KıbrısManşet

Siyah egemen sporlar

Basketbolda da Siyah'ın Beyaz’a karşı durdurulamayan yükselişi devam ediyor ve bu süreçte siyah egemen sporlar keyif vermeye devam ediyor

Okullar, kulüplerin sporcu kaynağına ilişkin nitelikli insan gücü sağlaması konusunda iddialı olmalı ve bu iddianın temelinde de kısa süreli spot organizasyonlar olmalı. Neyse, Netflix işi bir basketbol belgeseli izledik geçen. Bizi taa 1982’nin bahar aylarına götürdü ki o yıllarda Gelibolu İlkokulu olarak şampiyon olmuştuk sevgili ve de özlemli dostlarla.

İhtiyar delikanlılarla zaman zaman buluşur ve o maçları anarız zevkle, şevkle ve de hasretle. O yıllardan günümüze çok sular aktı; Ortaköy Akar Gazinosu’ndaki alabalıklara çörek atardık. Tantin’in hamamı dolar taşardı o zamanlar. Pişmiş aşa su katılmazdı o dönemlerde. Muz zengin meyvesiydi, birçoğumuz bahçelerdeki aşırma mandalinalara tâlim ederdik. Lahmacun ve çiğ köfte zevkimiz de yoktu o dönemin eski Girne Limanı’nda.

Dondurma mı? Sadece Resa’da bulabilirdik, bir de Londra Pastanesi’nden. Gato veya tramisu yerine şarlot tatlısı veya ekmek kadayıfı vardı daha o yıllarda. Çek ve senet kullanmazdı büyüklerimiz o dönemlerde sadece sözleri senetti. Kapılar kilit kilit üzerine kapanmazdı. Komşuluk hat’rı tabii ki de vardı.

Mustafa Özsoy ve Songuç Kürşad “Oyna GG” şeklinde Kıbrıs Federasyon Kupası’nı henüz kaldırmışlardı. Sahillerimiz Bakanlar(!) Kurulu kararlarıyla daha peşkeş çekilmemişti o zamanlarda. Yoğurtlar süt tozndan değil saf sütten yapılırdı. Raleigh marka üç vitesli bisikletlermizle gezerdik ayağımızdaki Esem veya Mekap marka ayakkabılarla kırmızı başlı avlamaya çalışırdık. Ailecek Arasta ve Ortaköy Halk Fırını arasına sıkışmış bir’gezi turumuz vardı o yıllarda. Daha ileriye geçilemezdi. Geçilse de ayda bir denize gidilirdi ma’aile.

Muhteşem Yakın Doğu Üniversitesi yoktu o zamanlar. Koçero Tepeleri denirdi şu anda binlerce gencin eğitim, öğretim ve yönetim sürecine tabi tutulduğu bu bereketli bölgeye, Allah bereket versin. İşte, o yıllarda bir sabah kalktık ve TRT ekranlarında Beyaz Gölge adlı dizinin fragmanını izledik. Ülkemizdeki basketbolun milâdı işte o diziydi. Dizide başrolde Ken Howard; Ken Reeves adlı beyaz bir profesyonel basketbol oyuncusunu canlandırıyordu. O zamanlarda ırkçılık zeminde siyah ve beyaz ayrımı vardı ki bu zamanlarda da var.

Örneğin NBA takımlarından Los Angeles Clippers’ın Baş antrenörü Doc Rivers, ABD’de Jacob Blake’in polisler tarafından öldürülmesi ve ırkçılık hakkında konuşmuştu. Konuşması sırasında gözleri dolan Rivers, “Hangi yüzle korkularından bahsediyor bu Cumhuriyetçiler? Bizi sevmeyen bu ülkeyi neden seviyoruz?” demişti. E başka? Geçtiğimiz Ağustosta NBA oyuncuları, siyahi kesime yapılan ırkçılık olaylarına tepki çekmek için boykot kararı aldı. ABD’deki tarihi boykot sadece NBA’le de sınırlı kalmadı, ülkede 3 ulusal ligde daha maçlar oynanmadı. Sonuç mu? Basketbolda da Siyah’ın Beyaz’a karşı durdurulamayan yükselişi devam ediyor ve bu süreçte siyah egemen sporlar keyif vermeye devam ediyor.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu