Bir plan yok…
Birliktelik yok…
Bütünlük yok…
Darmadağınık bir görüntü söz konusu…
-*-*-
Ve sürekli – her kafadan, her bakandan, her siyasiden çıkan açıklamalar…
Açıklama hızında atamalar…
Üstüne de çektin mi sanal medyayı!
Al sana kirlilik!
-*-*-
Herkes, ama herkes gazeteci olursa, olacağı da budur!
Üzgünüm ama öyle!
-*-*-
Gazetecilik mesleği, gazetecilik mesleğinden olmayıp, gazetecilik mesleğini icra etme çabasındaki insanların sayesinde ne acıdır ki yerlerde sürünmektedir.
Ve haliyle de, “haber kirliliği” yaşanmaktadır!
-*-*-
Açıkçası, bol miktarda “sahte haber” üretilir haldedir.
Ve bunu sadece sanal medyada “adresi” olan sıradan vatandaş değil, kendine “gazeteci” diyenlerimiz de yapabilmektedir!
-*-*-
Nasıl mı?
Mesela, Dünya’da şu anda 400 milyar Dolarlık bir aşı piyasasının “pay kapma” savaşları yaşanıyor.
Haliyle, İngiltere ile kavga eden Avrupalılar; Çin ile çarpışan Amerikalılar, Almanlar, İngilizler; bir yığın “söylenti” yayabilmektedir!
Örneğin Çin’in ürettiği aşının, “berbat” olduğu iddiası…
Veya İngiliz aşısının, kanda pıhtılaşmaya sebep olduğu söylentisi…
-*-*-
Bu tür iddiaları, söylentileri işiten, “duydunuz mu, Sinovac işe yaramıyor” veya “AstraZeneca kan pıhtılaşması yapıyor” diyebiliyor!
Kafalar karışıyor!
-*-*-
Gazeteci ne yapmalı?
Gazeteci, “iddia veya söylentinin” üzerine gitmeli; bilimsel görüş, belge, görüntü toplayıp, uydurmamalı…
Toplayamazsa da “iddialar” üzerine konuşmamalı, yazmamalı…
Takip etmeli…
Örneğin Avrupa ilaç kurumu EMA, AstraZeneca ile ilgili, “hiçbir sıkıntı yok, Avrupa’da kan pıhtılaşması çok yaygın bir sıkıntıdır, bunun aşıyla ilgisi olduğu iddiası doğru değildir” diye açıklama yaptı…
Biz hala “pıhtılaştırıyor”lardayız!
Herkesi de korkutuyoruz ve zaten hayatı allak bullak olmuş insanları bir de sinir hastası ediyoruz!
-*-*-
Kapitalizm içerisindeki “çıkar çatışması”dır aslında gazeteciliği esas bitiren…
Kıb-Tek’teki kavga da aynıdır.
Tıpkı aşı gibidir.
Yargı kararı olmadan yargılama yapılmakta, insanlar suçlu ilan edilebilmektedir.
Ortada bir karanlık, kir vardır ama “şu yaptı, bu çaldı, bu götürdü” demek; üzgünüm ama gazetecilik olamaz!
Olsa olsa, “dedikoduculuk”tur!
-*-*-
Belge yayınlayan gazete ve gazetecileri tabii ki tenzih ederim ama “duygusallıkla” veya “ilk ben söyleyeyim, ben yazayım, zaten meslek ilkelerine bakan mı var!” diyerek olaya dalmak, cidden mesleğimizi ağır şekilde yaralamaktadır.
-*-*-
Elbette kimseye ders veya akıl vermek haddim değildir!
Mevcut hukuk düzeninde, adalet sistemi içerisinde, düzensizlikte, çarpıklıkta dileyen dilediğini yapsın ama ekmeğimi kazandığım bu işle ilgili olarak konuşmak kesinlikle hakkımdır diye düşünüyorum…
-*-*-
Gazetecilikle alakalı fakültelerde yarı zamanlı olarak ders veriyorum…
Bunu neden anlatıyorum?
Övünmek için değil kesinlikle…
Ama elimden geldiğince, öğrencilerin tümüne, “önce haberci olun, çok iyi haber yazmayı öğrenin; sonra da gazeteciliğin ne olduğuna bir bakın” demeye çalışırım.
-*-*-
Hedefim her hangi bir kişi ya da kurum değildir.
Ama etrafta o kadar çok sahte haber ve haber kirliliği var ki; bu konuyu yazma ihtiyacı hissediyorum…
-*-*-
Gazetecilik mesleğinin evrensel ilkelerini hayatı boyunca hiç okumamış, hiç işitmemiş, hatta o ilkelere bir bakmış olmak için bile bakmamış; hayatı boyunca tek bir haber yazmamış, haberin ve haberciliğin ne olduğunu bilmeyen insanların “gazeteci – yazar veya TV programcısı” unvanları ile ortalıkta dolaşıyor olması, rahatsızlık vericidir.
Ve mesleğin kirlenmesinin, bozulmasının, itibar yitirmesinin de sebebidir.
-*-*-
Sosyal medya dedikoduları da “sahte habercilik” kapsamında değerlendirilmelidir.
Haliyle, ortalık “kirden” geçilmemektedir!
-*-*-
Haliyle, ortalık, “aşımız yok” ama “aşı planı yapıyoruz” haberleri ile doludur…
Haliyle, ortalık, “1 Nisan’da turizm sezonu açılıyor” haberleri ile doludur…
Haliyle, ortalık, “Astra Zeneca kan pıhtılaşmasına sebep oluyor” haberleri ile doludur…
Haliyle, ortalık, “Aşı yaptırmayın, maske takmayın, PCR’a da inanmayın” haberleri ile de doludur…
Haliyle, ortalık, bilgi, haber karmaşası ile dop doludur!
5G’den Bill Gates’e uydur gitsin ile de dop doludur!
-*-*-
Ve haliyle, kafalar bullez badadez kızartmasıdır!
-*-*-
Ne mi yapmak lazım?
Halka doğru bilgi verecek bir merkez kurulması, “pandemiyle ilgili bir acil komite kurulması”ndan daha önemlidir…
Topluma yalan ve sahte haber duyuracak olanları engellemek, salgını engellemek kadar önemlidir!
-*-*-
Bu nedenle, Cumhurbaşkanlığı’nın, Başbakanlık’ın ve Sağlık Bakanlığı’nın veya ilgili bir bakanlığın, bu konuda “tek merkezden” duyurular yapacak bir birim oluşturması kaçınılmazdır…
-*-*-
Efendim TAK veya BRTK bunu yapamaz mı?
TAK ve BRTK tabii ki devletin kurumları olabilir; gazeteciliğin en resmi anlamıyla yapılması gereken kurumlardır ama özellikle BRTK, her hükümet döneminde, siyasi anlamda propagandanın merkezlerinden biridir ve güvenilirliği sıkıntılıdır.
-*-*-
Benim söylemeye çalıştığım; pandemi süresince, insanların en sağlıklı haberleri, en doğru bilgiyi, kafası bulandırılmadan, incitilmeden almasıdır…
-*-*-
Tabii ki insanların kafaları kasten karıştırılmak istenmiyorsa!!!
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Mesela?
Mesela aşı…
Abi aşı bitti…
Bunu kimse söylemiyor…
Neden?
Çünkü sosyal medyada yaşanacak saldırıdan veya Türkiye’nin eleştirilmesinden korkuluyor…
Aşı bitti ama…
Bunu, ilgili merkez duyuracak ve “anavatan verdiğinde, yeni plan da açıklanacak” diyecek.
Dileyen eleştirsin!
Demirel’in dediği gibi; “aşı vaadi da votkaya katıp biz mi içtik?”…
Aşı yok ki!
-*-*-
Sadece sağlık değil; hükümetin icraatları ile ilgili olarak, ihalelerle ilgili olarak, Kıb-Tek’iyle, suyuyla, her şeyiyle ilgili olarak, “algı ile yönetmek” tercih edilmeyecek; tam doğrular söylenecek…
-*-*-
Yalandan, bilgi kirliliğinden bıktık…
“En azından hiçbir şey yapamıyoruz, elimiz kolumuz bağlı, toplumumuza en doğruyu söyleyeceğiz” prensibi benimsenecek…
Şeffaf, hesap verebilir bir tarzda…
Lütfen…
Kıbrıs Türk toplumu, mevcut durumu hak etmiyor…