KıbrısManşet

Koronavirüs salgınını siyasi avantaj olarak kullanmak ahlaksızlıktır

Eğer siz, bu zor günlerde, bu çaresizlik içerisinde, “hazır fırsatını bulmuşken, bir de hükümete giydiriverelim ve seçimi kazanalım” havasına olayı çekerseniz ki çekenler çoktur; o zaman işimiz tam anlamıyla “b.ktur!

İngiliz gazeteleri yazdı; BBC Türkçe de yayınladı…

Koronavirüs vakalarının hızla arttığı İngiltere’de hükümet, ulusal düzeyde sosyal mesafe önlemlerini yeniden sıkılaştırmaya yöneldi. Bilim insanları ise salgınla mücadele yöntemleri konusunda anlaşamıyor.

Bu satırlar yazılırken, Başbakan Boris Johnson, yeni tedbirleri açıklamak üzereydi ve “ikinci tam kapanış” da gündemdeydi…

İnsanlar, yeniden evlerinde çalışacaktı.

Haliyle, bir çok sektör “hiç çalışmaz” hale gelecekti ve batacaktı…

İş çevreleri, Başbakan Johnson ve Maliye Bakanı Rishi Sunak’a, “aman kapanmayalım, batarız” diye mektuplar yazıyordu.

-*-*-

Hatta bilim insanları da kendi aralarında çelişkideydi ve anlaşamıyordu…

BBC Türkçe’ye göre, bir grup bilim insanı hastalık karşısında daha dayanıksız olan 65 yaş üzeri nüfus ile belli hastalıkları olanların korunmasına odaklanmayı savunuyor. Diğer bir grup ise ulusal düzeyde, herkesi kapsayıcı önlemler alınmasının yararlı olacağını düşünüyor.

Yine BBC’ye göre, “farklı yaklaşımlar ve gerekçeleri dün hükümet ve baş sağlık danışmanına hitaben kaleme alınmış iki açık mektupta ortaya kondu.”

Hükümetin baş sağlık danışmanı Profesör Chris Whitty ile baş bilim danışmanı Sir Patrick Vallance Pazartesi günü televizyondan yayınlanan son ortak açıklamalarında, halkın davranışlarında önemli değişiklikler olmadığı taktirde virüsün yayılmasının çok hızlanacağı, vakaların ve ölümlerin artacağı uyarısında bulundular.

İki uzman önlemler sıkılaştırılmazsa şu anda günde 4 binli sayılara ulaşan günlük vaka sayılarının Ekim ayı ortalarında 50 binleri görebileceğini söylediler.

-*-*-

Bizde de durum belirsiz…

Dış turizm tamamen kapandı.

Üniversiteler sıkıntılı.

En az bir sene dayanmamız gerekiyor ki, bunun için tıpkı su olayında olduğu gibi, Türkiye’den boruların akışında sorun olmamalı!

-*-*-

Biz 1974 sonrasında ve öncesinde bu ülkeyi yönetemediysek; biz bu ülkede suyu hiç idare edemediysek ve tüm ülkenin su ihtiyacını, çok riskli deniz geçişindeki “kopabilecek”, “parçalanabilecek”, “tahrip edilebilecek” bir sisteme bağladıysak; “para” ihtiyacımızda da durumun farklı olmadığını görmemiz gerekir.

-*-*-

Evet, ne yapacağımızı bilemiyoruz!

Altyapımız felaket – rezalet!

Eğitim olayında, “uzaktan eğitimin” çalışmadığını net bir şekilde gördük.

Bir çocuk bile internete erişemezse; tek bir çocuğun bile aygıtı yoksa; o ülekde uzaktan eğitimden söz etmek, basil başına insanlık ayıbıdır.

-*-*-

Sendikalar bir alem!

Medyamız başka alem!

“Neden karantina uygulamıyorsunuz?” diye hükümete dalan medya, “karantinayı çalıştıramıyorsunuz” diye de eleştiri dizisini, tespih yapmış gidiyor.

