ManşetSpor

Spordaki din ve vicdan meselesi

İsteyen farzları yerine getirir, isteyen yan gelip yatar a dostlar. Sonuçta paşa gönlümüz bilir değil mi? Sonuçta tüm artılarımız bir kefede, eksilerimiz ise diğer bir kefede

Vicdan mı? Her sabah aynaya baktığımızda karşımızdakine hesap veririz ya, işte orada vicdanla muhasebe başlar sabah sabah. Bu durumda vicdan için; Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bildiren gerçek ve tek ahlak hocasıdır’ dersek olmaz mı? bal gibi olur. Buna bağlı bir vaziyet daha var; O da vicdanî red meselesi; Bir bireyin politik görüşleri, ahlaki değerleri veya dinsel inançları doğrultusunda zorunlu askerliği reddetmesi değil mi?

Vicdan meselesine bağlı ne var? Din var! Din; özetle inanç ve de buna bağlı kurallar ve de değerler bütünü değil mi? E bu da tamam. Başka? Bunların bir de özgürlük vaziyetleri var ya; din ve vicdan özgürlüğü; “Toplumdaki herkes özgür bir şekilde istediği dinin vecibelerini yerine getirebilir” der birçok anayasa da. “E bu anayasal hak ile spor arasındaki bağlantı nedir be gâvvole” demeyin lütfen. Çok âlâkası var pekâlâ.

Bir defa Allah ile kulun arasına hiçbir Allah’ın kulu giremez. Hiçbir günahı da Allah’ın bir kulu çıkaramaz. Kendimiz eder, kendimiz buluruz hep. Sonuçta ne ekersek onu biçeriz. Hayat böyle bir döngü içerisinde mi? Evet. Örneğin oruç tutanlar cennetteki Reyhan Kapısı’ndan içeri girip bir diğer cennet bahçesinden faydalanacaklarmış din bilimcilere göre.

İsteyen farzları yerine getirir, isteyen yan gelip yatar a dostlar. Sonuçta paşa gönlümüz bilir değil mi? Sonuçta tüm artılarımız bir kefede, eksilerimiz ise diğer bir kefede. Terazi nereyi gösterirse onu yaşarız, tıpkı din ve halen sebep-sonuç ilşkisi pek de keşfedilemeyen vicdan meselesi gibi. İsteyen inanır, isteyen inanmaz. Veya en azından inanmadığına inanır birileri. Bu durum anayasal bir hak. Herkesin dini de, îmanı da kendine değil mi!

Kumar, uyuşturucu, alkol, hırsızlık, haylazlık, aymazlık ve zorbalığın kol gezdiği bir dünyada, bebelerimizin birkaç sûre öğrenip okumasının kime ne zararı var Allah aşkına. Tabiî eğitmenlerinde tasavvufun da olması koşulu aranmalı mı? E zannımca evet.

Spor dünyasında hep örnek aldığımız teknik direktör Jose Mourinho, futbolcular Sergio Ramos ve Wayne Rooney, basketbolcular Paul Gasol ve Cobe Braynt veya eski bisikletçi Lance Armstrong ve son şampiyon Chris Froome, eski boks ustaları Muhammed Ali ve Mike Tyson sürekli olarak din bilginlerinden terapi dersleri alıyorlarmış. Bunlarla birlikte Katalanların mâbedi Camp Nou Arena’da futbolcu soyunma odalarına bitişik bir de ibadet amaçlı küçük bir kilise var. Adamlar gerek maç öncesi, gerekse maç bitiminde veya gol esnasında ha bire sağlı sollu istavroz çıkarmaya dursunlar, bu durum bizde olsa dinci diye kapının önüne koymakla kalmaz, bu süper yetenekleri bir de fişleyerek afaroz ederdik.

Bizler din işlerini tartışaduralım, Avrupa Birliği ve Amerika’da bu konular üzerinde sporcu performanslarını arttırma amaçlı kürsüler kuruldu. Sonuçta spor endüstrisendeki performans yönetiminde de bir din ve vicdan meselesi var artık. Âmin.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu