KıbrısManşetSiyaset

Niye böyle oluyor?

Bu dayanaksız yaklaşımlar nedeniyle yıllardır bedel ödemekten, toplum olarak halk olarak çok yorulduk

Niye böyle oluyor?

Yine uluslararası bir etkinlik ve yine Rum tarafının girişimleri ile izolasyonlara hapsedilmiş bir halk!

Rumlar bunu sürekli ve sistemli bir şekilde her alanda yıllardır yapıyorlar.

Üniversitelerimizin uluslararası konferanslarından tutun da kültür, sanat, spor ve daha birçok alandaki etkinliklere Kıbrıs Türk tarafının  uluslararası olarak katılımını engellemeye yönelik girişimler yapıyorlar. Bu lobi faaliyetlerini Kıbrıs Cumhuriyeti özelinde diplomatik olarak da sürdürüyorlar. Bilhassa  KKTC’nin  ilanından sonra 1983 yılından itibaren başlayan süreçte  BM Güvenlik Konseyinin aldığı karar doğrultusunda bunu  541 ve 550 sayılı kararlara dayandırarak kendilerine bir meşruiyet alanı yaratmışlardır ve bu çerçevede engelleme girişimlerinde bulunmaktadırlar.

Ha bu girişimlerin hepsinde başarılı oldular mı?

Elbette hayır.

Özellikle üniversitelerimizin uluslararası alanda yürüttükleri çalışmalar içinde yer alan bilimsel ağırlıklı etkinlere engel olamadılar.

Bilim insanlarımız bugün dünyanın birçok yerindeki ilmi çalışmalara ve konferanslara katılıyorlar. Bunun yanında uluslararası camiada itibar gören müzik gruplarının, sanatçıların da Kuzey Kıbrıs’a gelip konserler verdiklerini biliyoruz.

Fakat buna rağmen izolasyonlara takılan etkinliklerimiz oldukça fazla.

Dolayısıyla burada mevzu  tamamen siyasi nedenlere ilişkilendiriliyor..

Burada da çıkan sonuç, Kıbrıs’ın bütünü siyasi sorun teşkil etmeye devam ettiği sürece, Rum tarafı da kendi siyasetine bağlı olarak Kıbrıs Türk halkına her türlü izolasyonu uygulamaya ve uygulattırmaya  devam edecektir. Elbette bu da yeni bir durum değildir; 1964’ten bu yana sürekli değişen konjonktürün  bir getirisi olarak maalesef böyle bir yapının içinde yaşamak zorunda bırakılıyoruz.

Bu  sadece Kıbrıs Rum tarafı özelinde bize uygulanan bir yaptırım değil, buna yasal dayanak buldukları BM Güvenlik Konseyi kararlarıdır. Bu kararlar meşrutiyetinde Kıbrıslı  Türkler yalnızlaştırılarak  uluslararası toplumun da izolasyonlarına maruz bırakılmıştır.

Tabiatıyla 1983’te bile bile neden bu kararların alındığını ve Kıbrıslı Türklerin  bu izolasyonlara neden maruz kaldığını düşünmek ve gelinen durumu iyi etüt etmek durumundayız.

Uluslararası toplumdan uzak, kopuk ve diplomasiden ilgisiz yaklaşımlarla bir şekilde siyaset yürütüldüğü sır değil!

Bu dayanaksız yaklaşımlar nedeniyle yıllardır bedel ödemekten, toplum olarak halk olarak çok yorulduk.

Bunu maalesef hala idrak edemeyen bir zümrenin kişisel çıkarları üzerinden ele aldığını üzülerek görüyoruz.

Fakat bugün bu argüman üzerinden kendimize hareket alanı yaratmanın hiçbir şekilde faydamıza olmayacağı da bilinmeyenli  bir denklem değildir. Bu politikanın sürdürülmesi durumunda üstümüzdeki izolasyonların  daha da etkin bir yaptırıma dönüşmesi sağlanacak. Dolayısıyla yapılması gerekenler vardır..

Belli ki sorunun devamı ve süregelen anlayışın bu  sorunun çözümüne uzak  olmasının ve Rum tarafını bir şekilde provoke etmeye yönelik bir siyaset izlenmesinin devamı bizi sürecin özünden uzaklaştıracaktır.  Biz uluslararası hukuka dahil olmak yerine  kendi benimsediğimiz bozuk sistemi meşrulaştırıp  konfor alanımızda kalmaya devam ettiğimiz sürece  uluslararası hukukta aleyhimize kullanılan argümanlara imkan yaratmış  olacağız. Haliyle yapmamız gereken süratle  uluslararası hukuka dayalı, hesap verilebilir ve adil bir  düzenin tesisi için çaba sarf etmektir..

Karşılıklı rencide etmenin, ya da provoke etmenin sürece sağlayacağı hiçbir katkı yoktur.

Kaldı ki biz onları, onlar bizleri provoke ettikçe, onlar kendi konfor alanlarını daha da güçlendiriyorlar. Bizler de belli bir kesime fayda sağlayan fakat çoğunluğun zarar gördüğü bu statükoyu daha da kalıcı hale getiriyoruz.. Bu da  toplumlar içinde bulundukları alanlara doğru ya da yanlış sıkı sıkıya sarılmalarını sağlıyor.

Oysa Kıbrıs’ta herkesin kazanacağı başka bir düzen mümkün.

Siyaseti, daha ileriye taşıyacak, daha çağdaş kazanımlar sağlayacak  değişim ve dönüşümü tesis edecek geniş kesimlere yayılan politikaların ortaya çıkarılmasıyla birlikte ülkemizde yeni bir düzenin mümkün olabileceğini iyice anlamamız gerekiyor. Öte yandan Kıbrıs’ın etkili 2 garantörü Türkiye ve Yunanistan ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi konusunda anlaştı bunun yanında  “Covid-19 aşı sertifikalarının karşılıklı olarak tanınması konusunda da  anlaşmaya vardılar. . Her iki ülke vatandaşları da çift aşı olmuş ya da PCR test sonuçları negatif olan olanlar, karşılıklı olarak ülkelerini ziyaret edebilecekler.”

Ne kadar güzel bir anlaşma.

Aklın yolu bu.

İşbirliği yardımlaşma ve kalkınma.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu