KıbrısManşetSiyaset

İktidar ve muhalefet tiyatrosu

Belediyeler konusu da alınan bir talimatın getirisi. Hükümet de bunu uygulamakla mükellef. Şimdi biz bunu yaptırmayız ettirmeyiz diyor muhalefet. Hoş uzun zamandır böyle diyor muhalefet edenler. Ve fakat bugüne kadar da yaptırmadıkları bir şey görmedik

Belediyelerin Sorunu sayılarında mıdır gerçekten?

Elbette değildir.

Görmezden gelinen sorun 51/95 Belediyeler Yasasıdır. Hani şu arşivlerin arasına konan.

Muhalefet bunu bilmiyor mu?

Bence biliyor.

Demokrasiyi oyuna çeviren düzen içinde seçimlerinde halka verilen sözlerin bir ehemmiyeti yok. Peki neden yok?

Çünkü siyasetçi muradına erince, yani seçilince konuşulanların hepsi havada asılı kalır ve zamanla uçup gider.

Gazı şişirilmiş bir balon gibi. muhalefete gelince onlar da bunu eleştirir durur.

Sanki olup bitenin farkında değillermiş gibi!

Sanki bu ülkede gerçekten demokrasi varmış da onlar da bunun üzerinden siyaset yapıyorlar mış gibi.

Oysa hepimiz yakın şahitleriyiz olup bitenin.

Kıbrıs’ın kuzeyinde başbakan ve hükümet Ankara tarafından atanır.

Bunun aksini kimse iddia edemez.

Dolayısıyla atanan hükümet Ankara’nın çizdiği rotadan başka hiçbir hareket alanı yaratamaz.

Ve fakat işin enteresan yanı muhalefet de tüm yapılanlardan başbakanı ve hükümeti sorumlu tutar ve sürekli eleştirir.

Belediyeler konusu da alınan bir talimatın getirisi. Hükümet de bunu uygulamakla mükellef. Şimdi biz bunu yaptırmayız ettirmeyiz diyor muhalefet.

Hoş uzun zamandır böyle diyor muhalefet edenler. Ve fakat bugüne kadar da yaptırmadıkları bir şey görmedik.

Hoş  son senaryoda da belediyeler var.

Hükümet, yerel reform konusunda çalışan Ad-Hoc komitesini dağıttı, yasayı çoğunlukta olduğu komiteye getirdi, şimdi orada görüşüyor. Yani anlayacağınız muhalefeti oyun dışına aldı.

Şimdi hedefine doğru yol alacak..

Muhalefet ise kızgın, hatta çok kızgın..

Ama hepsi o kadar.

İnanmışlar bir kere bu oyuna.

Üstelik rol almayı da kabul etmişler.

Şimdi bu senaryoya uymamak olur mu?

Olmaz. HP Başkanı Kudret Özersay’ı tutarsız tavırlarından dolayı  en çok eleştirenlerden biri oldum. Ve fakat hakkını teslim etmem gerekirse Sayın Özersay’ın sine-i millete dönme  kararı kesinlikle doğruydu, ha bu yeterli oldu mu?

Elbette olmadı zira sine-i millet kararı bir bütünlüğü sağlamadı. Haliyle yeterli de olmadı. Dolayısıyla burada zorlanması gereken uluslararası hukuk ve toplum içine dahil olmaktır. Bu başarılabildiği oranda toplumsal bir kazanıma dönüşecektir.

Yoksa her şeyin sanal olduğu  bu göstermelik ortamda yeniden tiyatro sahnesi kurup seçim yapmak aynı sistemin sığlığında  kaybolmaktan başka bir işe yaramaz. Ne diyor CTP Genel Sekreteri Sayın Erdoğan Sorakın :”Gayrı meşru yapının demokratik davranmasını bekleyemezsiniz”

Bu doğru mu? Doğru. Fakat burada CTP’nin sorgulaması gereken böylesi gayrı meşru bir yapının içinde ne aradığı ya da ne beklediği??

Nitekim ilgili yasayı geri çektirdik dediler zamanıyla, döndüler üstüne Ad -Hoc Komite de karar verilecek dediler..

Peki sonuç ne oldu?

Sıfır sıfır elde var sıfır.

Komiteden geçmeyecek dediler, nitekim  o da geçti. Şimdi meclisten geçmeyecek deyip duruyorlar. Hoş onun da çatır çatır geçeceğini göreceğiz.

O halde muhalefetin gayrı resmi dediği yapı içinde bütün bunlara zemin hazırlayan ve tüm yaşanan anomalileri

meşrulaştıranlar kimler oluyor?

Kısacası diyeceğim o ki; kriz ortamları derinleşerek zemin buluyor ülkede…

Dolayısıyla, muhalefet sürecin ortaya çıkardığı ihtiyaçlara yönelik topluma ışık tutacak başı çekecek yol göstericiliği üstlenmesi son derece hayati bir konudur.

Kaldı ki bu kaotik ortamın önüne geçmenin yolu belli ki sadece mecliste “evet-hayır” minvali içinde veya yargıyla durdurma uğraşı ile olacak gibi durmuyor. Haliyle bunların  beyhude bir çaba olduğunu artık kabullenmek gerekiyor.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu