KıbrısManşet

Recep Tozanlı: Ülkedeki sıkıntıları ortadan kaldırmak için, Kıbrıs meselesinin çözümüne gerek olmamalıdır!

Hem gübre dökülen tarım arazileri, hem seks endüstrisinin gece kulüpleri, hem altyapısız sanayi bölgesi, hem de yerleşim yeri!

 Yasalar neden çok önemlidir?

Veya şöyle söyleyeyim; disiplin ve planlamanın önemini hiç düşündünüz mü?

Peki, KKTC’de “liberal sistem” ve “komünist sistem”i tartışmayı hiç denediniz mi?

-*-*-

Nereden mi çıkardım bu soruları?

Ülkenin tüm gerçeklerinden tabii ki!

-*-*-

“KKTC bir turizm ülkesi olacak” dedik!

Veya, “üniversiteler ülkesi KKTC” diye slogan attık değil mi?

Peki, aynı zamanda bu küçük coğrafya, çok önemli bir tarım ülkesi değil mi?

Hayvancılık da yapmıyor muyuz?

Büyükbaşından, küçükbaşına!

-*-*-

Size bir soru sormak istiyorum: Alayköy – Yılmazköy – Kanlıdere üçgeninde KKTC’nin hatırı sayılır önemde eğlence sektörü yatırımları var değil mi?

Evet, gece kulüpleri!

Aynı bölgeye her sene bu dönemlerde tonlarca hayvan gübresi döküldüğünü de biliyoruz değil mi?

-*-*-

Bir yasal düzenleme, bir plan, bir proje gördünüz veya okudunuz mu?

Bırakın eğlence sektörünü; aynı yere sanayi bölgesi de inşa etmedik mi?

O’nu da geçtim, imara da açmadık mı aynı bölgeyi?

Hem gübre dökülen tarım arazileri, hem seks endüstrisinin gece kulüpleri, hem altyapısız sanayi bölgesi, hem de yerleşim yeri!

Bir arada!

“Welcome to TRNC and have a nice day” diyeceğim, kızacaksınız!

-*-*-

Çok küçük bir köydür Yeşilırmak!

Ve ekmeğini tarımdan kazanır!

Ama, bu ülkenin aynı zamanda oldukça popüler bir de ufak sahilciği bulunmaktadır.

Çok şahane restoranları, piknik yeri ve varını yoğunu otel yapmaya adamış bir kaç aile…

Tamamen plansız, tamamen programsız…

Tarımı ve aynı zamanda küçük çaplı turizmi birlikte götürmeye çalıştığımız için; örneğin sinek krizinin önüne geçemiyoruz!

-*-*-

Kimsenin aklına, gübreyi işleme zorunluluğu gelmez mesela!

Eskiden “fışgı” dediğimiz havan pisliği, hima usulle toplanıp, iğrenç kokular yayarak bahçelere – tarlalara fında edilmemeli!

Anlamayanlar, anlayanlara sorabilir ne demek istediğimi!

Gübre, çiftlikten alındığı gibi dökülür; sinekler etrafı sarar.

Tarım yapan sorunsuz, turizm yapan batar!

-*-*-

Ne mi yapmak lazım?

Yasalarla, o gübrenin, çevreye sıfır zarar verecek şekilde işlenmesini sağlamak lazım!

-*-*-

Yine Yeşilırmak’tan bahsedelim…

Köylülerin arzusu ve baskısı ile yıllardır eksikliği hissedilen balıkçı barınağı inşaatı için ilk kazma vurulduğu anda, başka bir grup köylü, “vaaay çevre katlediliyor” diyebilir!

Demiştir de!

Çünkü “imar planı” veya “inşaat planı” ya da adına ne hasba derseniz deyin; bu ve buna benzer sıkıntılar yaşanmaması için şarttır.

(Haa bu arada ekleyeyim, yapanlar sağ olsun, ben yapılmasından yanayım)…

-*-*-

Başka ülkelerde nasıl mı olur?

Başka ülkeleri bilemem ama mesela İngiltere’de, bir bölgeye, bir mahalleye bir inşaat veya evinize tek bir göz oda ya da tek bir kat çıkacağınız zaman, bundan etkilenmesi olası tüm komşuların yazılı görüşü talep edilir.

Sonra izin verilir.

Yasal sorun varsa aşılır!

-*-*-

KKTC’de bir çok yol inşaatı neden durdu biliyoruz değil mi?

Kamulaştırma sorunundan dolayı durdu!

Çünkü önceden plan yok, proje yok, hazırlık sıfır!

-*-*-

Komünizm ve liberalizm nereden mi çıktı?

Yazının en başında sormuştuk yok!

Efendiler, hanımefendiler; sevgili dostlar; komünizm, bizimkisi gibi küçük ve temeli çok sağlam olmayan devletler için, öteki tüm sistemlerden çok daha iyidir.

Daha disiplinlidir, daha otoriterdir, daha planlıdır ve kesinlikle daha hesaplıdır da ondan!

Hadi korkmanıza gerek yok; ama devletin çok daha etkin olduğu ve yasaların çok ciddi ağırlığının bulunduğu muhteşem projeler, muhteşem planlar ve disiplinli denetim; plansız, programsız, denetimsiz; bizimkisi gibi “ganimetçi anlayışlardan” çok daha muhteşemdir!

Dediğim budur!

-*-*-

Bir örnek daha vereyim…

Doğancı’ya tüccar ya da toptancı gelir…

Satın alacağı ürünün fiyatı belli değil…

Keyfi uygulama söz konusu…

Toptancılar, baklanın, karpuzun, kavunun fiyatını asla belirlemez…

Üretici en mağdur halkadır bu sistemde…

Elbette toptancıya da sorsan, marketçiden şikayet edecek!

Neden?

Çünkü KKTC kuruldu kurulalı, bu sorunu çözeceklerini iddia edenler, sadece siyaset yapmış, başka bir şey yapmamıştır.

-*-*-

Doğancılı üretici diyor ki, “Toprak Ürünleri Kurumu da tüccar gibi davranır.”

Peşin paraya patates satar.

Ne bir plan var, ne bir program.

Ama üretici peşin paraya almak zorunda olduğu patatesi satamazsa ne olur?

Batar…

Ne bir sigorta sistemi vardır; ne de ciddi anlamda planlanmış, çok uzun vadeli, düşük faizli tarım kredisi olayı…

-*-*-

Ülkede en büyük üretici devlet memurları ve emeklilerdir…

Süpermarket işletmecisi polis var bu ülkede!

Peki gerçek çiftçi kimdir?

Patates tohumu örneğin üreticiye mi daha kolay verilmelidir yoksa devlet memuruna mı?

Toprak Ürünleri Kurumu, memur üreticiye patates verirken kota koyamaz mı?

Koymaz!

-*-*-

Ata’dan kalan tarla yanında, Rum’dan kalan tarlalar da var…

Memur, hakkı olmasa bile, yakını adına Rum arazisini “hali” diye kiralar, yüz dönüm eker; gerçek çiftçi ne yapar?

Ata’dan kalma 20 dönüm arazide batar.

-*-*-

Pandemi de sebep oldu; ülke kaçak işçi doldu.

Bir çok memur üretici, bu kaçak işçileri “sigortasız, yatırımsız” çalıştırır.

Gerçek üretici, yanında çalışanın her türlü sosyal güvenlik hakkını yatırır…

Çok ciddi sorun söz konusu ve içinden çıkılması gün geçtikçe güçleşiyor!

Çünkü denetim de yok!

-*-*-

Üretici Recep Tozanlı ile sohbet ediyoruz, anlatıyor, anlatıyor…

Bakın neler söylüyor:

“Ayağam, senin da her gün yazdığın gibi, Kıbrıs meselesi, evet bu ayın sonuna kadar çözülmelidir; bunu can-ı gönülden isteriz ama bu aktardığım sıkıntıları ortadan kaldırmak için, o beytambal Kıbrıs meselesinin çözümüne gerek olmamalıdır!”

Diğer Haberler

Başa dön tuşu