KıbrısManşet

Ümitsizlik ve arafta kalmak…

Ümitsizlik güzel değil ama bazen gerçekler öyle üzerinize gelir ki yaşadığınız topraklarda onun kucağına oturursunuz bir anda…

Ümitsizlik güzel değil ama bazen gerçekler öyle üzerinize gelir ki yaşadığınız topraklarda onun kucağına oturursunuz bir anda…

O beyaz bulutların griye döndüğü, o masmavi denizin iyice bulanıklaştığı zamanlarda… Ve o zamanlarda “Başka bir ülkede acaba hayatım nasıl olurdu?” düşüncesi yeşerir yeniden…  “Kim bilir belki de hep karanlık gökyüzü olan ülkelerin şehirlerinde, maviye ve güneşe hasret ama daha huzurlu bir insan mı olurdum?” fikri…  İçimin karardığı zamanlar yüreğime çöken hissiyat bu…

Galiba en kötüsü sadece güne değil geleceğe dair umutların da yitip gitmesi… Gelecekle bağımızın her geçen gün biraz daha kopması… Üstelik de omuzlarımızda bugünün ağır yükü varken… Ve hapsolup kalmış gibi hissederken… Ruhunuza bir damla huzur sızmazken…

Ve arafta kalmak… Umutsuzluktan daha da kötü… Yaşadığın yerin sınırlayıcı koşullarına tahammülün azalırken, bağlılığının kopamaması… Bir yanda daha özgür daha barışçıl; daha iyi koşullar, herkese iyi yaşam sunan bir çevre hayali, bir yanda kendi küçük dünyalarımızı arzu ettiğimiz biçimde tasarlama arzusu…  İşte bunlar, beni fikren, ruhen ve hatta bedenen yoran konular… Ve hayatımın tam ortasında durmaktalar. Ve içimde koca bir, “Bu büyük resmi değiştiremeyeceğiz” kabullenişi.

Ve tüm bu duygu durumunun içinde, “Sen de umarsız olmalısın… Mutluluğun formülü bu” diye fısıldanıyor kulağıma…  Çünkü bu ülkede, pek çok insan bu alanın, kendi kabuğunun içinde, tamamen dış dünyaya kapattıkları küçük dünyalarında çok mutlular.. Ülkelerine dair en ufak bir kaygıları yok…

Günü yaşıyorlar ya…

Büyük değişimlerin küçük adımlarla başladığını bilmiyor mu bunca insan?  Bazen minicik bir adımın, pek çok insanın hayatını değiştirecek sonuçlara yol açacağını?  Bu kabullenmişlik, bu “Artık hiçbir şeyi umursamıyorum”culuk neden?

İşte bu yüzden son günlerde en çok yapmak istediğim şey… Kendimce ulaşabildiğim herkese haykırmak: Uyanınnnnnnnnnn…Ümitlerimiz daha da ölmeden, gelecek daha da yitmeden… Açın gözünüzü…  Çünkü bu ülkede tüm değerlerinden soyunmuş bizleri yeniden bütüne bağlayacak ve yeni ideallerle kuşatacak o yeni ‘anlam’ için hem felsefi hem politik olarak yeşermeye ihtiyacımız var…

Ve şimdi örgütsüz bir insanın ne yapacağını bilemeyen halini ironik bir şekilde dile getiren o güzel parçayı, Ten Years After grubunun  I’d Love To Change The World (Dünyayı değiştirmek isterdim) parçasını dinleyin…

“Dünyayı değiştirmek isterdim,

Fakat ne yapacağımı bilmiyorum,

O yüzden bu işi başkasına bırakıyorum” diyor sözlerinde.

Dinleyin ve biraz düşünün üzerine. Belki de biz ne yapacağımızı biliyoruz… Hatta ben de öyle yapayım… Şimdi o şarkıyı açayım…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu