Bunca olumsuzluğa rağmen yaşam motivasyonuna tutunmaya, kendimizi iyiye odaklayarak yaşamaya çalışsak da; giderek artan öfke kültürü, çatışmacı ruh hali can almaya varacak kadar çığırından çıkan şiddet olaylarının kan donduran haberleriyle karşılaşıyoruz her gün!
Eline sazı alanın sürü yaratma peşinde koştuğu bu dijital alemde insanoğlunun merak zaafından yararlanarak yapılan şeye “habercilik” deniyor! Kişisel alanların mahremiyeti bütünüyle ortadan kalkıyor. Mutsuz insanların yaşadığı bir ülke yaratıldı, siyasi yozlaşma, çürümüş bir toplumu destekledi, hani derler ya neresinden tutsanız elinizde kalıyor diye, işte tam da öyle bir düzen var ülkede, Her yerden pis kokular geliyor, fırsatını bulan düzenin zafiyetinden faydalanarak menfaat elde etmeyi öncelik haline getiriyor.
Nitekim ülkeyi yönetenlere yakın menfaat grupları ülkeyi adeta yağmalıyorlar.. Sosyal patlamaların yaşanmaya başladığı, sokakta öfkenin doruklarda yaşandığı, insanlar arasında ayrımcılığı körükleyen ve adil olmayan bu düzenin oluşmasına katkı yapan sığ anlayışın maalesef toplumsal olarak hissettiği bir sorumluluğu yok. Bu ülkenin dürüst politikacılara, cesur savcılara ve ülkesini gerçekten seven bireylere ihtiyacı vardır. Özellikle ülkeki yönetim kadroları oluşturulurken işinin ehli hukukçulara,sosyal bilimcilere ve psikologlara bu yönetim kadrolarında yer verilmeli ki ülkemizdeki bu şiddetin temeli, bu öfke kültürünü normalleştirmeye çalışan zihniyeti bilimsel yöntemlerle bertaraf edebilelim.