KıbrısManşet

Hukuk çevreleri ve örgütlerden ‘işkence yasağı’ vurgusu

Aleksander Satlaev’in yakalanmasının ardından kamuoyuna yansıyan görüntülerle ilgili ortak açıklama yapan, insan hakları ve özgürlükleri için mücadele eden örgütler, "Satlaev’in insanlık dışı muameleye tabi olduğu şüphesinin ortaya çıktı. Söz konusu şüpheler üzerine konunun bağımsız bir şekilde soruşturulması ve gerçekten işkence yasağına aykırı bir muamelenin olup olmadığının ortaya çıkarılması devletin bir yükümlülüğüdür" dedi. Örgütler açıklama ile işkence yasağına vurgu yaptı

İnsan hakları ve özgürlükleri için mücadele eden örgütlerden ortak basın açıklaması yaptı, Günlerdir aranan cezaevi firarisinin yakalanması ardından basına yansıyan görüntülerin, işkence ve kötü muamele yasağının tartışılmasına neden olduğu belirtildi.

Kıbrıs Türk Barolar Birliği, Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı, Mülteci Hakları Derneği, Kuir Kıbrıs Derneği ve Sivil Toplum İnisiyatifi’nin ortak imzasıyla yapılan açıklamada, işkence yasağının, kişinin vücut bütünlüğü ve vücut dokunulmazlığı hakkının ihlal eden ve diğer bütün insanlık dışı, zalimane ve onur kırıcı muamele ve cezaları içine alan, kayıtsız şartsız ve koşulsuz bir yasak olduğu vurgulandı.

“KKTC iç hukukunun parçası olan İşkence ve Diğer Zalimce, İnsanlık Dışı Veya Onur Kırıcı Davranış Veya Cezalandırmalara Karşı Sözleşme, Sivil ve Medeni Haklar Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde işkence yasağı, söz konusu sözleşmelerin denetim organları tarafından yalnızca işkence yapmama yükümlülüğü olmaktan öte, mağdurun şikâyeti olmasa dahi işkencenin soruşturulması ve cezalandırılmasını da kapsar şekilde yorumlanmıştır” denilen açılamada, bir kişinin, yasalar tarafından düzenlenen en ağır suçu işlemiş dahi olsa cezasını mahkemelerin verdiği ve verilecek olan cezanın insanlık dışı ve onur kırıcı olamayacağı kaydedildi.

Cezaevinden kaçtıktan sonra bugün yakalanan Aleksandır Satlaev’in basına yansıyan görüntülerinden insanlık dışı muameleye tabi olduğu şüphesinin ortaya çıktığı beliritlen açıklamada, “Söz konusu şüpheler üzerine konunun bağımsız bir şekilde soruşturulması ve gerçekten işkence yasağına aykırı bir muamelenin olup olmadığının ortaya çıkarılması devletin bir yükümlülüğüdür. Bunun yapılmaması ise işkence ve insanlık dışı muamelenin normalleştirilmesi ve bir sorgulama yöntemi olarak işkencenin kullanılmasına yol açar” denildi.

HUKUK ÇEVRELERİNDEN ÇEŞİTLİ TEPKİLER GELDİ

Sosyal medyadan açıklama yapan Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, polis tarafından yakalanan sanığın canının artık devlete emanet olduğunu ve bunun unutulmaması gerektiğini ifade etti.

Avukat Mine Atlı, “Evet ülke gündemini, ülke polisini, memurunu ve askerini meşgul etti, ancak firarinin kılına zarar verilmesinin adı ‘işkencedir diyerek, öyle saçını tutarak pozlar vermek ‘onur’ tablosu değil ‘utanç’ tablosudur” dedi.

Avukat Öncel Polili , “İnsanlık dışı muamele o kadar olağanlaştı ki, böyle bir muamele olabileceğine dair pozlar dahi vermekten çekinmiyor polis mensupları. Adam hapishaneden kaçmış olabilir, cezasını mahkeme verir başkası değil” dedi.

Avukat Aslı Murat sosyal medya hesabından paylaşım yaparak süreci değerlendirdi. Murat, “günlerdir aranan firari bu aksam yakalandı. Bu aşamadan sonra insan haklarına duyarlı bir devlet gibi mi davranılacağı yoksa işkence ve kötü muamele yasağı dahil tüm hakları hiçe sayan bir pratik mi geliştirileceği görülecektir. Basına yansıyan görüntüler maalesef ikinci şıkkın ağır bastığını göstermektedir, dedi.” Şu anda hastaneye götürülür olan şahsın İstanbul Protokolü dahil tüm insan hak ve özgürlüklerini gözeten sekilde muayene edilmesi ve hemen avukat hizmetinden yararlanma hakkı yerine getirilmelidir. Aksi uygulamaların hepsi, gözünü hırs bürümüş linç uygulaması ile sonuçlanır. İnsan haklari herkes içindir. Iskence ve kötü muamele yasağı, anayasamızda da korunan en temel insan haklarından biridir. Yaralanan adaleti. iyileştirmenin tek yolu budur diyen Murat, aynı zamanda, kaçışın tek sorumluluğu firariye ait olmadığını belirterek,  devlet de hesap vermelidir, dedi.

Avukat Tacan Reynar ise “PGM tutuklu bulunan kişiyi “yüksek güvenlikli” cezaevinde elinden kaçırdığı için, küçücük ülkede güvenliğimiz için kurulduğu iddia edilen ve her taraf “Kent Güvenlik Sistemi” yani “Mobese’lerle doluyken bulamadığı için, bulduğunda işkence sayılan ters kelepçe taktığı için, gösterdiği insan haklarına aykırı muamele için tebrik edilmeli mi? diyerek süreci ve fotoğraflara yansıyan görüntüleri eleştirdi. Reynar, mahkemenin sanığın davasını 2 yıldır bitirmediği ve böylece hakkında bir mahkeme kararı olmadığı için masum olabileceği ortada dururken,
feodal yargı mekanizmaları tarafından bu kişinin yargılanması, ona olabilecek en ağır ifadelerin kullanılması da tam Kıbrıs’ın kuzeyine yakışan bir durumdur, dedi. Reynar , gazete başlıklarına yansıyan manşetlerin işkenceyi savunur yanılgısına düştüğünü de belirtti.
Avukat Ayşe Öztabay sosyal medya hesabından şiddeti eleştiridi. Öztabay, şiddet ile alakalı gece gündüz farkındalık yaratmaya çalışıyoruz! Ne insana! Ne doğaya! Ne çocuğa Ne hayvana! Olmasın, olursa engel olalım deyip deyip duruyoruz! ifadelerini kullanarak,  evrensel değerler ve insan hakları en birinci hareket noktamız olmalıdır, dedi.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu