KıbrısManşetToplum

3. Cumhurbaşkanı Eroğlu, yapılması gerekenin KKTC’yi yüceltmek ve halkın refah seviyesini artırmak olduğunu vurguladı

3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, yapılması gerekenin devlete sahip çıkmak, egemenlik, özgürlük, güvenlik anlamına gelen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yüceltmek ve halkın refah seviyesini artırmak olduğunu vurguladı.

Eroğlu, Barış ve Özgürlük Bayramı’nı içtenlikle kutlarken Kıbrıs Türkü’nü canları ve kanları pahasına özgürlüğüne kavuşturan; bugünlere gelmesine imkan sağlayan aziz şehitleri saygıyla andı, kahraman gazilere şükranlarını sundu.

3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun, 20 Temmuz Mutlu Barış Harekatı’nın yıl dönümünde yayımladığı Barış ve Özgürlük Bayramı Mesajı şöyle;

“Günümüz dünyasında en büyük rekabet ve çekişme ticaret ile enerji kaynaklarının ele geçirilmesi ve/veya kontrol edilmesi konularında yaşanmaktadır.

Rusya-Ukrayna savaşı, NATO ve AB’de yaşananlar, Ortadoğu’daki kavgalar, vekalet savaşları bunun en açık kanıtıdır.

Kıbrıs adası coğrafi konumu dolayısı ile Doğu Akdeniz’de, küresel güçler, Avrupa Birliği, Ortadoğu, Kafkaslar, Arap yarımadası, Kuzey Afrika için stratejik değeri çok yüksek olan bir adadır.

Ada, gerek enerji arzı ve güvenliği, gerekse ticaret yollarına hakimiyeti bakımından dün olduğu gibi bugün de tüm uluslararası ve bölgesel aktörlerin ilgi odağıdır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş süreci ve Ada’nın İngiliz idaresine geçişi ile birlikte iştahı kabaran Rum komşularımız Batı’nın da dürtmesi ile adanın Yunan egemenliğine girmesi için canla başla çalışmaya başlamışlardır.

Rumlar’ın 1800’lü yılların başında adada hakimiyet kurmak amacıyla başlattığı ve fasılalarla sürdürdüğü Kıbrıs Türkü’nü yok etmeye yönelik planlı saldırıları 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile son bulmuştur.

Barış Harekatı sonrasında ulaşılan ve 49 yıldır devam eden huzur ve güven ortamında çözümü en fazla arzulayan, bunun için çaba gösteren taraf Kıbrıs Türk halkı olmuştur. Ancak, Rum tarafı, Türk tarafının çözüm çabalarına geçmişte olduğu gibi bugün de olumlu bir karşılık vermemektedir.

Bunun başlıca nedeni ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin işine geldiği şeklide aldığı kararlarla hala Kıbrıs Rum tarafına Kıbrıs Türk halkının haklarını gasp etmesi için müsaade etmesidir; Gerçekleri görmekten kaçınmalarıdır.

Kıbrıs’taki gerçekler ortadadır. Ada’da barışın sürmesinin yegane nedeni Türkiye’nin adadaki etkin askeri varlığı ve tek yanlı müdahale hakkıdır. Ada’da iki ayrı coğrafi sınır içinde, yan yana yaşayan iki ayrı halk, iki ayrı Devlet vardır. Bir anlaşma yapılacaksa 49 yıldır yaşananlar ve bu gerçekler dikkate alınmalıdır.

Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini sıfırlamayı düşünen, Kıbrıs Türkü’nden Güzelyurt’un içinde yer alacağı pek çok büyük yerleşim birimi dahil önemli toprak tavizleri koparma peşinde olan, kurulmasını istediği mülkiyet rejimi ile sosyo- ekonomik yaşantımızı darmadağın etmeyi planlayan, hala bize ambargo uygulayan, cep telefonlarının her iki kesimde çalışmasını bile engelleyen Rum tarafı ile bir anlaşma yapmak mümkün değildir.

Yapılması gereken Devletimize sahip çıkmak, en büyük gücümüzün egemenliğimiz, özgürlüğümüz, güvenliğimiz anlamına gelen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yüceltmek, halkımızın refah seviyesini artırmaktır.

Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda KKTC’nin resmen tanınması çağrısında bulunması, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ülkemize yaptığı ziyarette, ‘Kıbrıs konusundaki görüşmelerin yolu KKTC’nin tanınmasından geçer’ demesi son derece önemlidir.

Belirlenen, egemen eşitliğimizin, eşit uluslararası statümüzün tanınması halinde Kıbrıs’ta mevcut iki Devlet’in nasıl işbirliği yapacağını görüşmeye hazır olduğumuz şeklindeki politika doğrudur ve hiç taviz vermeden sürdürülmelidir.

KKTC’nin tanınması mümkündür.

Bizler, Anavatan Türkiye ile koordineli olarak sabırla çalışır, birlik beraberlik içinde BM’den ısrarla bunu talep edersek Devletimizin tanınmasının gerçekleşmemesi için hiçbir neden yoktur.

Tabii bu çaba gösterilirken KKTC’nin mevcut ekonomik sorunlarının aşılmasına, alt yapı eksikliklerinin giderilmesine, halkımızın alım gücünün erimemesine, tam tersine yükseltilmesine de önem verilmeli bu yönde daha kararlı, daha etkin projelere bağlı işler yapılmalıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle Barış Harekatı’nın gerçekleştirilmesi kararını veren dönemin tüm Devlet ve hükümet yetkililerini, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini, saygıyla anıyorum.

Halkımızın Barış ve Özgürlük Bayramı’nı içtenlikle kutlarken Kıbrıs Türkü’nü canları ve kanları pahasına özgürlüğüne kavuşturan; bugünlere gelmesine imkan sağlayan aziz şehitlerimizi saygıyla anıyor, kahraman gazilerimize şükranlarımızı sunuyorum.”

Diğer Haberler

Başa dön tuşu