Eski Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) Müdürü Emir Ersoy, kurulduğu yıllarda imkansızlıklardan dolayı emekleyen Türk Ajansı Kıbrıs’ın (TAK) dev adımlarla ilerleyerek bugünlere geldiğini vurguladı; TAK’ta “dedikodu değil doğru dürüst, düzgün” habercilik yapıldığına işaret etti.
TAK’ın hem kamuoyunu bilgilendirme hem de kamu yayıncılığı noktasında elzem olduğuna işaret eden Ersoy, “Ülkede değeri hiç azalmayacak iki kurum varsa bunlardan biri TAK, diğeri de BRT’dir. TAK ve BRT bazı yayın kuruluşlarının yaptığı gibi kişiye göre haber yapmaz, kamu yararı için ölçerek tartarak yapar.” diye konuştu.
Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın, Atatürk’ün Anadolu Ajansı’nı kurmasını örnek almasıyla, Kıbrıs Türk halkının verdiği var oluş mücadelesini dünyaya anlatmak amacıyla 21 Aralık 1973 yılında kurulan Türk Ajansı Kıbrıs, 50 yaşında…
Kuruma 15 yılı muhabirlik olmak üzere 36 yıldan fazla hizmet veren, Ersoy “ömrüm geçti” dediği TAK’ın göreve başladığı yıllardaki halini, ajanstaki anılarını ve TAK’ın önemini, TAK muhabirine anlattı.
Ersoy, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın Atatürk’ün milli mücadele dolayısıyla Anadolu Ajansı’nı kurmasını örnek alarak Kıbrıs Türkü’nün sesini dünyaya duyurmak için böyle bir haber ajansına ihtiyaç olduğu düşüncesinden yola çıktığını ve bunun TAK’ın kurulmasına vesile olduğunu kaydetti.
-“Rauf Bey ileri görüşlülüğün bir örneğini yaratmıştır”
Denktaş’ın hayatta olduğu süre boyunca görevde olmadığı zamanlarda bile TAK’a her zaman sahip çıktığını, herhangi bir sorunu varsa giderilmesi için de desteğini verdiğini dile getiren Ersoy, ajansın misyonunu, “Rauf Bey, ileri görüşlülüğün bir örneğini göstermiştir ve bütün dünyada mücadele veren halkların böyle bir yapıya ihtiyacı olduğunu görmüştür. TAK hem verilen mücadeleyi yansıtmış, hem de bu ülkede yaşananları kayda geçirerek tarihe mal olmasını sağlamıştır. Yabancı basın kuruluşları Kıbrıs Türkü’nün verdiği mücadeleyi yeterince yansıtmaz, onlar ülkelerinin politikaları gereği Kıbrıs Türkü’nün yaşadığı sıkıntıları gerektiği gibi dile getirmezlerdi” sözleriyle aktardı.
İlk zamanlardaki imkansızlıklardan dolayı TAK’ın bir emekleme süreci geçirdiğini ancak daha sonra hem personel hem de teknik araç gereç açısından geliştiğini, dev adımlarla ilerleyerek bugünlere geldiğini vurgulayan Ersoy, kurumun gücünü 2003 yılında 15 personelin işe alınmasıyla artırdığını kaydetti. Ersoy, 2003 öncesinde 6 muhabir 7 yönetim kurulu üyesi bulunmasından dolayı TAK’ın eleştirildiğini belirtti. Ersoy TAK’ın dış bağlantılar kurduğunu da anlattı:
“Düşünün Reuters’e AFP’ye, İRNA’ya haber geçerdik ve Reuters’den haber servisi alırdık. AA zaten bizim kardeş kuruluşumuz, bize her dönem katkı ve destek oldu. Benim görev yaptığım süre içerisinde birçok uluslararası toplantıya AA’nın misafiri olarak katıldık. İstanbul’da dünya haber ajansları toplantısına da gittiğimizi hatırlıyorum. Türk Dünyası Devletleri Haber Ajansları Birliği’nin hem başkan yardımcılığı hem da başkanlığını TAK uzun yıllar boyunca yürüttü. Buralarda da Kıbrıs Türkü’nün mücadelesini anlatma şansı bulduk.”
-Ersoy’un TAK’a giriş süreci…
21 Aralık 1973 yılında kurulan TAK’a giriş sürecinin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın köylerini ziyareti ve ona basın yayın bölümünden mezun olup işsiz olduğunu söylemesiyle başladığını anlatan Ersoy, Denktaş’ın kendisini TAK Müdürü Arif Sait Terzioğlu’na gönderdiğini ve Terzioğlu’nun onu test etmesinin ardından 1973 yılında gayriresmi olarak yol parası karşılığında kurumda çalışmaya başladığını söyledi.
1974 yılında ise TAK’a resmi olarak ataması yapılan Ersoy’un 21 yıl müdürlük 15 yıl ise muhabirlik yaptığı TAK serüveni, böylelikle başlamış oldu.
TAK’ın kuruluşu olarak ilk resmi bültenini yayımladığı 21 Aralık 1973’ün telaffuz edildiğini fakat ondan önce de haberler yapıldığını anlatan Ersoy, başlarda kendisinin de aralarında bulunduğu 3 muhabir, 1 sekreter bir de TAK Müdürü Arif Sait Terzioğlu’nun ajansta çalıştığını söyledi.
TAK’ın, Selen Oto Park’ın girişinde bulunan bir binanın üst katında olduğunu kaydeden Ersoy, daha sonraki dönemde münhal ilan edilerek yeni kişilerin işe alımının yapıldığını ifade etti.
Ersoy çalışma şekillerini “Haberlerimizi gelir yazardık, haberlerimizi Sait Bey görürdü, sonra haberler stensile geçilir ve teksir makinesiyle çoğaltılır bülten yapılırdı. O günkü şartlarda 3 tane günlük gazete varsaydı, bir de BRT, hepsi yakındı, yürüyerek onlara bülteni götürürdük” diye anlattı.
-“Bir daktilo ve bir bisikletten bugünlere…”
Ersoy, TAK’taki ilk yıllarını ve koşullarını şöyle anlattı:
“Bugünkü imkanların onda biri yoktu, böyle bir kuruma ihtiyaç vardı ama bunun için bir altyapı, bir bütçe, bir düzenleme ön görülmediydi. Bir daktilomuz vardı, onu da bir kurum verdiydi. Başka desteklerle yürüdük. Ulaşım imkanımız yoktu. Haber bültenlerini tümü yakın olan BRT, Halkın Sesi, Bozkurt, Zaman Gazetesi’ne yürüyerek dağıtırdık. Göreve gittiğimiz, Cumhurbaşkanlığı, Meclis ve bakanlıklar da yakındı, yürürdük. Başka bir etkinlik varsa onu düzenleyenler muhabiri de götürürdü. Ben mesela geçmişte Tarım Bakanı olan İrsen Küçük’le çok köy gezdim… İmkanlar azdı ama haber yazmak aynı bilgi ve beceriyi gerektirirdi. Örneğin, Meclis toplantılarını takip ederdik, daha Meclis devam ederken gider haberini yazar geri Meclise gidip dağıtırdık ki bizim ne kadar hızlı çalıştığımız görsünler… Daha sonra nerden aldığımızı hatırlamadığım bir bisikletimiz oldu, haberlere ona biner giderdik.”
Bisikletle tek yola girince…
Emir Ersoy, bir gece arayıp bir muhabir isteyen Denktaş’la görüşmek için Cumhurbaşkanlığı sarayına giderken bisikletle tek yola girdiğinden trafik cezası aldığını ve Müdürleri Sait Terzioğlu’nun onca dil dökmesine rağmen bu cezayı ödemek durumunda kaldıklarını da unutamadığı bir anı olarak anlattı.
“TAK kurulduğunda 10 seviyesindeyseydi şimdi 100’e çıktı”
TAK’ın kurulduğu yıllardan bu yana gelişimini de değerlendiren eski TAK Müdürü Ersoy, “Kurulduğu dönemde 10 seviyesindeyseydi, daha sonra 100’e çıktı demek zorundayım; biz o kadar sene burada armut toplamadık. Terzioğlu ve Kemal Aşık’tan sonra benim, Perihan Aziz ve Hasan Canpolat’ın da aralarında bulunduğu ekip, kurumu 2010 yılına kadar personelin yetişmesi ve haber kalite açısından zirveye taşıdı. İşe alınırken zaten nitelikli olan muhabirler en iyi şekilde yetiştirilerek, ülkenin en donanımlı muhabirleri olarak çalıştı” diye konuştu.
Sosyal medya haberciliğinin yaygınlaştığı son dönemde de TAK’ın öneminin azalmadığını, aynı öneme ve etkinliğe sahip olduğunu, tüm basını beslediğini vurgulayan Ersoy, “TAK kuruldu kurulalı meslektaşlarımız zaman zaman ‘bu kuruma ihtiyaç yoktur’ şeklinde yorum yaptılar ve kurumu hep eleştirdiler. Ama gerçek şu ki TAK muhabiri gelmeden görev başlamazdı, hâlâ da öyle. Haberi okumadan, TAK’ın zaman zaman haberlerinde yaptığı yanlışları dahi olduğu gibi kullanıyorlar. Ancak elbette TAK’ın da günün koşullarına uygun olarak kendini yenilemesi, mesela mümkün olan en hızlı şekilde haber çıkarması önemli” dedi.
“TAK’ta dedikodu değil doğru dürüst düzgün habercilik yapılıyor”
TAK’ta dedikodu değil doğru dürüst, düzgün habercilik yapıldığını vurgulayan Ersoy, “Doğru haber vermesi gereken kurum hem kamuoyunu bilgilendirme hem de kamu yayıncılığı noktasında elzemdir. Ülkede değeri hiç azalmayacak 2 kurum varsa bunlardan biri TAK diğeri de BRT’dir. TAK ve BRT bazı yayın kuruluşlarının yaptığı gibi kişiye göre haber yapmaz, kamu yararı için ölçerek tartarak yapar bu iki kurum. Eğer yaptığımızı güncelleyemezsek, hızlı haber akışını sağlayamazsak bu boşluğu başkaları doldurur ama doğru mu doldurur hatalı mı doldurur?!.. Bu TAK’ın önemini azaltmaz” ifadelerini kullandı.
Ersoy hükümeti ise TAK’ı söylemde önemsemek ama kuruma gereken maddi desteği sağlamamakla, TAK’ın karkas binasına el koymakla eleştirdi.
“KKTC ilan edilirken de, Meclis’te oylanırken de oradaydım”
Ülkenin çok önemli tarihsel olaylarına tanıklık eden Emir Ersoy, 1973’te göreve başladığında toplum lideri Dr. Fazıl Küçük’ün artık siyasi süreçte pek yer almadığını, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’la uzun yıllar çalıştığını anlattı. Ersoy, Denktaş’ın kuruma büyük maddi ve manevi destek verdiğini, “O, her zaman yanımızda ve arkamızdaydı” sözleriyle vurguladı.
KKTC ilan edilirken ve Meclis’te oylanırken orda olduğunu anlatan Ersoy, “O gün işe geldiğimde baktım Perihan ile Kemal Bey teleksin başında bildiriyi yayınlamak için uğraşıyorlar, Kemal Bey bana da ‘Meclise git’ dedi gittim” dedi.
“Aldığım kara haberle…”
KKTC ilan edildikten sonra Denktaş’ın Cumhurbaşkanı sıfatıyla Ankara’ya ilk ziyaretine eşlik etmesinin planlandığını ancak Ankara uçağında yer bulunmadığı için İstanbul üzerinden Ankara’ya gidişinin ayarlandığını aktaran Ersoy, aldığı kara haberle bunun gerçekleşemediğini şöyle anlattı:
“İstanbul’da Ankara’ya gitmek için iç hatlara geçince ismimin anons edildiğini duydum. Telefonda Kemal Bey vardı ve babamın rahatsız olduğunu geri dönmemi söyledi. İstanbul’da telefon bulup evi arayınca babamın kalp krizi geçirip hayatını kaybettiğini öğrendim. Apar topar Denktaş-Evren görüşmesini izleyemeden adaya döndüm. Ankara’ya başkası gönderildi.”
“Atlılar’da Rumlar tarafından şehit edilen anne ve çocuğun topraktan çıkarılışı sırasında da ordaydım” diyen Ersoy, meslek hayatında en çok etkilendiği haberin bu olduğunu kaydetti. “Adam kazar, elleri çıkar anneyle çocuğun, Türkiye gazetelerinde çıkmış fotoğrafım var benim bu olayı takip ederken… Sait Bey’in bir Leica fotoğraf makinesi vardı onu vermişti bana bu olayı onunla fotoğraflamıştım.”
Hiç hesapta yokken, Kemal Aşık’ın kalp krizi geçirip hayatını kaybetmesiyle aniden kendini müdürlükte bulduğunu, konulara vakıf olmasının zaman aldığını ve başta zorlandığını anlatan Emir Ersoy, “Yaşam kolay değil” dedi.
Ersoy, tarihi boyunca TAK’ın hem yaptığı, hem de yapmadığı haberler konusunda bazen sıkıntılar yaşadığını, siyasilerin zaman zaman ağızlarından çıkan sözlerden pişman olup, söylediklerinin kayıtları bulunmasına rağmen, bununla ilgili TAK’ı “yanlış aktarmakla” eleştirdiğine de tanıklık ettiğini sözlerine ekledi.