KıbrısManşetSiyaset

Kalkınmayla birçok maddenin ilgisi yok

Belli ki sıkıntılı ve sancılı bir süreç bizi bekler. Zira ekonomik kalkınma ile yakından uzaktan ilgisi olmayan maddelerin Atatürk İlke ve İnkılaplarını benimsemiş tarihi boyunca laiklikten ödün vermemiş bir topluma bu maddeleri empoze etmek takdir edersiniz ki çok da mümkün görünmüyor

Kalkınmayla birçok maddenin ilgisi yok..

Protokolde iktisadi maksat taşıyan konular anlaşılabilir. Lakin ifade özgürlüğünün kısıtlanması, din işlerinin kurumsal yapısının güçlenmesi, vatandaşlık verilmesinin kolaylaştırılmasına ilişkin düzenleme, “Millet iradesinin yönetime en üst seviyede yansımasının önündeki engellerin kaldırılması konusunda gerekli tedbirler alınacak” vs. vs. deniyor.. Bütün bunların ekonomik kalkınma ile ne ilgisi var?

Bunu samimiyetle soruyorum zira ben de cevabı da izahı da yok.  Altına imza konduktan 36 gün sonra resmi gazetede yayınlanan protokolün sadece iktisadi bir amaç taşımadığını bundan anlıyoruz. Bu nedenle protokolün toplumsal bir zeminde çok tartışılacağı çok açık.

Zira altına imza atılan protokolün içeriğinde düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan,  “Devlet bekasının üstünlüğü” adı altında düşünceleri potansiyel tehdit olarak gören ve düşünceye ve ifadeye ceza  alanını genişleten değişiklikler öngörülmektedir.

Ceza Yasa’sında Şu değişiklik de dikkat çekiyor:

“Cumhurbaşkanına ve/veya Yasa ile  kurulmuş Devlete karşı,  nefret uyandırmayı ve/veya hoşnutsuzluk ve/veya soğukluk yaratılmasını kışkırtmayı ve/veya Cumhurbaşkanı ile Devleti aşağılamayı ve/veya küçük düşürmeyi ve/veya alay konusu yapmayı” ceza kapsamına almayı öngörmüşler. Benim ve benim gibi birçok insanın anlam veremediği ise şu; Bu protokolde mali düzenleme ve iktisadi yaşam ile hiç alakası olmayan bir sürü maddeler var.Ve maalesef bu maddelerin ekonomik kalkınma ile hiçbir ilgisi yok.

Elbette iktisadi alanda, kamusal alanda  yapısal anlamda yıllardır sorun teşkil eden konularda Türkiye’nin tecrübelerinden yararlanmanın hepimize faydası var. Sanırım bunda da hemfikiriz.

Kimse Türkiye ile işbirliği yapılmasın demiyor.. Bilakis Türkiye’nin iktisadi kalkınma ve kamusal alandaki tecrübelerine ihtiyacımız olduğu gerçeği önümüzde duruyor.  Ve fakat adına kalkınma planı diyerek, özgürlüklerin kısıtlanması, sendikaların faaliyetlerinin yasa ile engellenip  etkisiz hale getirilmesi, din işlerinin kurumsal yapısının güçlü ve devlet üzerinde etkili hale getirilmesi, vatandaşlık mevzuatının yeniden düzenlenip kolayca vatandaş olmanın yolunu açmanın hangi ekonomik akla katkı yaptığını bize kim izah edebilir?

Kimse edemez.

Dolayısıyla bu protokolün de öncekiler gibi uygulanma aşamasında Anayasa gereğince  hukuki bir boyutu olduğu da çok açık.

Belli ki sıkıntılı ve sancılı bir süreç bizi bekler. Zira ekonomik kalkınma ile yakından uzaktan ilgisi olmayan maddelerin Atatürk İlke ve İnkılaplarını benimsemiş tarihi boyunca laiklikten ödün vermemiş bir topluma bu maddeleri empoze etmek takdir edersiniz ki çok da mümkün görünmüyor. Kaldı ki  bu maddelerin birçoğunun Anayasa Mahkemesinden dönme ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Peki bu durumda protokolün bir tarafı olan Türkiye Cumhuriyeti yarın protokolde yer alan  şu şu maddeleri hayata geçirmediğinizden  mütevellit  taahhüt edilen kaynağı (para) göndermiyorum derse ne olacak?

Tabi ki para gelmeyecek!

Zira altına imza koydukları maddelerin bazılarının  bu ülkede hayat bulamayacağını bir türlü kavrayamadılar. Nitekim Türkiye’deki muhataplarına da yapamayacakları şeyler üzerinden boş taahhütler verdiler.. Bu protokol da maalesef onlardan biri gibi duruyor!

Diğer Haberler

Başa dön tuşu