KıbrısManşetSiyasetToplum

Rahvancıoğlu: Sosyal devlet mekanizmalarını yeniden inşa etmeliyiz

Bağımsızlık Yolu Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu kamunun giderek geriletildiği bir çağda yaşadığımızı dile getirerek neoliberal kapitalist anlayışın hakim olduğunu belirtti

Bağımsızlık Yolu Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu kamunun giderek geriletildiği bir çağda yaşadığımızı dile getirerek neoliberal kapitalist anlayışın hakim olduğunu belirtti.

Rahvancıoğlu, bu bakış açısını “Kamuyu küçülterek, insan hayatına dokunan her alandan geri çekip bunun yerini şirketlerin doldurması ve kamuya yapılması gereken yatırımın teşviklerle şirketlere aktarılması” olarak açıkladı.

Bu yaklaşımla kamunun giderlerinin kısıldığını ve gelirlerinin ortadan kaldırıldığından bahseden Rahvancıoğlu, kamu üretimden çekildiğinde gelir kaynağı olarak geriye vergi kaldığını aktardı.

Rahvancıoğlu, vergilerin dolaylı ve doğrudan vergiler olarak ikiye ayrıldığına değinerek doğrudan vergi alınmadığında KDV gibi dolaylı vergileri halktan alarak kaynak yaratıldığını ve doğrudan vergilerdeki yaratılan boşluğun bilinçli bir şekilde patronların kazanması ve zenginin daha fazla zenginleşmesi için yapıldığını anlattı.

Rahvancıoğlu, bütçe açığı konusunu “Kamuyu yönetenlerin bu konuyu kamunun sırtında bilinçli olarak bir kırbaç gibi tutması ve tek para kaynağı Türkiye’dir, para nasıl gelirse gelsin düşüncesine zemin açmak” şeklinde değerlendirdi. Bu durumun düzgün bir vergi sisteminin olmamasından kaynaklı olduğuna dikkat çeken Rahvancıoğlu, “Bağımsızlık Yolu olarak yıllardır söylüyoruz bu ülkede kaynak var” ifadesini kullandı.

“Sosyal Devlet mekanizmalarını yeniden inşa etmeliyiz”
Rahvancıoğlu, asgari ücretin belirlenmesi konusunda, İşverenler Sendikası Başkan Yardımcısı Metin Arhun’un temsil ettiği kesimin çıkarlarını maksimize etmeye çalıştığını ve yapılan her şeyin oyalama, süreci germe, masayı dağıtma olduğunun altını çizdi.

Ocakta belirlenecek asgari ücretin emekçinin eline anca şubatta geçeceğini ekleyerek gecikmenin sadece patronlara yaradığını ve bunun bilerek yapıldığını söyledi.

Rahvancıoğlu, Metin Arhun’un “Asgari ücretin sürekli konuşulmasından rahatsızız” söylemine katıldığını ifade ederek “Özel sektör çalışanlarının temsil edilmediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndan, Metin Bey gibi insanların patavatsız söylemlerinden, asgari ücretlinin geçimini etkileyecek paranın onların kaygısını çekmeyen kişilerin olduğu bir komisyon tarafından belirlenmesinden ve her defasında tartışılmasından biz de rahatsızız” dedi.

Bu tartışmanın bitmesi gerektiğine dikkat çeken Rahvancıoğlu, 2018 yılından beri Bağımsızlık Yolu olarak Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun lağvedilmesi, asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesi ve iki ayda bir eşel mobil sisteminin tekrar geri getirilmesi gerektiğini savunuyoruz dedi.

Asgari ücret en düşük kamu maaşına eşitlenince bütün sorunların çözülmeyeceğine değinen Rahvancıoğlu, bu yöntemin en adil, kamu ve özel sektör çalışanlarının arasında yaratılan ayrımı gidermek ve en acil şekilde bu meselenin gündemden çıkabilmesin sağlayacak yöntem olduğunu söyledi. Rahvancıoğlu, kalıcı çözümün sosyal devlet mekanizmalarının yeniden inşaat etmekten geçtiğini ifade ederek İstatistik Kurumu’nun yayınladığı Hane Halkı Bütçe Anketine göre halkın en çok para harcadığı 5 kalemin beşinin de sosyal devletin asli yükümlülükleri olduğunun altını çizdi. Devlet sadece yükümlüğü olduğu kaliteli eğitim ve sağlığı ücretsiz olarak sağlasa hane halkı bütçesine %10’luk bir kısmın kalacağını ekledi.

“Emek dünyası yaratmamız lazım”
Rahvancıoğlu, sermaye düzeninin kendi içinde yolsuzluk yapmama gibi bir ahlakı olmadığını söyleyerek karşılıklı denetim mekanizmalarıyla belirli dengeler kurulduğu zaman yolsuzluk ortan kaldırılabilir dedi.

Kapkaçcı bir düzende yaşadığımızı dile getiren Rahvancıoğlu, ne sermayenin ne devleti yönetenlerin orta veya uzun vadeli yatırımlarla ilgili hiçbir projesi yoktur dedi.

Rahvancıoğlu sermayenin ve hükümetin karşılıklı olarak birbirine bulaşmadığını ve iki tarafın da bol bol yağmalayacak zenginlik ve emek bulabildiğini söyledi. Çıkış yolunun, iki unsuru zapturapt altına alacak güçlü bir emek hareketine dayalı örgütlü emek hareketinin, sermaye dünyasının karşısına almasından geçtiğini aktardı.

Rahvancıoğlu, “Piyasadan elde edilen karı, teknolojik yatırım, alt yapının ilerletilmesi inovatif teknolojilerin geliştirilmesi gibi noktalara yönlendirerek ya tekrardan piyasaya döndürüp verimliliği artırırsınız ya da o parayı üretime dönmeyecek şekilde lüks tüketime harcarsınız.” dedi.

Altta kalanın canının çıktığı bir düzen kurulduğundan bahseden Rahvancıoğlu altta kalanın her zaman emekçiler olduğunu belirtti. Emekçilerin farklı farklı yerde örgütlenmesinin önemine değinerek, “Bir emek dünyası yaratmamız lazım.” dedi.

“Yabancılara mal satışı inşaat sermayesinin çıkarlarını arttırmaya yönelik bir politikadır”
Emlak patlamasını muhaceret politikasından ayrı düşünmemiz gerektiğini ifade eden Rahvancıoğlu, 2018 yılında TL’nin döviz karşısında değer kaybetmesiyle dörtlü koalisyon hükümetinin ‘yabancılara konut satışının ikiye çıkarılması’ kararı aldığını bu şekilde devletin kendinin ve müteahitin sorununu çözdüğünü hatırlattı. 2018’den bu yana bu politikanın derinleşerek devam ettiğini ekledi.

Rahvancıoğlu yabancılara mal satışının inşaat sermayesinin çıkarlarını arttırmaya yönelik bir politika olduğunu söyleyerek ülkenin konut-emlak politikalarının belirlenmesi anlamında bütünlüklü sosyolojik bir yaklaşım ortaya konması gerekir dedi.

Bir sorun varsa ve tartışmasız gözle görülüyorsa, herkes rahatsızlığını dile getiriyorsa o konu hakkında birilerinin rant sağladığını belirten Rahvancıoğlu, o birilerini tespit etmeden sorunun çözümüyle ilgili adım atılamayacağını söyledi.

Rahvancıoğlu, halkın günümüz koşullarında ev alamamasından ve kirasını bile ödeyemeyecek durumda olmasından bahsederek, kamu eliyle yapılan ‘toplu konut projeleriyle’ halkın konut sahibi olabileceğinden bahsetti.

“Hedef konmadan verilen mücadele bir yere varmaz”
Rahvancıoğlu, 27 Ekim için CTP’nin talebini kendi organları tarafından değerlendirdiklerini ve somut hedefler net bir şekilde ortaya konmadığı, ortada belirli bir program olmadığı için destek vermediklerini açıkladı. ‘Hedef konmadan verilen bir mücadelenin herhangi bir yere varmayacağını düşündüğümüz için katılmadık zaten mücadelenin devamı da gelmedi.’ dedi.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu