!

-*-*-

Kısacası, hamasi siyaset yapmayacağız!

Ne yapacağız?

Aşı, aşı!

Herkesi aşılamak için yırtınacağız!

Diğer Haberler

Başa dön tuşu