-*-*-

“Barları kapatmadınız” diyen aynı medya, “baları kapattınız, insanlar aç” diye eleştiriyor.

-*-*-

Eleştirmesinler mi?

Elbette eleştiri olacak!

Ama bu eleştiriler “maksatlıysa”, hele hele seçim amaçlıysa, yine ortada insanlık ayıbı var demektir!

-*-*-

Evet, şu anda karantina uygulanıyor ve tek “virüs” kaynağımız olan Türkiye’den geliş durduruldu.

Bu söylemi, sanki birini suçluyormuşuz gibi kabul edip, “Rum tarafından gelmiyor mu; o kapıları da kapatın” diyenlere sadece gülümsüyorum, kusura bakmasınlar.

-*-*-

Neden Türkiye’den “pozitif” vakalar geliyordu?

Çünkü orada, kontrol dışı sahtekarlar, insanlara sahte “negatif belge” veriyordu; “hiç bir şeyim yok, turp gibiyim” diye düşünen kişi de KKTC’de pozitif çıkıyordu.

-*-*-

Başka bir yöntem deneyebilir miyiz?

Yani 7 ve 14 gün karantina dışında şansımız var mı?

Vardır!

Bunu da hükümet, bakanlık, kurullar düşünmelidir.

Ama şu anda, mevcut önlemlerle, ülkeye girişler kontrol edilirse, temaslı takibi küçük ülke olmanın verdiği avantajla “becerilirse” ki görüntü o yöndedir; bir kaç haftaya kalmaz, okullar da açılabilir,  barlar da, casinolar da, her yer de…

Ama “sadece biz bize”…

-*-*-

Bunun utanılacak, kızılacak, kavga edilecek bir yanı yok…

Efendim Türkiye’ye ayıp olmasın!

Şaka mısınız?

Ne ayıbı kardeşim!

Türkiye’de vaka sayısı arttıkça, şehirler arası ulaşım da engellenebilirdir!

-*-*-

Ama önce içimizin iyice “aklanması – paklanması” gerekiyor.

Peki oteller?

Zorda.

Casinolar?

Sıkıntılı tabii ki.

Üniversiteler?

Belirsiz!

-*-*-

Ama bu sadece bizde değil ki, Dünya’nın bir çok ülkesinde aynı!

Peki İsveç?

En başından İsveç gibi yapar mıydık?

Her şeyi normalmiş gibi sürdürebilir miydik?

“Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir; herkes kendi tedbirini alsın” diyebilir miydik?

Yapamazdık!

Diyemezdik!

Çünkü ne yazık ki ırkçılık gibi olacak ama biz İsveçli değiliz!

Çok cahiliz, saygısızız, demokrasiyi bilmiyoruz, insan haklarını umursamıyoruz…

-*-*-

Sendikalar ve devlet çalışanları, “rotasyon usulü çalışmayı” tartışıyor…

Evden çalışma şansı olanlar, verimlilik düşmeyecekse çalışabilirdir…

-*-*-

Ama bunların oturulup konuşulması, tartışılması, karara bağlanması gerekiyor.

Eğer siz, bu zor günlerde, bu çaresizlik içerisinde, “hazır fırsatını bulmuşken, bir de hükümete giydiriverelim ve seçimi kazanalım” havasına olayı çekerseniz ki çekenler çoktur; o zaman işimiz tam anlamıyla “b.ktur!

-*-*-

Kimse kusura bakmasın ama koronavirüs salgınının yarattığı ekonomik yıkımla ilgili olarak elbette hükümetin eleştirilecek kararları olacaktır!

Ama bunu “seçim avantajına çevirmeye çalışmak”, bu ülkeye hiç bir salgının veremeyeceği zararı vermektir.

Koronavirüs salgını tüm Dünya’da çok ciddi ekonomik yıkıma yol açmıştır…

Bizde de yaraları uzun süre kapanmayacak zararı söz konusudur.

Ama bunu seçim kazanma avantajına çevirmeye çalışmak, tarihin gördüğü ve göreceği en büyük siyasi ahlaksızlık olacaktır.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu