Gaye Azizoğlu ile “Unutulmamak” üzerine bir söyleşi
Gaye Azizoğlu ile, Mısırda’ki El-Fayyum şehrindeki 1200-1300’lerdeki mumya portrelerini yorumladığı 29 Mart - 4 Nisan 2024 tarihleri arasında Rüstem Kitabevi’nde gerçekleştirilecek, kişisel ilk sergisi “Unutulmak"ile ilgili heyecan verici bir sohbet...
-Özel Röportaj
Ölüm gerçeğine rağmen ölümsüzlüğe sarılan bir inanışın gizemli yansıması, mumyalar…
Yaşamın sonsuzluğuna, tüm renkleriyle sarmalanmak işte işin aslı.
İnsanlığın, varoluşundan bugüne yaşamın anlam arayışında buluştuğu ortak bir gayleyle belki de, “Unutulmamak”.
Gaye Azizoğlu’nun yağlı pastel kişisel ilk sergisi “Unutulmak”, Rüstem Kitabevi’nde 29 Mart – 4 Nisan 2024 tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Serginin küratörlüğünü de Luna Tülay Okan yapıyor.Ressam ve sanat eğitmeni Luna Tülay Okan’ın resimlerindeki detayları fark edip, Kıbrıs’ta olduğu gibi Mısır’daki katman katman kültürel bağlantıyı hissedip geçmişine bağ kurmasını sağlayan yönlendirmesiyle Gaye Azizoğlu, Mısırdaki el-Fayyum şehrinin 1200-1300’lerdeki mumya portrelerinden yorumlar yaptı.
Sanatseverleri, tarih ve sanatın derinlikli yolculuğuna, portrelerinin etkileyici bakışlarıyla buluşturmaya hazırlandığı sergi öncesinde Azizoğlu’yla buluştuk. Ona, hem portreleri hem de resim yolculuğunun ondaki karşılığıyla ilgili sorular yönelttik.
Resim yapmaya ne zaman başladınız, bu soruya içsel cevabınız ne olur?
Lise dönemlerimde resim yapmaya çok ilgim vardı. Bu ilgi babamın resim-oyma konusundaki yeteneğinden beslenmişti. Ancak, hayatımın akışı farklı yönlerde gelişti ve uzun yıllar resim yapmak için zaman ayıramadım.
2019 yılında resim yapmak için kendime zaman ayırdım. Adını vermek istemediğim bir kurumda, kısa kısa dönemlerde çok değişen farklı hocalarla kurslara katıldım. Daha sonra yolum Tülay Okan hoca ile kesişti ve üç yılı aşkın bir süredir kendisiyle çalışıyorum. Tülay hanımın çizdiği yol haritası ve katkılarıyla resim yapmak eylemi duygusal deneyimlerimi ifade etmenin yolu olarak ortaya çıktı.
Resim yapmak eyleminizin anlam bulduğu asıl başlangıcınızı hangi resimle veya duygu ile anlatabilirsiniz?
İlk bir iki yıl çeşitli denemeler, çalışmalar yaptım. Her dönem yeni yöntemler ve materyaller deneyerek ilerledim. Hocamın ‘yağlı pastel ile portre çalışalım’ demesi, kişisel sergime giden yolun ilk adımı oldu. Yağlı pastel boya ile bu denli güzel işlerin yapılabilmesi mucize gibi bir duygu idi. Kağıt üzerine bir kadın portresi yaptım. Çalışma şeklim Tülay hoca tarafından hemen Mısır’da bir döneme yönelik portreleri deneyelim teklifi ile tahta üzerinde çalışmaya evrildi ve ilk kişisel sergimin heyecanını yaşıyorum.
Serginizi oluşturan resimlerin ortak dili, duygusu var mı?
Antik Mısır kültürü ve tarihine bir bağlantı kurma, o dönemdeki insanların yaşamını anlama duygusu sunar. Zamanın geçiciliği ve ölümün doğal bir süreç olduğu, yaşamın gerçek değerlerini ve önemini düşünme fırsatı vermesi.
Resimlerinizi yaparken nereden ilham aldınız?
Öncelikle benim ilham alıp kendimce yorumladığım Mısırdaki el-fayyum şehrinde 1200-1300’lerde yapılan mumya portreleridir. Mısırlılar o dönemde Roma ve Greek etkisinde idi. Kıbrısta da bir dönem Mısır’ın etkilerinin olması zaten ilgimi çeken gizemli antik Mısır dönemine daha da ilgimin artmasına yol açtı. O dönem insanlarının yaşam, duygu ve düşünce durumları benim için ifade etmekte zorlandığım duygular oluşturdu ve resimlerimi oluşan bu duygularla yaptım.
“el fayyum” bölgesinin dünyanın ilk portreleri olması imzası haline gelmiş bu size ne anlatıyor?
Aslında “el fayyum” bölgesinde Roma İmparatorluğunun etkisiyle, nüfuslu- zengin kişilerin mumyalarına konulan portreler; ruhun ölümsüzlüğünü yansıtması yanında bir kimlik belirleme imzası olmuştur. Portreler neredeyse (rahatsız edici derecede) gerçekçi ve yoğun duygusal ifade yansıtmaktadır. Farklı birçok ülke ve müzelerde sergilenen portrelerin en dikkat çekici özelliği, gözlerin doğrudan resme bakan kişiyle etkileşim sağlamasıdır. Bende bu sanki cevap verme hissi oluşturuyor. Geçmişten gelen portreler tam da (Lost in time) zamanda kaybolan kişilerin aslında var olduğunu Unutulmadığını vurgular. Geçmişin bilinmeyenlerine dair keşfetme isteği uyandırır. Şu anda, şimdi varız. Ancak öldükten sonra da Unutulmamak! Portreler, zamanın akışında unutulmanın kaçınılmazlığını hatırlatırken aynı zamanda bir süreklilik duygusunu anlatır. Geleceğe iz bırakma isteği, duygusu verir.
Sizin bu resimleri yapan Kıbrıslı biri olarak vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Resimler, sanatın zamana meydan okuyan gücünü simgeler. Unutulmak sanat aracılığı ile aşılabilir.
Serginizin ismine ilham olan durumu nasıl anlatırdınız?
“el fayyum” antik Mısır’dan günümüze gelen portrelerle unutulmadı.
Yakın geçmişte yaşadığım kayıp, bana öldükten sonra kimler, ne zamana kadar hatırlanır sorusunu sordurdu. Hep aklımda ve ilk sergimin adını “Unutulmamak” koymak sanki yok oluşu ortadan kaldıracakmış hissi verdi.
Zamanın akışı içinde fiziken kaybolup yok oluyoruz. Ancak, duygu olarak unutulmamak, Bir insan bir varlık olarak unutulmamak, geleceğe iz bırakmak, var olmak.
İlk kişisel serginiz, resim serüveninizin ilk büyük adımı hakkında duygularınızı anlatırmısınız.
Resim yapmaya başlarken bir sergi açma fikri benim için ulaşılmazdı. Böylesi önemli ve gururlu adımı atabilmeyi hayal dahi etmemiştim. Zaman içinde resimle yolculuğum, çok değerli hocam Tülay Okan’ın rehberliğinde bu noktaya geldi. İlk sergim bir başlangıç, resimle yolculuğum çok uzun ancak o derecede heyecanlı olacak.
On yıl önce babamı ve yakın geçmişte de annemi kaybetmek bende birçok soru ve duygu karmaşası oluşturdu. Bunların en başında unutulmak duygusu, hiç yaşamamış gibi, bir masal olmak istemiyorum, bir varmış şimdi yokmuş gibi. Unutulmamak için, resim üretken bir yolculuk. Duygularımı özgürce aktarabildiğim mutlu olduğum bir eylem.
Manevi olarak kendi çocuklarıma bırakabileceğim en güzel hatıra. Unutulmamak.