Hiç kuşku yok ki, bugünden sonra yeni dünya düzeni içinde ekonomi dinamiklerini sürekli kılacak olan ve buna belli bir istikrar kazandıracak olan COVİD-19 koşullarının dayattığı ihtiyatlı yaşamın, yani tedbirlerin gevşemeden devam etmesi yanında aşıya erişimin hızlı bir şekilde sağlanması ile mümkün olacaktır.
Bunun da doğru bir şekilde planlanması ve takvimlendirilmesi gerekiyor.
Uzmanlardan edindiğimiz bilgi kapsamında toplumun yüzde yetmişinin aşılanması tamamlanmadan ekonomik yaşamın randımanlı bir şekilde başlaması ekonominin devamlılığı için çok büyük bir risk oluşturuyor.
Dolayısıyla tedbirsiz bir açılım, yani aşı organizasyonunda nüfusun yüzde yetmişlere varan kısmında aşılanma olmadığı sürece yapılan her açılım bizleri yeni bir bulaş riski ile karşı karşıya bırakır.
Kaldı ki bugün reel sektörün içinde bulunduğu iktisadi krizi sadece zorunlu kapanmaya bağlamak gerçekçi bir yaklaşım değil.
Nitekim 31 Aralık 2020 tarihi ile birlikte ülkemizde yaşanan bariz yönetim hatalarının akabinde Lapta ve Alsancak bölgelerinde görülen salgının önüne geçmek lokal bir kapanmayla mümkün olabilecekken, gerek Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesinin tavsiyelerine, gerekse bölge belediye başkanlarının feryadına kulak tıkayan ve bunu dikkate almayan bir hükümet vardı.
Ve sonuç olarak ülke bundan mütevellit kapanmak zorunda kaldı.
Hükümetin süreci kötü yönetmesinden kaynaklanan bu kapanma haliyle maddi manevi hepimizi müşkül bir duruma soktu.
Geldiğimiz aşamada kademeli açılımla birlikte işyerini açıp açamamak arasında kalan yüzlerce işletme sahibi var.
Neden biliyor musunuz?
Böyle bir belirsizlik içinde iş yerini açarsa tekrar ne zaman kapatacağını kestiremeyen, nasıl bir ticaret yapacağını netleştiremeyen, kaç personel ile çalışması gerektiğini bilmeyen, personeline nasıl maaş ödeyeceğini kara kara düşünen, hangi şartlarda mal alımı yapacağını belirleyemeyen, iş yerinin kirasını ödeyip ödeyemeyeceği korkusunu üstünden atamayan, devlete nasıl vergi vereceğini tahayyül edemeyen, banka kredisine yetecek kazancı olup olmayacağına emin olamayan ve nihayetinde ailesini nasıl geçindireceğini evine ekmek götürüp götüremeyeceğini göremeyen binlerce işletme sahibi ve haliyle ile bu işletmelerin çalışanları vardır.
Ve maalesef bu insanlara devlet yeterince el uzatmamıştır.
Dolayısıyla bugün pandemi koşulları nedeniyle düzenli bir maaşa sahip olmayan binlerce insan geçim sıkıntısı içindedir..
Bütün bunları alt alta getirdiğimizde hükümetin bilimi pazarlık konusu yaparak uyarıları dikkate almadan ürettiği her kararda toplum sağlığını ekonominin arkasına attığını görüyoruz.
Bu durum tabiatıyla pandemi koşullarındaki mücadeleyi olumsuz etkiliyor. Hafta başından itibaren kademeli açılım çerçevesinde bazı iş yerleri açıldı. Hükümet eğer bu arada test sayılarını ve aşı kampanyalarını artırmaz,aşı tedarikini gerektiği gibi sağlayıp bulaş riskini azaltmazsa vaka sayılarında da şeffaf olmaz doğru bilgileri paylaşmazsa açılan iş yerleri kısa zamanda yeniden kapanmak zorunda kalır ve bu durum aceleci açılımın bir getirisi olarak hepimize çok büyük bir darbe vurur.
İşte tam da bu sebeplerden dolayı hükümetin hiç vakit kaybetmeden bir an önce aşıya erişimde gerekli kaynağı yaratıp Türkiye veyahut Avrupa’dan aşı tedarikini gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Aksi takdirde murat edilen olmaz ve ekonomik açılım diye nitelendirilen adımlar bir belirsizliğe dönerse, özel sektörün umut bağladığı bütün dinamikler bir anda ortadan kalkar ve ülkede kaos ortamı yaratılır.