KıbrısManşet

Mizaha tahammülümüz yoksa…

Ne yazık ki bazı kimseler mizahtan korkarlar, tahammülleri de yoktur… Belki de zekaları buna müsait değildir. 

Fransız eğitimci ve filozof Andre Comte-Sponville “Büyük Erdemler Risalesi” adlı yapıtında, mizahın da bir erdem olduğunu söyler. Kendine dönük her ciddiyetin suçlu olduğunu, mizahın bizi bundan koruduğunu ve verdiği hazzın ötesinde, bu nedenle de çok değerli olduğunu anlatır. Mizahı ironiden ayıran yazar, ironinin bir erdem ya da mizah olmadığını söyler. Çünkü ona göre, ironi bir silahtır, kötü, iğneleyici, yıkıcı, yaralayan ve hatta öldürebilen bir gülmedir. Mizah ise ciddiyete son verir; üzüntüyü sevince, hayal kırıklığını komikliğe, ümitsizliği neşeye dönüştürür. Mizahta cesaret, büyüklük ve cömertlik vardır. Mizahtan yoksun olmak, cömertlikten, yumuşaklıktan, merhametten, alçak gönüllülükten, bilinç aydınlığından yoksun olmak demektir…

Tam da bu noktada yöneticilerin mizaha karşı verdiği sınavlar iktidarlarının gerçek gücünü belirler. Eleştirilmeye, dalga geçilmeye tahammülü olmayanlar, kendilerine biraz olsun takıldığınız da kızarak, sert davranarak tepki veren kompleksli insanlara benzer. Eğer gücünüzden eminseniz birazcık dalga geçilmeye kafayı takmaz, siz de güler geçersiniz. Ama değilseniz… Acınası bir durumda olabilirsiniz…

İzahı olmayan konuların ancak mizahı olur… Ve belli ki bu ülkede birileri mizahı unuttu… Mizahi ürünlerle halkla yöneticiler arasında eşitliğin kurulmasını, halkın yöneticilerden hesap sormasını, çarpıklıkların ifşa edilmesini hazmedemeyenler var… Toplumsal, örgütsel ve siyasal gerçeklikler, komik, aykırı, sıra dışı, umulmadık, satirik ve eğlenceli biçimde anlatılmasını kabul edemeyenler de… Demokrasinin tahammül etme sanatı olduğunu unutanlar da… Ne yazık ki bazı kimseler mizahtan korkarlar, tahammülleri de yoktur… Belki de zekaları buna müsait değildir.

Oysa çok demokratik olduğumuzu iddia ettiğimiz bu ülkede,  yöneticilerin karikatür sanatı da dahil, sanat eserlerine hoşgörü göstermesini,  kendilerine yöneltilen eleştirilere tahammül etmesini ve hatta bu eleştirileri bir denetim aracı olarak görmelerini gerektirmez mi?  Yoksa toplum olarak kocaman bir mizah dergisi olduğumuzun, topyekun bir şakaya dönüşü verdiğimizin farkında değil miyiz?

Unutmayalım… Hayatı mizahla ve sevgiyle yaşamak gerek. Çünkü mizah bir insanlık ölçütüdür…

Aristo’nun, “Gülmek insanın özüdür”

Moliere’in, “İnsan, güldüğü kadar insandır”

Scott Adams’ın, “Gülümseyiş, insanların aklını karıştırır”

Bertolt Brecht’in, “Mizahın olmadığı bir ülkede yaşamak kötüdür. Fakat çok daha kötü olan, mizahsız yaşayamayacağın bir ülkede yaşamaktır”

Aziz Nesin’in, “Gülümsemek; adaleti bozuk düzene, sessiz bir küfürdür… Gülümseyin!”

Hayrettin Ökçesiz’in, “Güç gösterenin gülünçlüğü gülenin cüretine bakar”

Nietzsche’nin, “İnsan o kadar acı çekti ki, gülmeyi yaratmak zorunda kaldı”

Aleksandr Puşkin’in, “Yüksek nitelikli komedya yalnız gülmeye dayanmaz ve çoğu tragedyaya yaklaşır”

Charlie Chaplin’in, “Felsefem özgürlüğe inanmaktır, silahım gülmektir, lisanım ise kalbimin sesidir”…

Sözlerini hatırlatarak,

Sevgiyle kalın…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu