KıbrısManşetSiyasetSpor

Vahîdeddin tipi antrenör

Vahideddin gibi kimine göre hain, kimine göre mağduru oynar bizim adam! Neyse, bu film de biter er veya geç! Bilim mi, film mi? İnşallah önce adamlık mevhumu gelir bazılarına. Gerisi zaten arkasından gelecektir

Osmanlı İmparatorluğu’nun 36’ncı ve son padişahı ve de 115’nci İslam Halifesi VI. Sultan Mehmed Vahîdeddin (Vahîdüddîn); Türkiye’de türbesi olmayan tek padişah garibim; 16 Mayıs 1926’da San Remo’da vefat etti. Cenazesi Şam’a getirilerek Sultan Selim Camii Külliyesi’ne defnedildi. Sürgün öncesi; “Anlaşıldı biz bu ay yarım çalışacağız. 13 gün bu millete padişahlık yapamayacağız. Benim maaşımın 13 günlüğü ne kadar yapıyor?” diye sorar. Refik Bey, Sultan’ın maaşının 13 günlük tutarını hesaplayıp bildirir. Sultan da bu miktarı cebinden geri verir. Öldüğünde de üzerinde sadece sürekli yanında taşıdığı Kur’an kitabı çıktı garibimin.

Neyse, Cennet Mekân Sultan tahta ilk çıktığında yaptığı açıklamada; “Ben bu makam için hazırlanmadım. Çocukluğumdan beri vücutça rahatsız olduğumdan layikiyle tahsil edemedim. Yaşım kemale erdi (57), dünyada bir emelim kalmadı. Biraderle hangimizin evvel gideceğimiz mâlum olmadığından bu makamı bekleyişte değildim. Fakat takdiri ilahi böyle teveccüh etti, bu ağır vazifeyi deruhde eyledim. Şaşmış bir haldeyim, bana dua ediniz” demişti o günkü ruh hâliyle. Makamını terk etmeden önceki son mektubunda ise; “Dersaadet Orduları Başkumandanı General Harrington; İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden, İngiltere devlet-i fahimanesine (yüce devletine) iltica ve bir an evvel naklimi taleb ederim efendim” yazmış. Altına da “Halife-i Müslim (Müslümanların lideri)”  diye imzalamış sultan. Yukarıda yazılanlar aynen Dolmabahçe’nin arşivinde mevcut. İsteyen inceleyebilir. Hasta Adam’da artık sona gelinmişti.

Başlarda özgüven eksikliği, sonraları asarım keserim özgüveni ve en son da korku tecelli etmiş Son Osmanlı’da. Bu ruh hâliyle ortalarda dolaşan ve gevezelik yapan bir kısım antrenörlerimiz var mı? Bal gibi var. Bir kısmı tenzih ederek belirtelim ki ‘yalan, dolan, gösteriş, yandaş olma arzusu, adam kayırma, adam satma, yaranma içgüdüsü, korku, adaletsizlik, yalakalık, inisiyatif kullanamama, ipleri başkasının elinde ve cesaretten yoksun’ bir şekilde yönetilmekten hoşlanan bir ruh haliyle salona/sahaya çıkan antrenörlerimiz az da olsa var bildik. Kimisi yedek kulübesinde talimat alır, kimisi soyunma odasında, kimisi sigara paketi üzerinden, kimisi ise nakit veya çek üzerinden kadro yapar. Kimisi yardımcısına sığdırır veya yükler, kimisi yöneticiye, kimisi başkana takar. En önemlisi de bir başka takımın antrenörüne sallar. Vahideddin gibi kimine göre hain, kimine göre mağduru oynar bizim adam! Neyse, bu film de biter er veya geç! Bilim mi, film mi? İnşallah önce adamlık mevhumu gelir bazılarına. Gerisi zaten arkasından gelecektir.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu