KıbrısManşetSiyaset

Hiç bu kadar kötü olmamıştık

Düz mantıkla yola çıkarsak ve “…hükümetimizi, başbakanımızı, bakanlarımızı eleştiriyoruz; demek ki onlar bizi yönetmiyor” sonucuna varır mıyız?

Fransız filozof Voltaire…

O’na ait olduğu tartışmalı olan iki sözüne bayılırım…

Bir tanesi, hani, “söylediklerine katılmayabilirim ama onları söylemen için canımı feda edebilirim” anlamına gelen sözlerdir…

Ötekisi ise geçenlerde yazmıştım; “Seni kimin yönettiğini merak ediyorsan, kimi eleştiremediğine bakacaksın” şeklindeki sözdü…

Düz mantıkla yola çıkarsak ve “…hükümetimizi, başbakanımızı, bakanlarımızı eleştiriyoruz; demek ki onlar bizi yönetmiyor” sonucuna varır mıyız?

-*-*-

Diyet yapmaya çalıştığım zaman, karşıma çıkan insanları, kızarmış patates, yumurtalı patates, zeytin, gulumbra, çörek, kebap gibi görmeye başlarım…

Ve diyet yapamam…

-*-*-

Çok merak ediyorum, mesela Başbakan Ersan Saner, şu anda herkesi ve her şeyi, “Faiz Sucuoğlu ya da Hasan Taçoy veya Zorlu Töre” olarak görüyor mu?

Ya da Erhan Arıklı, baktığı her insanı “Bertan Zaroğlu” sanıyor mu?

Neden böyle iki adet soru aklıma geldi?

Çünkü “yemek” isteyip de yiyememek var ya “diyet” işinde!

Oradan aklıma geldi!

Yemek istiyorsunuz, öyle ya da böyle yiyemiyorsunuz…

-*-*-

Kısacası, hükümetin başı ve yardımcısı, hükümet etmek yerine, aslında kendi parti içindeki kavgalarla meşgul olmak zorundadır…

-*-*-

Dolayısıyla da evet eleştiriyorum, Başbakan Ersan Saner, Güney Kıbrıs’taki vaka sayısının KKTC’den yüksek olduğu için kapıların açılamayacağını söyleyebilmektedir!

Oysa gerçek hiç de öyle değil!

Gerçek öyle olmadığı için, Kudret Özersay da haliyle vuruyor; “… Nasıl bir başbakan?” gibi soru soruyor!

Haksız mı?

Değil!

-*-*-

İçişleri Bakanlığı bir tüzük hazırlamış, bir dergaha gelenler, izin almadan ülkeye girecekler!

Ve bunun adı da “inanç turizmi olacak!”…

Ama Turizm Bakanlığı’nın da bunan haberi olmayacak!

-*-*-

Eleştirmeyelim mi?

Tufan Erhürman eleştirmesin mi?

-*-*-

Yazmayalım mı bunları?

“Rezalet Mr. Fix” demeyelim mi?

-*-*-

Ne yazalım?

Mesela, Tarım Bakanı Nazım Çavuşoğlu, “… Üretici merak etmesin, tüccar almasa da, biz bütün patatesi alacağız” dedi; alkışlayalım mı?

Kardeşim, siz şaşırdınız mı?

KKTC komünist bir devlet mi?

Siz buralarda komünist bir devlet mi kurdunuz da benim verdiğim vergiyle patates alıyorsunuz?

Bu nasıl bir popülizmdir ya Rab!!!

Arkadaşım, canım bakanım, “gitseniz, Türkiye’de veya İngiltere’de Pazar bulsanız, patatesi üretici oraya satsa…”

Daha iyi değil mi?

-*-*-

Güney’de 20 Mayıs rakamları ile vaka oranı 10 binde 16; KKTC’de 10 binde 28…

Ama Başbakan, kim söylediyse, kimden duyduysa, “Güney’de vakalar çok yüksek, bu yüzden kapılar açılmayacak” diyor!

Haliyle bizde de “paranoya” seviyesi tavan yapıyor!

Çünkü Başbakan’a rakamları kim verdiyse, belli ki matematikten torpille geçmiş; hesaplayamamış!

Ya da, Başbakan, “kapıları açma yetkisi bende değil, bari saçmalayayım” demiş ve üzgünüm ama resmen saçmalamış!

-*-*-

Ve KKTC’de Pakistanlı bir insan kaçakçısı yakalanmış…

Pozitif de çıkmış!

Ama, gönderildiği karantina otelinden kaçmayı başarmış!

Üstelik yedi gündür kaçakmış!

-*-*-

Hayır!

Eleştirmeyeceksin!

Hükümetin ne kabahati var ki?

Doğru, Saner ya da Kutlu Evren kapıda durup bekleyecek miydi?

-*-*-

Ama işte öyle değil…

Gerçek siyaset bu değil…

Birilerinin “sorumluluk” alması lazım…

-*-*-

Patatesi satamıyorsak, narenciye dalında kalıyorsa, turizmde çaresiz kalıyorsak, kapıları açma yetkimiz yoksa, saçma sapan dergah turizmi yapıyorsak, üstüne üstlük bir de kalkıp “eşit egemen olalım masaya öyle oturalım” gibisinden laflar ediyorsak; aşı için gökyüzüne bakıyorsak, maaşları ödeyebilmek için avuç açmak zorunda kalıyorsak, 7,5 kilometrelik asfalt dökemiyorsak, bu ülkede artık çöpten ekmek toplayıp yiyen insanlar görüyorsak, marketten dört ekmek bir de kola çalan öğrenciyi hapsediyorsak, 80 yaşındaki dedenin torunu aç diye hırsızlık yaptığına şahit oluyorsak ve insan kaçakçılığını sadece izliyorsak ve “5 bin koyun gelecek” iddiasını bile tutturamıyorsak; dönüp bir de üstüne, biat, itaat işleri ile rezil ve de rüsva oluyorsak; erken seçim kaçınılmazdır değerli Kahraman Varoşalı kardeşlerim!

-*-*-

Yenisi gelse ne değişecek?

Eskiden vardılar da ne değişmişti?

Her iki soru da çok haklı ve de doğru!

Ama hiç bu kadar kötü olmamıştık!

-*-*-

Eleştiremediklerimiz mi?

Bizi asıl yönetenler mi?

O da doğru!

Ne yazık ki!

Ama madem ki bizimkileri eleştiremiyoruz; o zaman kesinlikle eminiz; bizi yönetemiyorlar, yönetmiyorlar, yönetmek için de gayret sarf etmiyorlar!

Diğer Haberler

Başa dön tuşu