KıbrısManşet

Açılım sonrası…

Aslında, koronavirüs bir yana; KKTC Devletini yönetenlerin asıl çözmesi gereken sorunların başında, kamu – özel ayrımcılığı yatmaktadır ki bu ayrı bir yazı konusu!

Bence mevcut ekonomik yapı içerisinde, KKTC’ye az da olsa turist gelmeye başlaması için yapılan açılım bir siyasi tercihti!

Peki aynı zamanda ekonomik tercih değil miydi?

Ekonomimiz için alınmış siyasi bir karardır!

Sonuçta siyasi tercihtir!

-*-*-

Peki, günde iki uçak gelecek, ülkeye 200 kişi girecek ve ekonomik olarak başımız göğe mi erecekti?

Kesinlikle hayır!

Ama tekrar ediyorum; tamamen kapalı kalmak, kimseyi içeri sokmamak, ilelebet kendi kendimize yaşamak, sanırım imkansızdı!

-*-*-

Elbette siyasette ve ekonomide “tahminler” “kesin sonuç” içermez….

Bu konunun en ciddi uzmanları dahi, “yorum yapmanın ötesine geçemez”…

-*-*-

Peki sağlık?

Bu konuda sağlık uzmanları yani doktorlar veya onların örgütlendikleri kurumların temsilcileri “açılmamalıydık” diyor.

Hatta “açılım kararının iptali için” mahkemeye başvuruyor.

-*-*-

Bu arada gelenler arasında, imzaladıkları taahhütnameye uymayarak, toplum içerisine katılanlar olduğunu dün sosyal medyadan birlikte okuduk!

Ki bu da ayrı bir komedi!

“Gelenler KKTC’yi tanımadı, taahhütnamesini takmadı” dersek, hatalı bir yorum mu yapmış oluruz!

-*-*-

“Açılıma karşı çıkanların tuzu kuru!” diye yorum yapanlar da var.

“Açılmamalıydı” veya “kesinlikle açılmamalı” diyenlerin çoğunun devletten maaş aldığını öne süren özellikle bazı “özel sektör” mensupları, “tedbir alalım ve daha da açılalım”dan yana.

Özel sektör mensupları dedim!

Çünkü bu gruba, hem patronlar hem de işçiler aynı anda dahildir.

-*-*-

Ve aslında, koronavirüs bir yana; KKTC Devletini yönetenlerin asıl çözmesi gereken sorunların başında, kamu – özel ayrımcılığı yatmaktadır ki bu ayrı bir yazı konusu!

-*-*-

Siyasetimize şekil veren hükümet, 1 Temmuz açılım kararını verdi.

Başbakan Yardımcısı dahil olmak üzere, bir çok bakan veya iktidardaki partilere mensup vekil, “açılımdan endişeliyiz” dedi.

Ancak, “açılım kaçınılmaz”da karar kılındı.

-*-*-

Evet, bu bir siyasi karardır, tavırdır ve kesinlikle ya “cezası” ya da “ödülü” olacaktır.

-*-*-

Tüm Dünya’da ve özellikle tüm uçakların havalanacağı ülke olan Türkiye’de koronavirüs belası bitmiş değil. Yakın sayılan bir gelecekte de biteceğini kimse beklemiyor.

-*-*-

The Independenet gazetesinde dün yayınlanan bir habere göre, Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern ülkenin sınırlarını yeniden açmaya dair siyasi rakiplerinden gelen çağrıları şiddetle eleştirerek böyle bir öneriyi “açıkça tehlikeli” olarak niteledi…

Orası Yeni Zelanda…

Nüfusu, ekonomisi, ekonomisinin çarkları bambaşka bir şekilde dönüyor.

Ardern, “açılmalıyız” diyen bazı muhalifleri tarafından eleştiriliyor.

-*-*-

İşin ilginç yanı, bizde hükümete muhalif olan siyasi partiler “açılmayalım” demiyor.

“Hükümet doğru olanı yaptı, yapmak zorundaydı” da diyen yok!

Ki buna siyasette “popülizm” veya “fırsatçılık” denir ki doğru bir siyasi ya da ahlaki tavır değil diye düşünmekteyim.

-*-*-

Yani, eğer 1 Temmuz’daki açılım, ülkede sıkıntıya sebep olur ve alt yapı yetersizliği ile birlikte ölüm falan yaşanırsa, siyasi bedelini, “kararı alan” ödeyecek. Buna muhalif olmayan siyasi partiler ise “kaymaktan faydalanacak” gibi bir durum söz konusu.

Pek adil gelmiyor bana…

-*-*-

Neyse, tecrit önlemlerini erkenden alıp koronavirüs vaka sayısını çarpıcı şekilde düşük tutmayı başaran Pasifik ada ülkesi Yeni Zelanda’da son zamanlarda doğrulanmış yalnızca 22 vaka ve hastanede tedavi gören bir hasta bulunuyor.

Biz gerçekten daha iyiyiz ve bunun başarısı, hükümetin çok erken aldığı benzer kararlardır.

-*-*-

The Indipendent gazetesine göre, spor etkinliklerine kitlesel düzeyde katılım ve konaklama sektörünün yeniden tam kapasite çalışması da dahil olmak üzere Yeni Zelanda’nın büyük çoğunluğu normal işleyişine döndü.

Ancak ülkenin temiz sağlık sicilinin, ölüm döşeğindeki bir akrabalarını ziyaret için Birleşik Krallık’a giden iki Yeni Zelandalının geri dönüşüyle zedelenmesinin ardından yurt dışına seyahatlerle ilgili kısıtlamalar sürüyor. Söz konusu iki kişi ülkeye döndüklerinde testten geçirilmemişti.

-*-*-

Yani diyeceğim şudur; evet zorunluluktu, açıldık ama yarın bir, iki, beş, 25 derken bir fırlama yaşarsak; sanırım bu açılım, tekrar “Yeni Zelanda” gibi, “yeniden kapanışı” getirecektir!

-*-*-

Bazı bakanlar, bazı gazeteci arkadaşlar, bazı iş insanları “artık kapanma yok” diyor…

Olur da 10 Mart’taki pozisyonumuza geri dönersek ve kapanmazsak; “o zaman 10 Mart’ta neden kapanmıştık?” sorusu akla gelmez mi?

-*-*-

Dolayısıyla, Ercan’da ya da akabinde yapılması şart olan takipte, çok sıkı ve çok ciddi tedbirler alınmaz ve aradan iki kişi bile “patlarsa”, bunun ekonomi, sağlık ve siyaset açısından bedelini kimse ödeyemez!

Diğer Haberler

Başa dön tuşu