EğitimGenelManşetSağlıkYaşam

Savaş ya da kaç

Bazı bireyler ise kendi inançlarına sahip topluluklara sığınmayı faydalı bulabilir. Bütün bu yöntemler sayesinde başkalarından elde edilecek destek, bireyin alkol veya uyuşturucu kullanımı gibi sağlıksız başa çıkma yöntemlerine yönelmesini engelleyebilir. Unutmayalım ki  şartlar ne kadar kötü olursa olsun sağlık her şeyden önce gelir. Kimse kendimizden daha değerli olamaz

Son iki yıldır dünya gündeminde yer alan en önemli başlık şüphesiz Corona virüstür.. Konu ile ilgili hepimiz çeşitli kaynaklardan bilgi alıyor, bu bilgilerin ışığında gelişmeleri takip ediyorken bununla birlikte bizi ülke olarak büyük bir çıkmaza sürükleyen ekonomik kriz  ve yaşanan tüm olumsuz gelişmeler çaresizlikler ortama hakim olurken, konunun çekirdeğinden biraz daha uzaklaştığımızda insan doğasının böylesine büyük bir stres karşısında neler yapabildiğini görmek hayretle karışık bir hayranlık hissetmemize neden oluyor. Bunun arkasındaki mekanizma, insan doğasının temelindeki en önemli tepki “savaş ya da kaç” mekanizmasıdır.

Kaç ya da savaş tepkisi ilk olarak Walter Cannon tarafından keşfedilen bir biyolojik reaksiyon. Bu tepkinin öğrenilmiş olması gerekmez, canlı doğuştan bu özelliği taşıyarak yaşar. Ani bir stresi tetikleyen bir durumla karşılaşıldığında, vücut adrenalin, noradrenalin ve kortizol salgılar.

Kalp atışları yükselir ve kan organlardan kaçma ya da savaşmayı sağlamak adına doğrudan kollara ve bacaklara iletilir.

Tüm vücut strese karşı bir tepki vereceğinden, düşünme ya da bağışıklık gibi vücudun diğer işlevlerine daha az enerji harcanır. Ancak bugün “kaç ya da savaş” tepkisi günümüz toplumlarında çeşitli fizyolojik ve psikolojik sorunlara da neden olabiliyor. Modern insanlar “kaç ya da savaş”  tepkisinin işe yaramayacağı çok yüksek seviyelerde strese maruz kalıyorlar. Kötü ekonomi, politik istikrarsızlık, evlilik çatışmaları, iş sorunları gibi çeşitli konulardaki zorluklar tekrar eden bir biçimde “kaç ya da savaş” tepkisini etkinleştiriyor. Bu tepki kronik olarak etkinleştirildiğinde de insanlar zayıf bağışıklık sistemi gibi sağlık sorunları yaşıyorlar. Ayrıca bu tepkilerin  travma sonrası stres bozukluğu gibi sorunlara da neden oluyor. Peki travma sonrası stres bozukluğu nedir ? Travma sonrası stres bozukluğu kişiyi aşırı korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik yaratan, çoğu kez olağan dışı ve beklenmedik bir şekilde gerçekleşen olayların tetiklediği bir ruhsal travma ya da ruh sağlığı durumudur. Travma sonrası stres bozukluğu işte, ilişkilerde, sağlıkta, günlük aktivitelerden alınan keyifte yani kısaca bireyin tüm hayatında bozukluklara neden olabileceği gibi diğer akıl sağlığı sorunları ile karşı karşıya kalma riskini de artırabilir.

Bunlar arasında başlıca anksiyete ve depresyon, alkol ve uyuşturucu kullanımı ile ilgili bozukluklar, intihar düşünceleri ve eylemleri ile yeme bozuklukları sayılabilir. Zamanında bu durumla ilgili yardım ve destek almak, normal stres tepkilerinin ağırlaşarak kötüleşmesini ve travma sonrası stres bozukluğuna dönüşmesini engelleyebilir. Burada ihtiyaç duyulan yardım ile destek bireyi dinleyecek ve kendisine rahatlık sağlayacak aile üyelerine ve arkadaşlara yönelmek anlamına gelebilir. Kısa süreli bir terapi için psikolog veya psikiyatriye başvurulması gerekebilir.

Bazı bireyler ise kendi inançlarına sahip topluluklara sığınmayı faydalı bulabilir. Bütün bu yöntemler sayesinde başkalarından elde edilecek destek, bireyin alkol veya uyuşturucu kullanımı gibi sağlıksız başa çıkma yöntemlerine yönelmesini engelleyebilir. Unutmayalım ki  şartlar ne kadar kötü olursa olsun sağlık her şeyden önce gelir. Kimse kendimizden daha değerli olamaz.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu