ManşetSiyaset

HP Genel Başkanı Özersay’dan Kıbrıs Sorunu ile ilgili değerlendirme

Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay,KKTC heyetinin New York’taki temaslarının tamamlanmasının ardından Kıbrıs sorunu ile ilgili bazı değerlendirmelerde bulundu.

Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay,KKTC heyetinin New York’taki temaslarının tamamlanmasının ardından Kıbrıs sorunu ile ilgili bazı değerlendirmelerde bulundu. Özersay, “New York ziyaretleri bittiğine göre artık yavaş yavaş Kıbrıs sorunu konusunda bazı değerlendirmeler yapmak lazım. Bazı şeyleri unutuyoruz, hatırlatmamızda yarar var düşüncesindeyim” dedi.

Özersay, iki devletli çözüm önerisinin nasıl gündeme geldiğini hatırlatarak, Kıbrıs Rum liderliği tarafından bu konunun ilk kez dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile gayri-resmi bir görüşmede konuşulduğunu belirtti.

Özersay, “Pandoranın kutusunu açan Rum tarafı oldu” diyerek, iki devletli çözüm fikrinin bu görüşmeyle masaya geldiğini ve artık konuşulabilir bir mesele haline geldiğini vurguladı. Kudret Özersay, diplomatik olarak gerçekleşecek toplantılarda “Ne konuşulacak? Ne konuşulmalı? Çıkış yolu ne olabilir?  Herkesin farklı şey anladığı iki devletli çözüm önerisi nasıl netleştirilebilir? İki devletli çözüm önerisinin altı nasıl doldurulabilir?” sorularının yanıtlanması gerektiğini vurguladı.

HP Genel Başkanı Özersay’ın açıklamaları ve değerlendirmeleri şöyle: “New York ziyaretleri bittiğine göre artık yavaş yavaş Kıbrıs sorunu konusunda bazı değerlendirmeler yapmak lazım. Bazı şeyleri unutuyoruz, hatırlamamızda yarar var düşüncesindeyim:

1) İki devletli çözümü ilk kim gündeme getirdi? Herkes bal gibi biliyor ki dönemin Kıbrıs Rum lideri Anastasiades iki devletli bir çözüm ihtimalini dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile hayrı-resmi bir görüşmede konuştu. Belki oyalamak, belki orada süreçte sıkıştığı için kaçmak veya başka nedenlerle ama fark etmez, Türk tarafıyla Rum lider taktik gereği dahi olsa bu konuyu konuştu. O saatten sonra bu olasılık Rum tarafının da konuşabileceği, “konuşulabilir” bir mesele haline geldi. Yani lambayı ovalayıo içindeki cini çıkaran Kıbrıs Rum liderliği oldu, PANDORANIN KUTUSU o hamleyle açıldı. Rum tarafının iki devletli çözüme dair “el ense çekmesi”, görüşmenin gayrı-resmi olmasıyla mümkün olabilmişti.

2) Üstelik Kıbrıs Rum tarafı iki devletli çözümün konuşulmasına Nisan 2021’de sayın Tatar Cumhurbaşkanı olduktan sonra da rıza verdi. Nasıl mı? O tarihte Cenevre’de BM Genel Sekreteri’nin davetiyle gayrı-resmi Kıbrıs toplantısı yapıldı. Ancak toplantı öncesinde tarafların bir kısıtlama olmaksızın kendi görüş ve önerilerini ortaya koyabilecekleri önceden taraflara bildirildi. Kıbrıs Türk tarafının federasyon dışında bir öneri getireceğini Rum liderliği de bal gibi biliyordu ancak Cenevre toplantısına katılmayı kabul etti. Türk tarafı da 6 maddelik iki devletli çözüm önerisini sundu. Rum tarafı böylece o içeriğe karşı olsa da toplantının gayrı-resmi olmasından hareketle iki devletli çözümün de önerilebildiği bir toplantıya katılmış oldu.

Sonuçta BM Genel Sekreteri “resmi görüşmelerin başlaması için ortak zemin bulunamadı” diye açıklama yaptı. Yani resmi görüşme/müzakere ancak ve ancak ortak zemin bulunursa başlayabilecekti, net! Türk tarafının Cenevre’de ortaya koyduğu ön şart, yani “önce egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüz tanınmalı/kabul edilmeli” şartı yerine gelmemiş olmasına rağmen Türk tarafının Cenevre’ye katılması görüşmenin gayrı-resmi olmasıyla ve resmi müzakereler başlamayacağı için mümkün olabilmişti.

3) New York ziyareti ve özellikle BM Genel Sekreteri ile görüşmesi ertesinde sayın Tatar ne açıklama yaptı? “gayrı-resmi üçlü yemeğe onay verdim ama federasyon konuşmayacağız”. Bu yaklaşım Kıbrıs Türk tarafının uzun süredir ortaya koyduğu tez ile tutarlıdır ve herhangi bir biçimde bir değişiklik hatta birilerinin ileri sürdüğü üzere bir geri adım içermemektedir. Sayın Tatar’ın BM Genel Sekreteri ve Rum lideri ile gayrı-resmi yemekte bir araya gelmesi resmi müzakerelerin başlaması anlamına gelmeyeceği gibi, federasyon değil iki devletli bir görüş ortaya koymasına da engel teşkil etmeyecektir. Bu üçlü gayrı-resmi yemek ve hatta devamında tasarlanan 4+1 toplantısı aslında 2021 Cenevre toplantısının bir tekrarı anlamı taşıyor. Belki bir farkla, o da 4+1’de Birleşik Krallık dışarıda bırakılmış olmasıdır.

Özetle üçlü yemekte gündem yok ancak muhtemel gündem resmi müzakereye geçmek için ortak zemin olup olmadığı; 4+1 toplantısına hem prosedür hem de içerik olarak nasıl bir hazırlık yapılması gerektiği; tarafların hassasiyetleri; tarih; ve görüşmenin yeri gibi konular ele alınacaktır.

4) Peki New York ziyareti sırasında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan BM Genel Sekreteri ile görüşmesi ertesinde ne dedi? “federasyon modeli dışındaki çözüm imkanlarının tarafların katılımıyla bir toplantıda ele alınabilir”. Tabi sayın Erdoğan gayrı-resmi toplantıda demedi ama federasyon dışındaki çözüm imkanları Kıbrıs Rum tarafı açısından sadece ve sadece gayrı-resmi toplantı formatında ele alınabileceği için o toplantı ancak gayrı-resmi formatta yapılabilecek.

5) Rum lider ise New York görüşmeleri ertesinde yakında sayın Tatar ile görüşmenin olacağını düşündüğünü vurguladı ama görüşmenin niteliğine dair net bir ifade kullanmadı. Ancak Rum lideri biraz da içerideki kamuoyu desteğini yitirdiği için olsa gerek “illa ki görüşme süreci başlasın” noktasını içeriğin de önüne geçecek şekilde o kadar bir öne çıkardı ki sonuçta üçlü yemek görüşmesi olacak olmasına ama gayrı-resmi. Ve orada kendisi tarafından federasyon konuşulurken Kıbrıs Türk tarafınca da iki devletli çözüm masaya konulacak. Hatta 4+1 toplantısı şekillendirildiği zaman orada federasyon dışındaki çözüm önerileri de masaya konulabileceği için o toplantıyı kabul etmesi Hristodulides için hiç de kolay olmayacak gibi görünüyor. “Ne olacak canım 2021 yılında Cenevre’de gayrı-resmi görüşme olmuş ve iki devletli çözüm de masaya konulabilmişti, Rum tarafı buna rızasını vermişti” diyebilirsiniz. Ancak unutmayalım ki o dönemde Kıbrıs Rum lideri sayın Anastasiades’ti ve Cenevre görüşmesine dönemin Rum Dışişleri Bakanı Hristodulides katılmamıştı.

Özetle iki devleti çözüm modelinin de federal model ile birlikte masaya konulabileceği, konuşulabileceği ve ortak bir zemin bulunamaz ise resmi görüşme aşamasına yine geçilemeyeceği bu kadar net ortada dururken Kıbrıs Rum lideri olarak Hristodulides bu 4+1 görüşmesini bu içerikle (gayrı-resmi dahi olsa) kabul etmekte zorlanabileceğini de not etmek lazım.

6) Buraya kadar bütün taraflar diplomasinin kendilerine tanıdığı inceliklerden ve özellikle gayrı-resmi görüşme formatından yararlandılar. Peki bundan sonra? Ortadoğu yangın yeri olmuşken, küresel aktörlerin dikkati oralara çevrilmişken ve pek çok ülke ABD seçimlerinin sonucuna odaklanmışken bu toplantılar (üçlü yemek ve 4+1) yapılacaksa bu toplantılarda; Ne konuşulacak?  Ne konuşulmalı? Çıkış yolu ne olabilir? Herkesin farklı şey anladığı iki devletli çözüm önerisi nasıl netleştirilebilir? İki devletli çözüm önerisinin altı nasıl doldurulabilir?”

Diğer Haberler