KıbrısManşet

Hükümet hala krizin farkında değil..

Küçük ve kol kola sarmaş dolaş yaşayan bir toplum olarak, ve üstelik sınırlı sağlık altyapısına sahip bir pozisyona iken bunu eldeki kısıtlı imkanlarla en verimli ve doğru şekilde kullanmak elzem haline gelmektedir ki sağlık konusunda herhangi bir kaotik durumla karşı karşıya kalmayalım..

Ülkemiz de salgın koşullarının dayattığı ikinci kez kapanma süreci sonunda bugün artık bütünüyle açılıma gidilmesiyle  birlikte, Türkiye’deki vakalarda yaşanan ciddi artış dolayısıyla da ülkemize Türkiye üzerinden gelişlerin devam etmesi, binlerce öğrencinin adaya gelmeye başlaması, bunun yanında 1 Nisan itibariyle kapalı turizm yöntemi esasında 3 günlük karantinasız ama kelepçe yöntemi ile ülkeye yine Türkiye’den bir ilgi olacağı ihtimalinin oldukça yüksek olması hasebiyle hepimizi bu döneme hazır hale getirecek olan ve en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyin aşı olduğunu ısrarla vurgulamaya ve toplumun bilgisine getirmeye bugün de devam ediyoruz.

Elbette bu ısrarın da nedenleri var.

Zira hükümetin aşı konusunda izlediği politika ve bu konuda yapılan açıklamalar kafa karıştıran birer söyleme dönüşmektedir.. Bu da haliyle toplumsal bir kaygı duymamıza sebebiyet vermektedir. Hiç kimse bir kez daha  devletin katkısı olmayan bir kapanmayı göze alamaz. Nitekim her iki kapanmada da devlet halkına yeteri kadar destek veremediği gibi birçok insanı da kaderine terk etmiştir.  Dolayısıyla madem kapanma sürecinde devlet halkına bakamıyor, o zaman kapanmayı gerektirmeyecek önlemleri almak durumundadır.

Bunun tek çaresi de elbette aşıdır..

Küçük ve kol kola sarmaş dolaş yaşayan bir toplum olarak, ve üstelik sınırlı sağlık altyapısına sahip bir pozisyona iken bunu eldeki kısıtlı imkanlarla en verimli ve doğru şekilde kullanmak elzem haline gelmektedir ki sağlık konusunda herhangi bir kaotik durumla karşı karşıya kalmayalım..

Zira bugün sağlık endişelerini kısmen de olsa ortadan kaldıramaz isek, ekonomik çarkların sürdürülebilir bir randımanla çalışmasını sağlayamayız.

O halde yapılması gerekenler bellidir.

Öncelikle kaynak yaratıp Türkiye ve Avrupa üzerinden daha çok aşı tedariki yapmak için girişim yapılması gerekiyor.

Bunun için uluslararası tanınmışlığı olan iki kurumumuz KTTO ve LTB üzerinden bu girişimler başlatılabilir..

Lakin maalesef bu konuda hükümetin yeterli çabasını göremiyoruz.

Oysa nasıl ki  ekonomik açılım için AB’nin tüzüklerini kullanıp en azından ekonomik alanda  bir açılım sağlıyorsak, aşı konusunda da bu açılımı sağlaya bilmeliyiz..

Elbette bunun için de etkili diplomasiye ihtiyacımız var. Çatışan, yıkan, kasıp kavuran değil, yapıcı ve sonuç alıcı yöntemlere yönelmeliyiz. Nitekim bilim insanlarının genel kanısı virüsün mutasyona uğradığı yönünde. Böyle bir dönem içinde bizim ülke olarak güvenli  aşıya ivedilikle ulaşmamız gerekiyor, Dolayısıyla bugünlerde yeniden hortlayan çağdışı sözde milliyetçilik anlayışı ile biz Avrupa Birliğinin vereceği aşıyı istemiyoruz , Güney Kıbrıs’tan gelecek aşıya ihtiyacımız yok demek gibi bir lüksümüz olmadığını herkesin iyice idrak etmesi gerekiyor. Hoş böylesi bir tavır sadece toplumun sağlığına yapılmış kötülükle sınırlı olmayıp, aynı anda ekonomiye de yapılmış yıkıcı bir darbedir.

İşte tam da sebeplerle ekonominin erken toparlanması, turizm ve eğitimin eski duruma dönmesi, diğer iş kollarının sürdürülebilir ticari faaliyetlerinin istikrar kazanması için tüm olumsuz fikirlerden kurtulup, ideolojik yaklaşımları bir tarafa bırakıp, siyasi kaygılardan arınıp Avrupa Birliği ile temasa geçip her bir KKTC yurttaşı için aşı talep edilmesi bir elzem ihtiyaç haline gelmiştir. Kaybedecek bir dakikamız kalmadı.. Sağlık  zaten halihazırda olan sorunumuz, bunun hemen akabinde  ekonomi  ve derken, işsizlik, eğitim! Bütün bunların üstüne şimdi bir de TL’nin döviz karşısında kaybettiği değerle daha da fakirleştik.Lakin hükümet böylesi kritik bir krizin içinde olduğumuzu hala idrak edebilmiş değil. Bunu Başbakan Ersan Saner’in “ Kurlar Düşüyor” ifadelerinden de anlamak mümkün.. Hal böyle olunca da hükümet odaklanması gereken sorunlara ilgi göstermiyor..

Bugün ülkede gıda yardımına başvuranların sayısı ciddi şekilde artıyor, bu bile tek başına ülkemizdeki ekonomik gidişatı anlatmaya yetiyor, esnaflar iş yapamıyor,1500 TL katkı almak için haftalardır bekliyorlar. Hükümet edenler maalesef Türkiye ile yapılan istişarelerde karşı tarafa ya durumu yeterince iyi anlatamadılar, ya da ülkede olup bitenin farkında değildirler. Haliyle Türkiye ile imzalanan protokol ülkedeki bu kötü gidişata çare olamıyor, zira belirlenen bir ihtiyaç önceliğine göre hazırlanmış bir protokol olmaktan çok uzakta  kalıyor..

Diğer Haberler

Başa dön tuşu